Kalleşler Tekkesi
Bu güruhtan zevatın, ne elinde tespih ne başında takke olur. Onlar nev’i şahsına münhasır kabilininden ve dahi Kabil’in Sulbünden günümüze kadar ulaşan, haset ve fesatın kıdemli erkânıdır. Envai türden kemlik ellerinden gelir. Her dem kötülük yapmaktan asla ve ka’ta geri durmazlar...
(1)
Henüz zaman mekan makinesi icad edilmemişti. İstanlı fistanların yaşadığı bir yerlerde, tekke ve zaviyeler kapatıldığından acaip ve garaip bir güruh türedi. Bu bir takım çıkarcı güruh, kendilerince kutsal saydıkları aşağılık amaçlarını gerçekleştirmek için, her yolun mubah olduğu makyajlı ideolojiler üretmenin peşindeydiler...
Öyle ki onlar "gündüz külahlı gece silahlı "sözünün özüne tıpa tıp uydukları için, yaptıkları iş karışık kuruşuk olsa dahi, suret-i haktan gözükmeyi pek de güzel başarabiliyorlardı.
Sorsanız, onlardan daha dürüst, daha hakşinas, daha çalışkan daha abid, daha takva bir adem evladı yaşadıkları çağı şereflendirmiş(!) olamazdı.
(2)
Bu meşhur zevatın işlerini icra ederken,”sürmeyi gözden çekecek “ kadar mahir, kendi âli menfaatları söz konusu olduğunda tilkiden daha kurnaz olmayı da takva neviinden saymak âdetleri olmuş idi.
(3)
Devlet malı onlara helal onların dışındaki avam takımına külli haram idi. Her yaptıkları işi önce kendi nefislerinin rızası için yaparlar, sonra da her işimizde Allah’ın rızasını gözetiriz deyu ilan ederlerdi.
(4)
Bir de onlarla aynı kulvardan gelmeseler de onlara temenna çakarak, işlerini yürüten, en az onlar kadar aşağılık bir güruh mevcut idi. Ki onlar gerektiğinde sosyal demokrat, gerektiğinde liberal maskesinin arkasına sığınan, icab ederse abdestsiz namaz kılabilcecek nevinden yüce (afedersiniz ) cüce kişilik sahibi yalakkiyyun takımından insanlardı. Bu takım güruhu, birinci güruh iktidarda olduğu sürece onlara tabi olmaktan zevk alırlardı. Onlar yat deyince yatarlar, kalk deyince kalkarlar, gerekirse alçak sürünme dahi yaparlardı. Hatta bu davranışları sonucu makam mansıp sahibi olmuş, kıç yalamaktan dilleri bir karış dışarda kelli felli adem evlatları da bir hayli çoğunlukta idi. Bu zevat, bürokrasinin asenaları ve dahi yıldızları mertebesini çoktan hak ettiklerinden, bu mesleğin çalışanlarının papuçunu da dama atmış idiler.
(5)
Bu türden insanlar(!) üstlerine her türlü dalkavukluğu, yapmayı maharet sayarken, emirlerinde çalışan insanlardan kendileri gibi yalakkiyyun takılmayan, çalışkan insanlara da zulmetmeyi en birincil görevleri sayarlar, elemanları arasında ince ayardan ayrım yapacak denli detaylı düşünürlerdi.
(6)
Bu renksiz ; ama pis kokulu zevat her türlü yolsuzluğun, uğursuzluğun göbeğinde yer alırlar; ama dürüstlüğü, hakkaniyeti de dilerinden düşürmezlerdi. Ayrıca mahiyetlerinin puştlar tekkesinde toplanıp, onların emirlerini yerine getirmelrinden oldum olası zevk alırlar, o güruhun içinde yer almayan , onlarla işbirliği , menfaat birliği sağlamayan diğer elemanları düşman bilirler, onları gammazlayanları ödüllendirirler, diğerlerine ceza veririlerdi.
(7)
Bunların devr-i saltanatlarında, puştlar tekkesinin çıkar şebekesine dahil olmak bir ayrıcalık sayılırdı.
Kıç yalayıcılık ise manevi bir paye idi âdeta. Fitne çıkarmak, kendileri gibi yamulmayan insanları yukarı(!) makamların gözünden düşürmek için yarışmak en mahir oldukları alanlardandı. Gerekirse bunun için her kılığa girmeyi göze alırlardı.
(8)
Sonuç olarak;
Mahirdiler (puştlukta) ; ama mert değildiler. Kibirliydiler; ama vakarlı değildiler. Hakkaniyetli olduklarını her fırsatta söylerlerdi; ama hakkı ve hakklıyı asla savunmazlardı. Daima güçlünün ve zalimin yanında yer almayı ayrıcalık ve maharet sayarlardı.
Ayrıca bir de kıvırmayı, iftirayı yalakalığı , silikliği çok iyi becerdiklerinden, işlerini güzel yürütürlerdi.
Tekke ve zaviyeler işlevini yitirmiş olsa da Taş devrinden, Tunç devrinden sonra gelen Puşt devrinde Kalleşler Tekkesi ve mensupları hayli revaçtaydı . Ve dahi hep puştluktan nemalandıkları için bu tekkenin kılıcını sallıyorlardı. Yaşadıkları ülkenin üstüne uğursuz bir karanlık gibi çökmüşlerdi. Sabah ola hayrola…
Ankara,01.10.2008 İ.K
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.