ÇOK DOLULAR YEDİK BU HAYAT MEKTEBİNDE
Güzel bir bahar sabahı, horozlar ötüyor, titrek sesleriyle kuşlar yeni günü karşılıyor,
Samsunun Bafra ilçesi köyümüz Doğankaya tarlaya gitmek üzere hazırlanıyor aile her gün ki gibi neşeyle,
Annem çocukları da götürelim tarlaya diyor babama o da olur haydi hazırlansınlar diyor
Ablam ben ve kardeşim seviniyoruz ve yola çıkıyoruz deh diyor babam atlara alaca karanlık şafak söküyor yavaş yavaş aydınlanıyor ortalık.
Herkes işe koyuluyor koşturuyor sağa sola bizlerde oynuyoruz toz toprak içinde güneş kızdırıyor öğleye doğru at arabasının gölgesine sığınıyoruz ve orada oynuyoruz.
Öğle sonu birden kara bulutlar çıkıyor ortaya bize doğru geliyorlar hızla, annem haydi çocuklar siz köye dönün galiba yağacak hava diyor üç kardeş çıkıyoruz yola.
Daha üç yüz beş yüz metre gitmeden kararıyor ortalık sanki gece oluyor ve büyük büyük dolu yağmaya başlıyor o anda bizlerde tam bir köprünün üstünde bulunuyoruz ve ablamın gayretiyle iniyoruz susuz bir derenin ve köprünün altına.
Üç beş dakika içerisinde ortalık bembeyaz sanki kış günü kar yağmış gibi ama havada sıcak dolu erimeye başlıyor hararetten çabucak ve su gelmeye başlıyor dereye,
Ablam bir yandan dışarı bakmaya çalışıyor babamlar gelir diye bir yandan da bana dua et diyor biraz daha dursak doludan kaçarken sele gideceğiz biliyor ben altı yedi yaşındayım bildiğim bir Fatiha Sübhaneke ama bildiğim kadarıyla okuyorum ama ne içten okuyorum hala hatırımda o sahne çocuk olmama rağmen unutamıyorum.
Öyle oluyor ki birden dolu duruyor su gelmeye başlıyor hızla çıkıyoruz dışarıya ama ortalık toz duman sanki bizler tufanda Nuh’un gemisindeydik dışarıya çıkınca anladık bunu,
Yollar suyla dolu tarlalarsa tanınmayacak halde o güzelim buğday tarlaları perişan olmuş “sanki dolu yemiş” sözünü duyunca hep o manzara gelir hatırıma.
Ağlaşarak geriye annemlerin yanına doğru gidiyoruz bizi görünce tarlada bulunan herkes koşuyorlar yanımıza doğru sanki yeniden doğmuş gibi oluyoruz.
Babamlar dolu yağmaya başlayınca atlara binmiş düşmüşler peşimize köprünün üstünden geçip ta köye gitmişler bulamayınca geldiler ve hep beraber sevindik.
Çalışılacak hal kalmamıştı tarlada arabalara binip köye dönerken dolular erimiş altına girdiğimiz köprünün sulara gömülü olduğunu hayretle seyrettik.
Her köye gitmemde giderim o köprüye bakmaya ve duanın gücünü hatırlatır bana, keşke diyorum o gün tüm dolu yiyen çocuklar için yapsaydım duamı ama çocukluk düşünemedim ve hayat mektebinde çok dolular yedik hep kurtulduk kabul edilen dualar sayesinde.