Sınıf(1)
İçeri girdiğimde yılların içine sindirdiği tebeşir kokusunu çektim içime ilk olarak.Öğretmenlerin ağızlarından savrulup öğrencilerin yakalayamadığı birçok bilgi uçuşuyordu sınıfta.Ağızlardan çıkan seslerin yıllardır çarptığı duvarların boyaları dökülmüştü yer yer.Bazen bir ismi veya bir aşkı ölümsüzleştirmek isteyen bazen de bir sloganı paylaşmayı düşünen parmaklar kazımıştı yan yana küçücük harflerini sıraların üzerine.Parmaklarımı gezdirdim sıraların üzerinde.’’Benim zamanımda böyle cilalamazlardı bu sıralar.’’diye düşündüm.Çok severdim sıranın üzerine başımı dayayıp uyukladığım günlerde burnuma gelen ağaç kokusunu.Fazla ışık alamadığı için dışarda devamlı günbatımı anının yaşandığını hissettiren sınıfta ders saatlerinde devamlı yanardı ışık vermeye mahkum edilmiş lambalar.Pencerelerden dışarıya bakıldığında kahverengi ve sarının hakimiyeti çarpıyordu göze gökyüzünün maviliği altında.Ağaçlar sonbaharın şerefine dökmeye başlamıştı sararmış yapraklarını.Birkaç saat önce yağan yağmur toprağın kokusunu göklere çıkartmıştı.Uzağa dikilen gözlerin görebildiği cılız bir dere güneşin kendisine çektirdiklerini unutmuş ve sevinçle akıyordu sonbahar yağmurlarının ona bir dere olduğunu hatırlatmasıyla.Çevrede birkaç tek katlı ev dışında insan yapımı bir şey görünmüyordu.Okula gelmek için yaz kış demeden yirmi dakikalık bir yol yürüdüğüm günleri hatırladım birden.Yıllar değiştirememişti buraları.Ya ben…Yirmi yedi yıl nasıl da değiştirmişti beni.Ellerim o kadar küçük değildi artık.Kısa boylu olduğum için dalga da geçmiyorlar benimle.Tam 40 santimetre uzadım o günden bugüne.Bir arabam bile var.Yalnız…Sanırım pek de mutlu değilim şimdilerde.
‘’Doktor olacağım.’’ derdim o günlerde büyüdüğümde ne olmak istediğimi soran herkese.Sonraları yavaş yavaş duruldu içimdeki bu istek.Vazgeçtim insanları kurtarmaktan birgün kurtarılamaz durumda olacağımı farkettiğim gün.Öyle ya,sevinçlerden çok kederler geliyordu insanların başlarına.İsmine kader denilen hazin bir yazgı savuruyordu insanları oradan oraya.İyimserlik gözlüklerimi çocukluğumda bıraktım.Okula yürürken aşınan küçücük ayaklarıma rağmen yine de mutlu olabilen o saf çocuk gitmişti artık.Bedenimi kaldıramıyordu artık bu ayaklar.Bir adım atma isteği dahi yoktu içimde bugünden geleceğe.İşte her şey o gün başlamıştı…