Aldatan Erkeklere
Sana yazıyorum ;
Aylar geçse de, bu yarayı örtmeye ne zaman ne de yeni bir yaşam çare oluyor. Seni aklımdan çıkaramıyorum. Sen senin şahsına yazılan bir kelime değil sakın yanlış anlama. “Sen”; şerefsizlikleri, karaktersizlikleri, kurnazlıkları ve gaddarlığı simgeliyor. Senin adına yazmıyorum. Ben kendimi yansıtamadığım gibi! Bir seven vardır, bir de sevilen; bir fedakar taraf vardır, bir de sömüren; bir iyiniyetli vardır, bir de kurnaz; bir şerefli vardır, bir de şerefsiz; bir sadakat gösteren taraf vardır, bir de aldatabilen...
Biri karşıma geçip bir gün ihanetini bu şekilde anlatabilen birisinin olduğunu söylese “Olur mu böyle birşey, insan sevdiğine nasıl söyler, nasıl bu şekilde tüm detayıyla anlatabilir. Ya sapık, ya deli, ya da sarhoş olmalı” derdim. Hatta böyle bir karaktersizliği gösteren bir adamın nasıl sevilebileceğini düşünürdüm. Meğer ne rol yapanlar varmış bu dünyada. Nasıl da kendinin fikri olmayan sözleri konuşabiliyormuş insanlar. Meğer ne yalan bir dünyada yaşıyormuşum da farkında değilmişim...
İnsanoğlu sırf karşısındakini kandırsın diye nasıl da başka kalıplara giriyor, maskeler takıyormuş. Nasıl da kendinin olmayan fikirleri, değerleri savunabiliyormuş. İnsanoğlu nasıl da aslında kendisinin yaptığı davranışları karşı tarafa yapmıyorum, etmiyorum diye sunabiliyormuş. Nasıl da vicdansızca karşılarındaki insanın duygularıyla, gururuyla oynayabiliyorlarmış. Sonra da sadece vicdanlarının rahatsız olduklarını bahane ederek bu kılıfa bürünüyorlar. Herşey bu kadar basit öyle değil mi sizin için. Kaybedince anlıyorsunuz sizi sevenlerin değerini.
Aslında şaşırıyorsunuz o iyi ve namuslu insanların sizi sevebilmesine. Hakettiğinizden fazla sevgi gördüğünüzü biliyorsunuz. Şaşırıyorsunuz kendiniz öyle olamadığınız için. Mükemmel diye nitelendiriyorsunuz karşınızdakini. O kadar çamura bulaşmıssınız ki en iyi siz biliyorsunuz saflığın, temizliğin aynadaki yüz halini. Ondan size ulaşılmaz geliyor. Elde etmek için her maskeyi takıyorsunuz o karanlık yüzünüze. Ama uzun süremiyor işte! Sevmesini bilmiyorsunuz. Sevginin değerini bilmiyorsunuz...
Maskeleriniz de kurtaramıyor sizi. Öyle bir an geliyor ki yetersiziliğiniz karşınızdakinin gözlerini açıyor. Artık ne seviyorum demenizin, ne beni bırakma hata yaptım demenizin anlamı kalıyor! Öyle bir yansıyor ki yalanlarınız o karşınızdaki gerçek saf insana. Bir anda gözleri öyle bir açılıyor ki, anlıyorsunuz bir kez daha yüzünüze dahi bakmak istemeyeceğini. İşte o anda bitiyor sizin oyununuz. Tüm gerçekliğiyle sen busun ifadesini hakkettiğinizi çok iyi biliyorsunuz. En iyi kendin biliyorsun yalanlarını, aldattığını. Yaparken büyük zaferler kazandığını sanan sen, bir anda bir tahtın tek prensiyken, ansızın bataklıkta bir kurbağaya dönüşüyorsun. Hakketiğin yere dönüyorsun...
Aklına geliyor o eş gözüyle baktığın, yuva ve çocuk hayali kurduğun insan. Mükkemmel gördüğün! İşte şimdi ben gülüyorum sana. Üzerine soğuk bir su iç! Çünkü bunlar hayal... Sen bu hayalleri kurabilecek ve gerçekleştirecek kadar gerçek değilsin. Sen bataklıktaki çamursun. Kendini yalanlarınla batağa gömen, seni sevenin kıymetini bilmeyen, saflığa ihanet eden. Seni prens yapan güç yok artık. Sevgiyi yitirdin. Seni seven insanın güvenini, gururunu ve inandığı değerleri suistimal ettin...
Hayat yaptığımız her seçimde bize öğrettikleri kadar, her öğretide de bizden bir parça çalıp gidiyor. Her seferinde bir yanımız ölüyor. Oysa başlangıçta umutlarla seçtiğimiz o yolda yürümeye başlıyoruz. Nice hayaller kuruyoruz.!
