KARANLIK GÖLGELER
bölüm 1
Ya kör bir kuş’un kanadı yada Dut ağacı’nın dalı penceresine tokat atmış veya annesi’nin ,
___ Garip , diye seslenmesi ile uyanmıştı.
Gözlerini hafif araladığın da onu , o muhteşem endamı ile karşısın da dim dik gördü.
Yüzü karanlıkta olmasına rağmen , neşe , mutluluk aynı zaman da korku saçıyor ,
rüzgar da dalgalanan saçları , uzun siyah yeleği , ayakları’nın yere değmeyip boşlukta
yüzüyormuş görünümünü veriyordu. Nefes almadan aralıksız manali-manasız mevzulardan
aşktan , sevgiden bahs ediyordu. Garip ,
___ Kim o ? diye heyecanla doğruldu yatağından .
Karşısında ’ki heybetli gölge boşlukta , güneş’in pencereden sızan , ilk ışınlarını kapatmış ,
odayı karanlığa bürümüstü.
__ Hadi uyan ...
sevmeyi unutmuş ...
sevilmekten korkan ...
Kim olduğumu bir sen bilirsin...
Ben zehir , sen panzehirsin...
Aşkı unutmuş garib’in birisin ...
__ Kimsin , benden ne istiyorsun ? diyebildi garip kekeleyerek,
__ Benim , yıllarca taptığın sevdan ...
Benim , uğruna öldügün karasevdan...
Ulu " GOŞKAR BABA " şahit ...
"andal-i gavur"dan düştüğün an ...
Garip , anlatılanları duydukça , hayatı , yaşadıkları , uğraşları basitleşiyordu. Sormak
istediklerini soramıyordu , ama karanlık gölge düşüncelerini , şüphelerini ,tereddütlerini
dudaklarını oynatmadan , nefes almadan anlatıyor , ona herşeyi anlatmanın tebessümü ile
yüzünde beliriyordu...
Biraz sonra o heybetli gölgeden , uzun siyah yeleğinden delip geçen güneş’in ışınlarıyla,
gözleri kamaşti. Karanlık gölgenin kaybolan endamı ile gürleyen sesi de kesildi.
Yüzü elleri’nin arasın da yatakta hala oturuyordu . Gözleri kapalı yada uyuyordu . Uyku da
olması lazımdı, belki şu an yeni biten bir rüyadan uyanmıştı . O herşeyi bilen , anlayan ,
konuşmadan konuşan , heybetli duruşuyla haykıran karanlık gölgeyi de rüya da görmüş
olmalıydı.
Uyuyordu...
Dışar da , çocukların söyledikleri tekerlemelerini , kuşların cıvıl-cıvıl ötmelerini,
arabaların korna seslerini , açık pencereden beline kadar sarkıp , komşu ile dedi-kodu
yapan annesi’nin bir gülüp bir gülüyormuş gibi yapmasını duysa bile ...
Uyuyordu...
Kalbi’nin hala düzensiz çarpmasını , begali’nin oğlu ali’nin davul çalmasına benzetti...
Yağmur sonrası , bulutların arasından çıkan sıcak ışınları , toprağın ruha işleyen , kanını
kaynatan kokusunu hissetti. Başı’nın yumuşak yastığa düştüğünü , kasları’nin gevşediğini ,
vücudu’nun boşlukta dönerek yer çekimini bir an için hiçe sayan bir tüy kadar hafif
özgürlüğünü hissetti. Kulakların da hala ,
__ Hadi uyan , sevmeyi unutmuş , sevilmekten korkan ...
Benim ben , uğruna öldügün kara sevdan...
ama şimdi körüm seni görmüyorum...