Sevgili'yi Özlemek mi?
Muhib, sevgilisi Cânân`dan uzak düşmüştü. Aylardır onun ne güzel yüzünü görmüş ve ne de ruhlara ferahlık veren sesini işitmişti. Çevresinde bulunanlar onun çektiği belayı çok iyi biliyorlardı. Ama yaşadığı aşkın mahiyetinden habersizdiler.
Aşk ehli bilir ki sevgiliden zahiri olarak ayrı kalmak, ayrılık değildir. Hakiki ayrılık sevgilinin gönülden çıkması, akıldan gitmesidir. Yoksa sevgiliyi görmemek ve onu işitmemekle kaybedilen birşey yoktur.
Surete takılıp kalan bir grup kimse, Muhib`in yanına gelerek sordular:
- Ey Muhib! Cânân`ı özlüyor ve ona ihtiyaç duyuyor musun? Ondan uzakta olduğu şu yerde ona karşı içinde hiçbir istek yok mu?, diye sordular.
Muhib, acırcasına soru sahiplerini süzdükten sonra:
- Sizin bu sorduğunuz şeyler, ancak görünmeyen ve bilinmeyen bir sevgiliye karşı, ona aşık olan bir kimsenin içine düştüğü duruma dairdir. Gerçek aşık için ise bu sayıp durduğunuz şeylerin hiçbir değeri yoktur. Şayet daha açık bir cevab duymak ise arzunuz söyleyeyim, `hayır, uzakta olduğum için Cânân`a ihtiyaç duymuyor ve onu arzulamıyorum, dedi.
Çevresini kuşatmış kalabalık cevabı işitince sendeledi. Ama Muhib`in söyleyecekleri bu kadar değildi.
- Aşık olan için sevgiliden ayrı kalmak, ondan uzak düşmek diye birşey yoktur. Ve bu sebebtir işte o sorduğunuz soruya `hayır` diye vermiş olduğumuz cevabın izahı. Madem ki sizin aşk hususunda aklınız kıttır, o halde iyi dinleyin beni. Olur ya belki gözünüz açılır, aklınız genişler de şu aşk meselesi hakkında yeni birşeyler öğrenmiş olursunuz.
İnsanlar, Muhib`in söyleyeceklerini daha iyi duyabilmek için çemberin çapını daralttılar. Sanki orta yerde bir güneş vardı ve yıldızlar da onun ışığından faydalanmak için güneşi çepeçevre kuşatmıştı. Muhib devam etti:
-Nasıl ki insan gölgesinden kaçıp kurtulamaz. İşte öylece aşık da sevgilisinden bir an olsun ayrı kalmış olamaz. Aşık kaçsa bile sevgili bir gölge misali onu takip eder durur. Hal böyle olunca yani sevgilim daima benimle bulununca onu özlemek yahut da ona ihtiyaç duymak, benim gibiler için mevzubahis değildir. Denizin içinde bulunan bir balık hiç susuzluk çeker mi? Ben her an Cânânımın aşkının alevi içinde cayır cayır yanan bir çıra gibiyim. Onun aşkı beni küle döndürmüş iken nasıl olur da ben hala bir ateş düşleyip, o ateşi ister bir halde olayım. Zaten ben kor haline gelmekle bizzat ateşin kendisi olmuşum. Yani ben Cânân`ın ta kendisiyim. Kişinin kendisini özlemesi hiç mümkün olur mu? Artık şunu iyi bilin, sevgiliden ayrılık, sevgiliyi özlemek ancak hamların işidir. Gerçek aşık bir an olsun sevgilisinden ayrı kalmadığı için ayrılığı da, özlemeyi de bilmez. Belki o, şayet geçmişinde bir an olsun maşukuna duyduğu bir özlem, hasret varsa onun pişmanlığı içerisindedir. Zira böylesi bir durum, sevgilinın unutulmuş olmasına ve ondan ayrı kalınmasına işarettir.
Muhib`i işitenler, sordukları soru sebebi ile hem pişman, hem de memnun olmuşlardı. Zira böyle bir soruyu sormamış olsalar idi bu hususta ki cahillikleri ölene kadar devam edip gidecekti.
Neyse ki gerçek aşıklar yaşamış da doğru bilgiler zuhur etmiş. Ya birde aşk namına birşey olmasa idi.
Eyvaaah...