Sessiz Konser... (kuşku)
Kaç adım sonra ölür diye beklemek, kaç asır sonra ismini duymayız diye umud etmek. Bir sözcük için çok ağır bir ölçü.
Gizlenen bir şeyin olduğuna inanmak, kandırılmış olduğuna inanmak, bakışların yalan söylediğine inanmak hep aynı sözcükle başlar, ismini herkes bilir kuşkudur bu.
Canı yanan erkekler ve kadınlar bu sözcüğü çok iyi tanırlar, çok iyi bilirler bu sözcüktür kadınlarının ve erkeklerinin başkası ile olabilecek ihtimalini hatırlatan. Canlarını sıkan bu sözcüktür. Yakalamak adına adımlarını sığ atar, şizofren duygularına güç katar, ama bilemezler bu sözcüğün kadınlar ve erkeklerle ayrı dilde konuştuğunu.
Kadınların korktuğu kadar erkeklerde korkar bu sözcükten.
Kadınlara ötekini hatırlatır, erkeklere ise eksikliklerini. Ondan sevmeyiz bu sözü, en az tanıyanımız bile bu sözcüğün gücünü bilir. Bu sözdür hayatımızı değiştiren, bu sözdür sevgileri bitiren, aşkları yarım bırakan bu sözdür, bu sözdür yeni kararlar almamızı sağlayan, bizi kışkırttan bu sözcüktür.
Bundan sebep yazarlar bu kelimeyi fazla kullanmak istemezler, akılların bu kelimeyi unuttukları an rahat ettiklerini bilirler. Yazmak hatırlatmaktır, hatırlatmak istemezler.
Ama hiç kimse bu sözcüğü unutturamadı.
Bilmediğimiz beyinlerin içinde gezindi hep, rahatsız ettiği insanlara planlar yaptırdı, kararlar aldırdı, belki de kenara çekilip güldü, güçlü olduğunu gördükçe sevindi.
Aklı yendiği vücutlarda hakimiyetini ilan etti. Biz yenilen insanların hasta olduklarını söylemekle yetindik. Bir kaç uyku hapı ile hayata dönmelerini bekledik, şizofren duygularının arasında gizlendiğini isbat edemedik, kaybettiğimiz insanların içindeki güçlü duruşu ile alay eden bu sözcüktü.
Her ruha ayrı bir yalan söylediği için korkarız bu sözcükten. Nasıl olur da insanı yener diye de düşünürüz.
............
Sizin için ne kadar önemli olur bilemem ama bundan sonraki bölümde başlamayı düşündüğüm bir kaç bölümlük bir öykünün başlangıç kısmı bu satırlar olsun istedim.