Sessiz Konser.2. (kuşku)
Ermeni meyhanesinin kapısında içeri giren gencin ilk dikkatini çeken, rakı bardaklarından çıkan sesti. Bu sesi babası öldükten sonra ilk defa duyuyordu. Kendisi için ayrılan yere selamlaştıktan sonra oturdu.
İki yaşlı emektar, gencin uykusuz gözleri ile dudaklarına bakar oldular. Neler dökülecekti bu dudaklardan, neler vardı bu yorgun gözlerde. Öyle ya; okumak için yıllarca çalışmış ve her aklın baş edemediği bir bölümü bitirmişti. O bir doktordu.
"Hoş geldin, Üveysim."
"Hoşbulduk, sağolun babacım. Muhabbetiniz bol olsun."
"Biz de seni bekliyorduk, muhabbet gülümüz geldi diye sevindik."
"Evet; ben de seni ilk gördüğümde çoçukluğun aklıma yansımıştı. Ne kadar da utangançtın öyle, ne kadar da sessiz duruşun vardı ve ne kadar içine kapalı bir dünyanın çocukluluğunda büyümüşlüğünü düşünmüştüm."
Garson, doktor gencin bardağına ilk rakısını doldurmak isterken, "Hayır" demişti.
"Ben rakı içmem. Siz bana votka, arnavut ciğeri, tavuk salatası getirirseniz sevinirim."
Bu geceki sohbet koyu olacağa benziyordu. Ermeni müziğinin eşliğinde dans eden kızlar, genç ve yaşlı bedenlerin çıkardığı karışık kahkaha sesleri, meyhanenin düzeni değiştirmişti.
Kıvrak vücutlu Ermeni Kızı oynarken yaşlıların içinin yandığı belliydi. Gözler çoktandır böyle bir güzeli görmemiş gibi bakıyorken Ermeni Kızı ise vücudunu konuşturuyordu. Kıvrak vücudunun ritmi ile yaşlı bedenlerin boğazlarına hayatı yutkunduruyordu.
Aralarında yaş farkı olsa bile Ermeni Kızı’nı arzuladıklarını biliyorlardı. Meyhane havasında her türlü duygunun havada uçuşmasına alışık olan kız ise onlara inat daha bir kıvrak dans ediyor, göz kırpar gibi el işaretleri ile can yakıyordu.
"Anlat bakalım, Üveysim. Neden büyük şehri bırakıp da geldin."
"Emanet düşüncelerimi düzenlemek için, sakin bir ortamın gerekli olduğunun farkına vardım. Duygularımın zarar noktasına gelmesini önlemek için belki de aklım uçurumlara koşarken dur dediğim tek yer dede evi."
"Göremiyoruz ki güzel evladım, düşüncelerinin kalbe yansırken nelere rest çektiğini. Seni yoran, seni yıpratan neler var bilemiyoruz. Ki istersen biraz daha açık ol; bizi de baban say. Olur ya belki senin yarin, yardımcın oluruz. Bizde de hayat yarısı var. Biz de bazen bir başkasının yaramızı sarmasını bekleriz."
"Hep hatıramda bana özel bir sabah vardır. Aklımın uyandığı ilk sabahtır o. Eşimle evliliğimizin ikinci yılında söylediği sözlerin oluşturduğu intiharlar vardır. Başkasını severken benle evlenmek zorunda olan bir eşim ve gizli hayranının aklımı uçuruma sürmelerine dur diyemiyorum."
"Yapma be evladım, nasıl olurda bir kadın istemediği, sevmediği biri ile bir ömür boyu hayat sürmek ister ki."
"Ben de katılıyorum Sezai Amca’na, yanlış bir düşünce aklını karıştırıyor olmasın. Nasıl emin oldun ki bu düşünceye, eşin mi söyledi ? ’’
....
YORUMLAR
Öykü güzel bir öykü mü bilmiyoruz çünkü daha öyküye yeni yeni giriyoruz. Yalnız yazarımız oldukça başarılı. Öyle ustaca hikayeye bağlıyor ki bölümleri kaçırmanız neredeyse olanaksız. Kısa ama detaylı, detaylı ama sıkıcı değil, süslü ama rüküş değil. Herşey dozunda ve ustaca. Ufak tefek yazım hataları da düzeldiği takdirde çok daha başarılı olacağına inanıyorum.
Okuyucuya tavsiyem sadece öyküye değil satır aralarına da bakın çok şey bulabilirsiniz. Örneğin; "...hayatı yutkunduruyordu." çok başarılı bir ifade ve bu öyküde bunlardan daha çok var. Saygılarımla...