- 900 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
17 AĞUSTOS, SAAT 03:15
Evet, tarih 17 Ağustos, saat gece 03:15 ve ben tam dokuz yıl önce olduğu gibi bu gece de yine uykusuz, yine ayaktayım.
17 Ağustos 1999, geçmişe acı hatıralarla kazınan Yalova Depreminin üstünden tam 9 yıl geçmiş. Adana’da yaşıyor olmama rağmen bu deprem beni gecenin 03:15 inde nir kabusla yatağımdan fırlatmıştı.
Rüyamda karabasan gibi deprem olduğunu öyle gerçekçi görmüştüm ki deprem oluyor diye yataktan fırlamış hemen efrafı kolaçan etmiştim, depremin emarelerini görmek için...
"Çok şükür ki, binlerce şükür ki deprem değil sadece bir kabusmuş!", deyip defalarca Kelime-i Şehadet getirip sağa sola dönerken zoraki epey zaman sonra uykuya dalmıştım.Dalmıştım dalmasına ama, deliksiz bir uyku ne mümkün...
Kuş uykusu gibi bir uykuyla, tatil olmasına rağmen sabah 07:15 gibi tekrar uyandım.Nedense içimde bir merakla sabah sabah hiç yapmadığım birşeyi yaptım ve TV’yi açtım.
Ve "Şok, şok, şok!"
Ciddi anlamda şok geçirdim.
Bir söz vardır; "Beyin, acıları günü gelince hatırlar!"
Öyle görünüyor ki bu söz çok doğru, ben yine bu gece de aynı saatlerde tüm çabama rağmen uyuyamadım ve ayaktayım.Ama, ne yazık ki ayakta olmam hiçbirşeyi, hiç kimseyi geri getirmiyor.Hiçbir faydası yok yani gidene, sadece yüreğim aynı acıyı yeniden yaşıyor o kadar...
Gidenler geri gelecek olsaydı, tüm gecelerimi uykusuz geçirirdim ama, asla mümkün değil.Yapılması gereken herşey bittikten sonra ah vah etmek yerine vaktinde tedbir almak gerekir, maliyeti aza indiriceğiz diye depreme dayanıklı olmayan binalar yapmamak gibi mesela... Nasrettin Hoca’nın "Testi" hikayesinde olduğu gibi yani...
Nasreddin Hoca, oğlunun eline bir testi veriyor, kırmadan pınardan su doldurup gelmesini söylüyor. Çocuk tam kapıdan çıkacakken, çocuğa bir tokat atıyor.Hoca’nın karısı şaşkın soruyor;
"Hocam, neden çocuğa vurdun şimdi durup dururken?"
Hoca gayet sakin; "Testiyi kırmadan gelsin diye...", diyor.
Karısı iyice şaşırmış durumda; "İyi de Hoca Efendi, çocuk daha pınara gitmedi ki...",
Hoca; "İyi ya işte ben iş işten geçmeden vurdum, kırdıktan sonra vurmanın ne anlamı var!" , der.
Yüce Allah,
Bundan sonra İnşallah,
Buna benzer felaketler yaşatmaz Mazallah!
Diyeceğim ama, diyemiyorum.Zira, biliyoruz ki maalesef ülkemizin %90’ı deprem kuşağında yani, ne yazık ki, depremden kaçışımız yok.Ancak alabileceğimiz ciddi tedbirler var.Depreme dayanıklı binalar yaparak acılarımızı, maddi ve manevi kayıplarımızı azaltma şansımız var.Tabi sivil halkın da olası bir felaket anında (Allah Korusun!) uyanık olması, katkıda bulunabilmesi için Sivil Savunma konusunda bilinçlenmesi gerekir.Bütün bu gelişim ve değişimler sağlanırsa, acılarımız ve kayıplarımız da kesinlikle azalır, vicdanlarımız bir nebze de olsa huzur bulur. İNŞALLAH!
Milletimizin tekrar başısağolsun, 17 Ağustos Depreminde kaybettiğimiz insanlarımızın geride kalan akraba ve yakınlarına sabır sağlık ve iç huzuru versin Rabbim! Hiç kolay değil şüphesiz bu acıya dayanmak hele ki yıldönümünde...
Perihan METİN
YORUMLAR
lnO anları yaşayanların kendi ağzından birçok kez dinledim o deprem gecesini ve konuştuklarım ya çocuklarını yada eşlerini kaybetmişlerdi yada kendileri saatlerce hatta günlerce göçük altında ölüme direnmişlerdi :(
Allah o günlerin tekrarını yaşatmasın kimseye . Ders almıyoruz hiçbir acıdan ve gazetelerde sürekli yeniden deprem haberleri yazıyor yalan yada yanlış insanları korkuya sürüklüyorlar mademki biliyorlar neden önlemler alınmıyor? hala...
Sağolun yüreğinize sağlık...
Kaybettiklerimize tekrardan rahmet diliyorum...
Böyle afetleri zaman zaman veriyor Yaradan...Ama onlarla ilgili tedbir alacak akıl ve iradeyi her zaman veriyor.Biz ise o akıl ve iradeyi kullanmaktan aciz kalıyoruz.
Göz yummaktan ,görmemekten,boş vermekten vaz geçmedikçe daha çok canlarımızı yitireceğimiz kesin.
Gözümüzü açalım görelim,boş vermeyelim,gerektiğinde isyan edelim,mücadele edelim ve yitirilen canların vebalinde payımızı azaltalım.
Böyle bir günü anımsadığınız,anımsattığınız ve duyarlılığınız için kutluyorum sizi.Saygılar.
17 Ağustos
Geceyle sabahın arasıydı,
Gün ise Ağustosun yarısıydı,
'Uyanın! ..' diyen ses komşunun karısıydı,
Çok acılı, bir gündü bugün.
Çığlıklar atılıyor sağdan soldan,
İtfaiye,polis, siren sesleri dört koldan,
Bebeğimiz ağlıyor, anlamıyor haldan,
Çok acılı, bir gündü bugün.
Evimiz kaç kere sallandı bilmiyorum,
Boğuk bir çığlık sesiyle inliyorum;
Çökmüştü çatı üstümüze; görüyorum,
Çok acılı, bir gündü bugün.
17 Ağustos; karanlık bir gün,
Herkes acılı, dertli hüzünlü bugün,
Yarab! bir daha verme, insanlar üzgün
Çok acılı, bir gündü bugün.
2003 yaşar Türkmen