- 1359 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Mihrakım
Mihrakım
Yirmi iki yaşındayım,
İstanbul Hukuk Fakültesini iyi derece ile bitirmiş
diplomamı alıp,memleketime dönmüştüm
dört ay sonra nisan ayında yedek subay okuluna
gitmek üzere askerlik kararım alınmıştı
dört ay; aralık,ocak,şubat,mart
ilk günler,ana baba kardeş,
akraba,eş dost derken geçmişti
fakültemi,arkadaşlarımı
boğazı,adaları,Beyoğlu’nu
müdavimi olduğum tiyatroları
her mevsim,her saatte gece gündüz cıvıldayan
bütün dünyanın tek incisi
İstanbul’u şimdiden özlemeye başlamıştım
memleketimin caddesinin bir ucundan bir ucuna
tur atmak yedi dakika,
tüm şehri dolaşmak yirmi dört dakika
akşam ezanından sonra her taraf kapalı
evli evinde,köylü köyünde
üstelik birde mevsim soğuk kış,
Dostoyevski den
Suç ve Ceza,Karamazov Kardeşler; Budala,Delikanlı
Tolstoy dan
Harp ve Sulh,Anna Karanina
Stendal dan Kırmızı ve Siyah
Maksim Gorki den Ana
Victor Hugo’dan Sefiller,Notre Dame’in Kamburu
bir ayda on güzel kitap okudum
kitaplarda pahalı
anamdan harçlık istemeye de utanıyorum
iş yok,güç yok,harçlığım kitaplara ancak yetiyor,
arkadaşta yok
ruhumu bazen cenderede sanıyorum
İstanbul deyişim,İstanbul’u bir özleyişim var ki
sıkıntılı günlerimden birinde,
yirmi dört dakikalık şehir turundan eve dönerken,
güzeller güzeli bir kıza rastlıyı verdim
göz altından şöylece bir baktım,
komşumuzun küçük kızı büyümüş
söylenir ya, her gecenin bir sabahı var
ruhum cendereden kurtuldu,
o anda bunu hissettim
oğlum kızım zamanda yolculuk yaparak yanıma geldi
işte anamız bu baba dediler
komşu kızı yaşamımın mihrakı oldu
yıllar sonrada;
torunum Cemrenin nenesi
Av.Cemal Erkoç
YORUMLAR
Mihrakım
Yirmi iki yaşındayım,
İstanbul Hukuk Fakültesini iyi derece ile bitirmiş
diplomamı alıp,memleketime dönmüştüm
dört ay sonra nisan ayında yedek subay okuluna
gitmek üzere askerlik kararım alınmıştı
dört ay; aralık,ocak,şubat,mart
ilk günler,ana baba kardeş,
akraba,eş dost derken geçmişti
fakültemi,arkadaşlarımı
boğazı,adaları,Beyoğlu’nu
müdavimi olduğum tiyatroları
her mevsim,her saatte gece gündüz cıvıldayan
bütün dünyanın tek incisi
İstanbul’u şimdiden özlemeye başlamıştım
memleketimin caddesinin bir ucundan bir ucuna
tur atmak yedi dakika,
tüm şehri dolaşmak yirmi dört dakika
akşam ezanından sonra her taraf kapalı
evli evinde,köylü köyünde
üstelik birde mevsim soğuk kış,
Dostoyevski den
Suç ve Ceza,Karamazov Kardeşler; Budala,Delikanlı
Tolstoy dan
Harp ve Sulh,Anna Karanina
Stendal dan Kırmızı ve Siyah
Maksim Gorki den Ana
Victor Hugo’dan Sefiller,Notre Dame’in Kamburu
bir ayda on güzel kitap okudum
kitaplarda pahalı
anamdan harçlık istemeye de utanıyorum
iş yok,güç yok,harçlığım kitaplara ancak yetiyor,
arkadaşta yok
ruhumu bazen cenderede sanıyorum
İstanbul deyişim,İstanbul’u bir özleyişim var ki
sıkıntılı günlerimden birinde,
yirmi dört dakikalık şehir turundan eve dönerken,
güzeller güzeli bir kıza rastlıyı verdim
göz altından şöylece bir baktım,
komşumuzun küçük kızı büyümüş
söylenir ya, her gecenin bir sabahı var
ruhum cendereden kurtuldu,
o anda bunu hissettim
oğlum kızım zamanda yolculuk yaparak yanıma geldi
işte anamız bu baba dediler
komşu kızı yaşamımın mihrakı oldu
yıllar sonrada;
torunum Cemrenin nenesi
mükemmel çalışma harika dizeler kutlarım saygılarımla.