KARABAŞ
Sanırım on yaşlarındaydım.Yaşadığımız yer,kasabanın oldukça kenar mahallesi sayılan bir yerindeydi.Doğuya bakan tarafında,yemyeşil çimenler,gölgesinde oyunlar oynadığımız,incir ve zeytin ağaçları vardı..
Evimizin bahçesi,yaklaşık 300m2 civarındaydı.Babaannem ve annem çiçekleri çok sevdikleri için,bahçemizde mevsimlere göre özenle yetiştirilen,karanfiller,menekşeler,tulkuk laleleri,aslanağzı,sünbüller,hanımeli,çeşit çeşit güller,fesleğenler,sıralanmış saksılar içinde,küpeli,mercan,yılbaşı çiçeği,kasımpatılar,begonyalar ve şimdi isimlerini hatırlayamadığım birçok çiçek türleri vardı..
Onları tulumba ile su çekerek,süzgü dediğimiz kova ile sulamak,her zaman olmasa bile benim görevim sayılıyordu.Bende zevk alarak yapardım.
Bahçeye girdiğimizde,sanki cennet bahçesine girmişcesine,mis gibi bir koku karşılardı bizi.Onları koparmaya kıyamazdık.Zamanları geçip boyunlarını bükmeye,yaprakları dökülmeye başladığında üzülürdük.
Onunla soğuk bir sonbahar gününde tanışmıştık.Küçücük el kadar birşeydi.Kahverengi tüyleri,başı simsiyahtı.Anlaşılan kimsesizdi,terkedilmiş haliyle,incecik sesiyle,ağlamakla inlemek arasında,çok acı çektiğini hissedebiliyordum.Onun feryatlarını duydukca,sanki içimden bir şeylerin koptuğunu sandım.Hemen yanına koştum.Başı siyah olduğu için,KARABAŞ diye seslendim.Kucağıma aldım.Üşümesin diye ceketimin altına soktum.Kendini güvende hissetmiş olacakki,sesi hemen kesiliverdi.O heyecanla anneme koştum.Süt içirdik,karnı doymuştu.Sıra ona yuva yapmaya gelmişti.
Rahmetli babaannemin,içeriye alışırsa çiçeklere zarar verir endişesiyle,boş olan evimizin,dış yan tarafına,portakal kasası ve çuvallardan oluşan,küçücük bir kulübe yaptık.
Karabaş artık evimizin bir ferdi olmuştu.Okul ve derslerimden arta kalan zamanlarımı onunla geçirir olmuştum.Onu beslemek ve onunla oynamak en büyük mutluluğumdu.Karabaş da benimle birlikte büyüyordu.Kısa zamanda şımarık kocaman bir çocuk olmuştu.:)Birbirimize duyduğumuz sevgimizin karşılığında,minnet duygularını ifade etmek istercesine,geceleri bize bekçilik bile yapıyordu.Arka yoldan birileri geçtiğinde,havlayarak bize haber veriyordu.Okuldan çıktığımda beni yarı yolda(hep ayni yerde)karşılar,eve birlikte gelirdik.Bazan kapıyı açar,karabaş gel içeriye derdim.Nedense sanki utanıyormuş gibi,içeriye girmezdi.
Yaklaşık beş yıl sonra,eski ama güzel evimizden oldukca uzak,yeni ama bahçesiz bir eve taşındık.Karabaş da bizimle geldi ama,kalabalıklar içinde barınamadı.Mahallenin çocuklarının yaptığı eziyetlere dayanamadı sanırım.Eski yerine döndü.Ona hergün yemek götürüyordum.Başını okşar birbirimizle konuşurduk.Sevincinden yerlerde yuvarlanır,yapmadığı şaklabanlıklar kalmazdı.Benim gidemediğim zamanlarda o bize gelir,yemeğini yer,biraz oynaştıktan sonra,eski yerine dönerdi.
Birgün aniden ortalıktan kayboluverdi.Bir yerlere gitmiştir,gelir diye düşündüm.Ertesi gün aradım yine yok.Günler günleri,aylar ayları kovaladı,ümidim kalmamıştı.Bir daha dönmemek üzere gitmişti.Vedalaşamadan ayrılmıştık.Belki o vedalaşmıştıda,ben veda olarak yorumlamamıştım.
Karabaşımı hiç unutamadım.
Yıllar sonra bir kez daha gittim doğduğum yere.Güzelim bahçeli evlerin olduğu yerler beton yığınlarıyla dolmuş.Evimizin olduğu yer tamamen yol olmuş.Karabaşla koşup oynadığımız zeytinlik,ilköğretim okulu olmuş.Cıvıl cıvıl kuş sesleri gibi çocuk sesleri ile inliyordu.Tatlı bir hüzün kapladı içimi.
Çocukluğumun en güzel günleri,karabaşla beraber geçirdiğimiz,altı yıl canlandı gözümde.Bir film şeridi gibi herşeyi yeniden yaşıyormuşcasına.Arkadaşlarımla saklanbaç oynadığımız,top oynadığımız günler,laleler toplayıp,çiçeklerini su dolu şişenin içine koyup,güneşte beklettiğimiz,rengi kızarınca içine limon tuzu ve şeker atıp içtiğimiz günler,Tencere kapağını araba direksiyonu yapıp akşama kadar vınnn vınnn diyerek annemin başını ağrıttığım günler.Arkadaşlarımı anımsadım.Ali,sevim,cahit,ayşe abla,daha niceleri.Herkes bir yerlere dağılmış.Tanıdığım kimseler kalmamış.Karabaşın kulübesinin olduğu yer,yaya kaldırımı olmuş.
Boğazım düğümlenmeye,gözlerim nemlenmeye başladı.Kendine gel oğlum dedim,kendime.Etrafıma baktım,kimsenin dikkatini çekmemiş olduğuma emindim.Daha fazla kalamadım.
Gözyaşlarımı içime akıtarak ayrıldım,doğduğum güzelim evimizin yok olduğu,tatlı ve unutulmaz anılarımın kaldığı yerden...