- 1150 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BEN SENİ NELERE BENZETİRDİM
BEN SENİ NELERE BENZETİRDİM
Ben seni nelere benzetirdim, nelere! Şöyle uzaktan bakınca, flamingo gibiydi boynun, duruşun. Sana bakınca! TUZ gölünde, KULU gölünde yüzerdi bakışlarım.
Haftanın yedi gününde seni düşünürdüm. Hergünümde seninle yıkanırdı düşlerim. Seninle mutlu olur, sana anlamlar yüklerdim. Pazartesi ilk iş günümdü, hep sıkıcı başlardı hafta, onun için SAZLIGÖL’ DÜN benim için, sen çalardın ben, ben dinler, dinlenirdim.
Salı günü inceliğin, zarafetin, derinliğindeydik sanki. Sana İnegöl’üm derdim. İnceydin bir o kadarda alımlı.
Çarşamba’ya geldiğimizde! Nedendir bilmem bir monotonluk olurdu ikimizde de. Dilimiz, yâda düşlerimiz kururdu sanki. Ama yinede ben seni benzetecek bir göl bulurdum. KURUGÖL.
Perşembeyi iple çekerdim, bitsin isterdim çarşamba’daki kuruluk ve monotonluk. Sen belki kırılmışsın bana naz ederdin. Ben hemen bakıp gözlerine, NAZLIGÖL’üm derdim.
Her cuma derinleşirdi bakışların. Daha bir melankolik olurdun, olurduk. Derin, derin bakardım gözlerine. Aklıma gelirdi sana DERİNGÖL’üm derdim.
Senin yüreğin çok büyüktü, kimsesiz bir çocuğa ağlardı gözlerin. Yâda ekmek peşinde koşan yoksula. Hayran kalırdım, o tertemiz gökyüzü kadar berrak yüreğine. Hemen dönüp sana! BÜYÜKGÖL’üm derdim! Cumartesilerde.
Pazarları pikniğimdin benim. Durup kenarında yaslandığım, dinlendiğim, serinlediğimdin. Bakardım gözlerine, SERİNGÖL’üm derdim!
Gençlik dengesi işte bozulurdu bazen, o şiir gibi ahenk, küserdin bana, Ya bir papatyayla fal tutardım, dönecek, dönmeyecek diye.
Yâda giderdim AKŞEHİR GÖLÜNE, umuda maya çalardım. Ne çok şeye benzetirdim seni ben. MERİÇ nehrimdin. Kimi zaman ise TUNCA.
KIZILIRMAK gibi akardın gözlerimden, FIRAT kadar hırçın ve mağrurdun. Gözlerimde, yeşilin yansıdığı yerdin, MANAVGAT çayımdın.
Ah olmayan sevgili. Ne çok şeye benzetmişim ben seni. Birzamanlar varolan, ama artık kurutup yitirdiğimiz, kaybettiğimiz, ne çok şeye. Bundan böyle kimse, sevdiğine bir ırmak, yada göl adı vermesin. Hiç kimse durup dururken bir damla suyum demesin el ele yürüdüğüne. Hele yeni nesil, siz hiç bilmeyeceksiniz! YEDİGÖLLERİ, flamingoları, yalıçapkınlarını ve her geçen gün suyla birlikte toprağın altına kaçan, rengârenk çiçekleri. Bir deniz kabuğunun bir damla suya özlemiyle biten bir son bekliyor gelecek nesli.
Her şeyi biz bitirdik, kuruttuk. ÖZÜR DİLERİZ.
Sudi çandır
YORUMLAR
Gençlik dengesi işte bozulurdu bazen, o şiir gibi ahenk, küserdin bana, Ya bir papatyayla fal tutardım, dönecek, dönmeyecek diye.
Yâda giderdim AKŞEHİR GÖLÜNE, umuda maya çalardım. Ne çok şeye benzetirdim seni ben. MERİÇ nehrimdin. Kimi zaman ise TUNCA.
KIZILIRMAK gibi akardın gözlerimden, FIRAT kadar hırçın ve mağrurdun. Gözlerimde, yeşilin yansıdığı yerdin, MANAVGAT çayımdın.
Ah olmayan sevgili. Ne çok şeye benzetmişim ben seni. Birzamanlar varolan, ama artık kurutup yitirdiğimiz, kaybettiğimiz, ne çok şeye. Bundan böyle kimse, sevdiğine bir ırmak, yada göl adı vermesin. Hiç kimse durup dururken bir damla suyum demesin el ele yürüdüğüne. Hele yeni nesil, siz hiç bilmeyeceksiniz! YEDİGÖLLERİ, flamingoları, yalıçapkınlarını ve her geçen gün suyla birlikte toprağın altına kaçan, rengârenk çiçekleri. Bir deniz kabuğunun bir damla suya özlemiyle biten bir son bekliyor gelecek nesli.
Her şeyi biz bitirdik, kuruttuk. ÖZÜR DİLERİZ.
Bence öykü kurgusundan uzak ama harikulade bir deneme. Yazılar bölümünde yer alması daha anlamlı olurdu. Anlatımınız, benzetmeler ve mesaj... Hepsi yerli yerinde. Ama ben en çok yukarı çıkardığım bölümü beğendim. Yazılarınızı takip edeceğim.