KARANLIK GÖLGELER BÖLÜM 2
bölüm 2
Babası’nın almanya dan getirdiği kurmalı saat bütün gücüyle , bir gardiya’nın olması
gerektiği kadar acımasız ve gaddar çalıyordu...
Annesi:
__ Oğlum uyandın mı ? Okula geç kalacaksın , deyişini öksürükleriyle karışık duydu.
Bir cevap vermeden üstünü giyinip mutfağa girdi. Bir bardak çay ve annesi’nin keci
postun da kuruttuğu çökeleği , yarım saç ekmeğine dürümleyerek yedi.
Yukarı çarşıdan koşar adımlarla , aşağı çarşıya , ordan da alangöz’ün tozlu , taşlı yolun -dan geçerek Atatürk lisesi’nin bahçesine geldiğin de göğüsleri kabarık , saçlarına kadar
dimdik durup istiklal marşı söyleyen öğrenciler’in arasına belli ettirmeden sızarak , kayarak girmeye çalıştı.
Müdür muavini Reşat bey , esas duruşunu bozmadan , kaşlarını çatmış , garib’in geç ve
usulsüz sıraya girişini görmüş , dondurmak buzlamak istercesine gözlerini kısmıştı.
Korku dolu yada korkutma amaçlı bakışları , sıktıgı dişleri ve tuttuğu nefesini marş’ın
bitimiyle gevşetmiş , mahsum bir hal almıştı.
Sınıflara girerken garib’in sınıf arkadaşı Hatice’nin ona :
__ Guten Morgen , demesine sadece gülümsedi.
__Ne gereği var böyle günaydına ? gülümseyişiyle , burnunun ucundan.
Hatice’nın yüzü , açılıp dönderilen bir şemsiye gibi , saçlarıyla birlikte döndü. Yürüyüşün de inat ve kadınların ark ta ayaklarıyla bastığı , çiğnediği yünün , sertliği asaleti vardı,
__Senin o gülmeni hiç sevmiyorum , demesi vardı. Sırasına yürüdü...
Garip te sırasına , geniş omuzlu, parlak yüzlü , alnına kadar kaplı fırça saçlı, begali’nin oğlu ali’nın yanına yürüdü. Düğünler de ahengini tutturamazsa da , davul çalar yanık türküler söylerdi.
Garib’in de en samimi arkadaşı , sırdaşıydı . Boş geçen bir dersten sonra Garip
ve ali tenefüs te , uzun zaman yıkanmayan çorap kokusunu andıran kuru pasta ve çay
içtiler . Alangözlü sefil mehmet ile ping-pong oynadılar , garip kazandığı halde yedi günleri
kendi ismarladı . Parası olduğun da hep böyle yapardı . Onun için el açıklığı bir zaaf değildi.
Birileri’nın üzüntüsünü , sevinci kadar paylaşmak insanlıktı.
Öğleden sonra edebiyat dersine , resat bey girmişti . Dersin bitimine az bir süre kala ,
Reşat bey oturduğu sandalyesinden ağır ve yavaşça , iki elini masaya koyarak ayağa kalktı.
Yüz ifadesi aniden değişerek , sınıfta ’ki onsekiz erkeğin , sekiz kızın , gözüne bir anda
bakıyormuş gibi , bir anda herkese doğru yürüyormuş gibi bir hal aldı . Garip onu bir an
Hatice’nin yanın da gördü ,
__Bu vatanı sizin gibi soysuz koministler mı kurtaracak ? diye soracağını sandı. Sonra sefil mehmed’in , alevi mürteza’nın , ermeni Haluk’un önlerin de arkaların da gördü .
__ Bu vatanı kimler karıştırıyor , kimler bölmeye çalışıyor , kimler satıyor ha ? diye sesli
düşündüğünü duyar gibi oldu . Şimdi Reşat bey ağır adımlarla , garibe doğru yürüyordu.
Gözleri yine kısıktı , kaşları çatık .
__ Vatan uğruna ,gözünü kırpmadan canını feda etmiş bir geçmişimiz var. O geçmişimizin bize emanet ettiği değerler vardır. Bu değerleri korumak, yüceltmek ve bir sonra ’ki nesile bu emanetleri iletmek en büyük görevimizdir . Bazı arkadaşlar hala ne zaman , nasıl davranacaklarını anlayamamışlar , manevi değerlerimizin mana ve önemini kavrayamamışlar . Biz bölünmez bütünüz .Hiç kimse bizim bütünlügümüzü bölemez . Ve ilkelerimiz var,uğruna öleceğimiz değerlerimiz ...ayrıca dinimiz , dilimiz ve toprağımız ... Garip :
__ Bazı arkadaşlar diyerek beni kast ediyor olmalısınız , sizce değerler nasıl ölçülür ? Ben
ne zaman nasıl davranacağımı bilmeseydim , uzakta durur , marşın bitmesini beklerdim ,
oysa gelmekle , arkadaşlarımın içine girmekle , geçte olsa , sizin ezici ,küçümseyici
bakışlarınıza rağmen korkak olmadığımı , saklanmadığımı ve daha büyük bir özveride
bulunduğumu düşünüyorum . Ayrıca içimiz de bu değer ve anlamları bilen çok kişilerin
olduğunu , memleket’in tarihini , ananelerini övmenin , sevip saymanın bir görevden çok
kalbimizden gelen bir istek olduğunu , söyleyemedi , sadece düşündü . Böyle düşünceler
söylenmezdi.Belki söylense bir sihir bozulacak ve o her şeyi biliyor gülümsemesi de saçma olacaktı .
Sabahın ilk güneş ışınlarıyla aklına , kalbine vuran o heybetli karanlık gölge’nın aralıksız konuştuğu ,haykırdığı sözleri elektrik hızıyla aklından geçti :
__ Hadi uyan ,
kalbini elime koyan ,
beni karanlık gölge sayan ,
uyan Garip uyan ,
kargası , gözlerimi oyan ...