Her zaman mutluluk için her zorluğu göze alabilen, mücadele eden insanlar vardır. O insanlardan sana sözetmek istiyorum. O insanlar sevgiye değer veren ve değerli olan şeylerin para ile mukayese bile edilemeyeceğini, ölçülemeyeceğini bilen kişilerdir. Mutluluk ne parada, ne lüks bir evde ne de arabadadır. İnsanın kalbi var ya işte oradaki sevenleri ve sevdikleridir hayat. Mutlu olmak sevebilmektir, sevilebilmektir. Güven duyulan, onurlu, başı dik birisi olmaktır. Gurur duyulacak, mutlu olunabilecek duygular işte bunlardır...
Ancak “sen nereden bileceksin ki” son mektubunda bana bu cümleyi kullanmıştın: Ben de sana diyorum şimdi. Sen nereden bilecektin ki; senin çevrendekiler seninle hangi konularda alay etmişler ki, nereden bilecektin tüm bu yazılanların anlamını!
Sen nereden bilecektin ki, etrafında tüm bunlar yokken Adamlığın bu değerlerde olduğunu. Sen nereden bilecektin ki hayattaki mutluluğun sevgi, saygı, güven, sadakat ve iyiniyet olduğunu. Senin çevrendekiler karakterin olmadığı için seninle alay etmediler.
Nereden bilecektin ki kanıtlayasın! Ama doğru ya nasıl unutulur o cümlelerin, senin çevrendekiler için Adamlık bir fahişeyle birlikte olmaktı. Bak kanıtladın! Gurur duy kendinle. Gel gör ki asıl şimdi hayat, mutluluk ve huzur seninle alay ediyor. Sen nereden bileceksin sevgi, güven, sadakat, vicdan, iyiniyet, saygı, fedakarlık ve hoşgörü nedir!
Anladın mı? Hadi kanıtla şimdi de mutluluğa: Kanıtlayabilir misin... Yoksa bir fahişeyle yatmak daha mı kolaydı?
İnsanların duygularıyla oynayan, güvenini sarsan, şerefsiz ve göz göre göre yalan söyleyen her birey en namussuz varlıktır.
Çünkü tüm mesele insanın kendisine, nefsine, karşısındaki bireye saygı duyması ve iradesine hükmetmesidir. Şu bir gerçek ki maske takan her varlık öyle bir an gelir ki oynadığı yalan dünyasında bir açık verir. O an geldiğinde fırtına öncesi sessizlik yaşanır yüreğinizde. Şok misali. Ummadığınız bir anda, beklemediğiniz bir fırtına çıkar karşınıza. Sonra alışırsınız sanırsınız ama asla unutmazsınız o vicdansız sahneyi. Giderek hortuma dönüşür. O saniyeleri silemez hiçbir tablo. Yüreğinize ve beyninize kazınır o maskenin karanlık yüzü.
Hayatınızdan çıkarsanız da bazen bir mısrada, bazen bir satırda yüzleşirsiniz karanlık maskenin arka planıyla. Aylar geçer. Her aynaya baktığınızda bir damla yaş düşer yanağınıza. Parmağınızın ucuyla silersiniz. Sonra gülümsersiniz aynadaki yansımanıza ve devam edersiniz yolunuza...
Yollar sizi beklemektedir. Her seçiminizde daha yaşayacağınız nice olaylar beklemektedir sizi. Her seçiş bir vazgeçiştir diğerinden. Diğeri de malum yol ayrımlarınızdır. Seçimlerinizin diğer yüzü. İş, arkadaş, eş, ev vs. akla gelinebilecek her seçimde aynanın diğer yüzüne güle güle dersiniz. Sonra bir bakarsınız diğer yüz size gülüyor. Hayat da böyle birşey. Bunlar da benim düşüncelerim. Kimine göre doğru, kimine göre saçma ve yanlış. Bu dünyada herhangi biri olan ben ki bu dünyada ne tekim ne de merkezim acizane fikirlerim. Belki daha beynimin içindeki düşüncelerden bu satırlara yazılmak için çaba harcayan nice cümleler var ama bir yerde de son noktayı koymak gerekiyor.
Özetle bu yazı aldatan, ihanet edebilen erkeklere yazılmıştır. Adamlığın kanıtlanması farklı bir boyutuyla acizane düşüncelerimle bir bayan gözüyle kaleme alınmıştır. Bu yazıya zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.
13.04.2005
YORUMLAR
Doğruluk payı tabii ki var düşüncelerinizde. Herkes kendine göre birşeyler bulabilir yazılarınızda.
Erkeklik,delikanlılık asalet demektir. Asalet sevdiğini korumak, hem maddi hem manevi olarak korumak demektir.
Maalesef bu artık çok fazla kalmadı günümüz 'adamlarında' sizin deyişinizle.