SEVGİNİN GÜCÜ
İnsanın kendisince inandığı mefkuresi, kişinin dünyasını ve hayat akışını tamamiyle değiştirebilir.
Akılcı büyük mefkureler insanı güçlü kılar ve idealist yapar.
Mefkureler bir Milleti peşinden asırlarca sürükleyebilir.
Yolunda nice engeller olsa da; ulaşmak için o büyük mefkureye, kalabalığın içinde dönen dönekler, kadir kıymet bilmez hainler daima çıkabilir.
Milli mefkuresini kaybetmiş kalabalık yığın, bu tür zaafları bünyesinde daima barındırır.
Bir insanı bile dürüstçe sevmekten, sevebilmekten uzak hayatı yaşayanlar, en basit gönül ilişkilerini bile düzenlemekten uzaksa, böylesi kitlelere ulaşması zaman alacak olan büyük mefkureleri anlatmak haliyle zor olacaktır.
Sevginin gücünü anlamaktan uzak insanlar gayesiz bir hayatı elbette yaşamak zorunda kalacaklardır.
Birini sevmek, aşık olmak, sevginin gücünü hissetmek, korkulmasın ki o kişiye mefkurelerinden ve kişilğinden hiç bir şey kaybettirmeyecektir.
Sevmekten ar ve haya edenlerin kaybettiği çok kazandıkları hiç bir şey yoktur.
Bu Millete kanaatim o ki önce delice sevmesini öğretmek gerekir.
Delice sevginin ardından acı bir ayrılığı yaşamasını, yaşadıkca ayrılığı efendice sinesine çekmesinide ögretmek gerekir.
Acılar insanı daima pekiştirir ve zamanla daha saglıklı düşünmesini sağlar.
Çünkü acılar tercübenin ta kendisidir. Adı Ayşe olmuş veya Fatma ne farkeder.
Bir kara kaşın, bir sürme gözün peşinden koşmasını bilmeyenlerin veya yaşandığında en acı günün acısını içine atamayanların peşinden koşacagı ne büyük bir davası nede güdecegi bir fikri olur.
Bir zaman hayatını mutlu edenin nasıl koşulduysa peşinden, en onmaz acıları sineye çekerek pişmek, insanı bir başka olgunlaştırır.
Basit bir gönül ilişkisini bile düzenlemekten, sevginin gücünü hissemekten bile acizlerin ve velhasıl kısacası sevebilmekten yoksun zümrelerin yarınlarında atacakları sağlıklı bir adımları söz konusu olamaz.
Mefkureler sevginin şefkatini, kaybettiğinde en değerli varlığını sineye çekmesini ve bütün sabır çiçeklerinin yolundan gelmesini emreder.
Sabır ise metanet ister, acı ister, şefkat ister.
Yüreksizler sevginin ne gücünden nede tılsımından anlamazlar.
Kaldı ki onlar sabır şerbetini yudumlamamış zavallılardır.
Uzun ve bir o kadar müşakkat isteyen yolların yolcuları, her sıkıntıyı yok etmiş, nice tadılmamış sevgileri tatmış ve nice ayrılıkların acılarını yüreklerinde saklamış çetin insanlardır. Sevginin gücünü hayat prensibi haline getirenler,çetindirler.
Derse ki biri, yani çok bilmişin teki, sevgiyle mefkurenin ne alakası var?
oysa ki sevgisiz bir hayat, ruhsuz bir beden, kokmayan bir çiçek ve besmelesiz başlanan bir iş gibidir.
Yar koynunda oynaşanlar, toylaşanlar, meydanlarda vuruşanlardır.
Sevginin gücü güzelliğe sürükler, nice hayal görünenleri gerçeğe dönüştürür ve ince bir fikrin içine daldırıp derin derin düşündürür. Ağlamak ise gülmenin değerini öğretir.
Ve her sevinç içinde biraz keder besler, sırf ağına aldıklarını eğitmek için.
Hayatı koşanlar, nihayetinde kuru bir toprağı kucaklar.
şairinde dediği gibi
( Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü Peygamber? )
Gerçek olan ölüm ise, baki kalan insanların yaşadıkca içinde yaşattığı büyük mefkurelerdir.
İşte o ulvi mefkureye koşabilmek ve tez elden kucaklayabilmek için, sevginin gücünü arkasına alanlar, birer boş kalabalık yığını degil, töreleri, namusları, acıları, mutlulukları olan koca bir tarihe sahip Milletin ta kendisidir.
Bir kara kaşın ardından koşmasını bilen Millet, sevginin gücünü idrak eden Millet, sanatın her alanında yücelir ki sımsıkı kenetlenmiş ve yıkılması zor bir kale oluverir.
Ruhsuz, sevgiden anlamayan topluluklar ise,insanlık adına,sevginin gücüne ermiş Milletlere kul köle olur, töresini bozar, namusunu satar, özünü kaybeder, başka Milletlerin ezikliği altında can çekişir.
Evet kanaatim o ve bütün kanaat sahiplerinin de bilmesi gereken sevginin gücünü hissetmektir.
Ağlamalıdır ki gülmenin kıymetini bilsin.
Yokluğu tatmalıdır ki, bolluğun ne büyük nimet olduğunu anlasın. Ayrılık acısını iliklerine kadar hissetmelidir ki bulduğunda sevgisinin kıymetini bilsin.
Gör ki bugün kıymet bilmezlerin halini, sevgiden nasibini almamış, hoyratca bir yaşamı ilke edinmiş zavallıların içler acısı durumunu.
Sevgisizlik onları dağlara kaçırır, ne yar kucağında, nede törelerin otağında nasiplenmemiş birer yürüyen kemik yığını olurlar.
Oldukları gibide kan döker, yuva bozar, can alır, kan alırlar.
Dedik ya adı, Ayşe olmuş yada Fatma ne yazar.
Ayrılık yaşasan da sev.
Sev ki yücelesin. Sev ki güçlenesin. Bağrına taş bassanda sev.
Çünkü sen aşkın karşısında alçaldıkça büyüyeceksin.
Nice gerçek sevgilere ve büyük mefkurelere...
Selam ve dua ile......
K. Kurultay.