SEN VE BEN
Yani biz.
Yaşananların olgunlaştırdığı, ya da olgunlaştırmaya çalıştığı, kilometrelerle birbirinden uzak iki insan. Zamanın bir yerinde kesişti yollarımız. Kadermiş diyelim buna. Ne dersin?
Yaşanmamışlıklarımızı, kırgınlıklarımızı, hayallerimizi, umutlarımızı ve tükenmek bilmeyen beklentilerimizi doldurduğumuz heybelerimizle bir kavşakta kesişti yollarımız.
Önce "merhaba" dedik ilk karşılaşmanın kuralına uyarak. Sonra usul usul tanıdık birbirimizi. Sessiz kelimelerle anlattık kendimizi karşılıklı. Konuşuyor ve sohbet ediyoruz zannederken baktık ki bir başka yol ayrımına gelmişiz. Ve geldiğimiz yolda farkında olmadan el ele tutuşmuşuz. Gülümsedik birbirimizden gizli bunu fark edince. Hoşumuza gitti hatta içten içe. Ve yeni yolu birlikte seçtik, hadi bu taraftan yürüyelim dedik.
Zoru seçtiğimizi geri dönülmeyecek noktaya geldiğimizde fark ettik. Kızdık birbirimize. Senin yüzünden seçtik bu yolu keşke diğerinden gitseydik dedik. O kadar kızdık ki en engebeli yerinde bıraktık ellerimizi. Başladık düşmeye engellere takıldıkça. Yaralandık. İncindik. Kanadı yüreklerimiz taşlara çarptıkça. Ama ne gariptir ki geri dönmeyi de göze alamadık, ikimiz de. Hatta düşünmedik bile. Zaman zaman düzelen yolda küçük laflar attık birbirimize. Ve yeniden tutuştuk el ele. Sevdik buluşmalarını ellerimizin. Arada kopsalar da birbirlerinden.
Şimdi yeni bir kavşaktayız. Ve soruyoruz birbirimize "hangisi?" diye. Oldukça yorgun bedenlerimiz ve yaralı yüreklerimiz artık düz bir yol aramakta. Ama biliyoruz ki hiç bir yol düz değildir aslında. Sessizliğimiz işte bu yüzden. Gözlerimiz soruyor birbirine " engel çıkarsa bırakacak mısın elimi yine?".
Engel çıkarsa önümüze bırakacak mısın elimi yine?
YORUMLAR
Oldukça yorgun bedenlerimiz ve yaralı yüreklerimiz artık düz bir yol aramakta. Ama biliyoruz ki hiç bir yol düz değildir aslında.
önce mesafeler sonra mesafesizlikler
önce yalnızlıkta aradık birbirimizi sonra kalabalıklarda
önce bir sırken yaşadık birbirimizi
sonra sır olduk yaşarken
önce sen ve ben
sonra biz olduk