“ ö.ç.m “ den Hâzım
Ayaş Lisesi, sınıf 4/A, ders Fransızca
İlk dersim, konu selamlaşma ve telaffuz
Sırayla telaffuz ediyorlar öğrenciler
Benim söylediklerimi
Bir erkek sesi, saçları sarışın, temiz yüzlü bir öğrenci
Telaffuz etti kelimeleri
_Je m’appelle Hâzım. dedi.
Fakat boynu neredeyse sırayla birdi
_Ayağa kalksana oğlum! dedim.
_Zâten ayaktayım hocam! dedi.
Çıkıştım:
_Sen benimle dalga mı geçiyorsun?
Öğrenciler sessizce çocuğun ayaklarına baktılar
Bana bir şeyler anlatmak ister gibi…
Ben de baktım ayaklarına
_Aman Allah’ım, olamaz! Ben ne yaptım, dedim içimden
Çocuğun bacaklarının dizden aşağısı yoktu
Dizlerinin üzerinde dikiliyordu
Kafam alak bullak oldu, gözlerim doldu
Kendime, eşekliğime isyan ettim
Son bir çabayla toparlandım
_Aferin oğlum, diyebildim, hızlıca geçtim
Diğer öğrenciler telaffuza devam ediyorlar
Ama ben, aferin, bile diyemiyordum
Çünkü, aferin diyecek gücüm yoktu, ağlayacaktım
Dayanamadım daha fazla, pencereden dışarı baktım
İkinci derste ailelerini tanıtmalarını istedim
Sıra Hâzım’a geldi
_Baban ne iş yapıyor Hâzım? Dedim
_Benim babam yok, öğretmenim,
Ben babamı hiç görmedim, dedi
Bu pot kırma, bu eşeklik ikincisi olmuştu
Bu ikinci darbeyle yine gözlerim doldu; ama ağlayamadım
Bu sefer âni bir hareketle sınıfı terk ettim
Kapıyı çeker çekmez boşaldım sicim gibi yaşlarla
8 yıl sonra, İş Bankası’nda kuyruktayım
Parayı yatırdım vezneye, tam çıkacakken, arkamdan bir ses:
_Hocam, dedi
_Döndüm, baktım, 1.85 boylarında sırım gibi bir delikanlı
_Hocam beni tanıdınız mı? dedi
_Tanımaz olur muyum? Hâzım, dedim, sarıldım
Elimi öptü, hatırımı sordu
Okumuş, muhasebeci olmuş
Bacaklarına protez takmışlar
Uzun boylu, yağız bir delikanlı olmuş
Gözlerimi gözlerinden ayırıp ayaklarına bakamadım
Konuyu değiştirdim, bu eşekliği de yapmadım
Vedâlaştık; giderken uzun uzun baktım ardından
Ne de güzel yürüyordu protezli ayaklarıyla!
Farkı yoktu diğer delikanlılardan
Dünyalar benim olmuştu…
Sanki Cüneyt Arkın yürüyordu yolda
Hayata meydan okur gibi…
Hâzım’ım, Hâzım’larımız, Hâzımlarınız…
Adnan Ünal “ ö.ç.m “
YORUMLAR
Duyarlı bir insanın güzel bir şekilde kaleme alınmış anısı...Hoştu.İnsan oğlu bazan böyle pot kıryor işte üstadım.Yıllar önce bir pot da ben kırmıştım.Üç gün kendime gelemedim.Yüreğim çok acımıştı.her aklıma geldiğinde kalbim kopuyor gibi oluyordum.Erzurum'a gidiyorum trenle yıllar öncesi.Aşkale'de üç kişi bindi trene.Biri 85 lik bir dede, biri 75'lik bir teyze birisi de 18 yaşında bir kız.Geldiler bizim kompartmana.Kompartman dört kişilik.Istasyonlarda inmiş diğer üçü.Tek başımayım.Yer var mı diye sordular ben de oturabileceklerini söyledim.Bir saat geçti.Kız çok güzel bir dantel örüyor.Büyük bir hevesle.Ben 18 yaşındayım o sıra.Ve o zamana kadar o yaştaki bir kızın 85 yaşındaki bir adamla evlenebileceği hiç aklıma gelmezdi.Çeyiz diziyor nişanlı falan sandım kızı.Büyük bir istekle dantel ördüğünü görünce.85'lik adam kapının önünden her geçen erkeğe ters ters bakıyor ve adeta beraberindekilere siper ediyordu kendini.Bir an boşta bulundum .Erkek kapının önüne çıkıp sıkı sıkı kapıyı kapatınca kız yüzüme bakıp gülümsedi.Ben de o hatayı yaptım ozaan.Babanız mı diye sordum.Kız adeta bir turp gibi kızarmıştı.Zira üç ay önce evlendiği eşi imiş.beraberlerindeki 75'lik bayan; kocası dedi.Kendisinin de görümcesi olduğunu söyledi.Bu sefer morarma sırası bendeydi. :)
Şimdi üstadım biri kendisini bana tanıtmaya kalkışında hep o durum aklıma gelir.O yüzden kimseye hiç bir şey sormam.
neneh. tarafından 8/15/2009 5:23:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
neneh. tarafından 8/15/2009 5:24:00 PM zamanında düzenlenmiştir.