- 557 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ZÜMRÜDÜ AŞK KUŞU
ZÜMRÜDÜ AŞK KUŞU
Ben bir gün birini sevmiştim…
Onun beni sevmediğini kabullenince onun için biriktirdiğim bütün kelimeleri ateşe verdim.
Sonra dönüp ateşe baktım, sık sık, bakıyorum da hala.
Bir gün çıkıp geldi, yanında karısıyla beş aylık da hamileydi… O güne kadar unuttum sanıyordum, oysa hislerimle dalga geçip kandırmışım kendimi. Hani derler ya gözden ırak gönül ateş içinde. Böyle değildi de neyse bu daha uygun…
Annemin bir akrabasının kızıymış evlendiği kız. Tanımıyorum tanımakta istemezdim zaten. Bir gün hummalı bir şekilde kapı çapı çaldı gittim kapıyı açtım. Karşımda yaşlı bir adamla yaşlı bir kadın onların arkasında da yeni damat ve kızları duruyordu.
Unuttuğundan bile habersiz gibi, bir rüzgara vermişti sanki hislerimi gülümsüyordu. Benim ona gülümsemem için şirinlikler yapıyordu. Ya da yapmıyordu da ben öyle sanıyordum. Birden içimdeki Anka kuşundan korktuğumu fark ettim. Hep, onun gülümsediği, öptüğü, gözlerinin nefes almak için baktığı ellerini tuttuğu kadının ben olduğumu hayal ederdim. O karısına gülümsedi yangın azaldı, o gülümsedi yangın azaldı, küle dönmesi bu kadar kolaymış meğer. Ve bitti.
Gittiklerinde, çok sinirlendim öfkelendim, gözümde büyüttüğüm onun için hüngür hüngür ağladım. Evet, gözümde büyütmüşüm. Sakinleşince daha rahattım "oh be! Bitti", dedim.
İki ay sonra duydum ki! Karısı, erken doğum sırasında kan kaybından ölmüş.
Çok üzüldüm, elim ayağım titredi duyunca. Daha önce bu kadar üzüleceğimi söyleselerdi inanmazdım. Hemen aklıma o geldi şu an ne kadar yıkkın ve bitkin olabileceğini düşündüm, mutlu suretleri gitmiyordu gözümün önünden.
Cenaze evine gittik, şin şivan her yerde, herkes ağlıyordu, bende dayanamadım ağladım. Düğün resimleri asılıydı duvarda, mutluluktan gözleri parlıyordu ikisinin de. Kapıdaki sandalyede kollarını birbirine bağlamış, sessizce yaşlar gözünden akıyordu. O kederli suskunluğu uzaktan izledim bir süre. Elleri koynunda kaldı diyorlardı bizimkiler. Sonra yaklaştım "başın sağ olsun", dedim. Başını kaldırıp yüzüme baktı sonra beklenediği bir şey duymuş gibi," sağ ol", dedi.
Dört yıl sonra havaalanında karşılaşmıştık. Ben bir iş için Hollanda’ya gidiyordum o Almanya’ya… Uzun zaman sonra hiç aklına gelemeyecek yerde unuttuğunu sandığın birini görmek tuhaf bir duygu. Kalbin nasıl atması gerektiğini şaşırıyor. Kısacık zamana acele acele acı şeylerin sırası değil muamelesi yaparak konuştuk ayak üstü. Bir ahbabının vesilesiyle, karısının vefatından sonra oraya yerleşmiş. Birbirimizin telefonunu aldık, araşalım diye de anlaştık.
Türkiye’ye döndüğümde sürekli aradı, aradım. Paylaşmak zamanı hoşumuza gidiyordu.
Bir gün işten eve gelirken, yolun köşesindeki kaldırımda elinde çiçeklerle beklerken buldum onu. .Sevindim,şaşırdım,sarıldım beni sahipsiz bir duruma düşüren bir telaşa kapıldım. O da sarıldı...
El ele tutuşup sabaha kadar dolaştık sonrada eve getirip bıraktı beni. O gece yarım saat sonra bir daha aradı. Yemeğe davet etti bu sefer. Hiç düşünmeden kabul ettim.Bir şeylerin içimde dirildiğini yeşerdiğini hissediyordum. Hazırlandım geldi beni evden aldı. Görünce kalbimde bir kuş kanat çırpmıştı. Evlenme teklif ettiğinde de anlamıştım, bu Anka kuşuydu.
EVGİN ATALAY
YORUMLAR
evet kimse okumayınca insanın onca emek vererek yazdığı öyküleri insanın kenidsine bir güzel yazılmış cümesini fazla görmüyor. ama ben açtım öyküyü okudum kurgusal anlamda biraz daha yeşil çam bazında kalmış bir öykü tabi bu olay gerçekte olabilir. öykünün anladtımı sürükleyici. bu aralar bu tarz öykülere revaş yok daha cezmi ersöz vari ve daha kapalı öyküler daha tercih ediliyor. neyse ben çok konultum ellerinize sağlık zevkle okudum