Aşk Gönül İşidir ve Sevgiliyi Seyir Gönüldeki Gözün İşidir
Muhib uzun zamandır göremediği sevgilisi ile kimseciklerin bulunmadığı bir yerde karşılaştı. Civarda iki aşıktan başka hiç kimse yoktu. Bu fırsat bir aşık için bulunmaz nimetti. Hani bir hadise anlatılır ya:
" Bir bedevi (çölde yaşayan arap) devesi ile beraber çölde yolculuk etmektedir. Suyu, ekmeği herşeyi devesi üzerinde olduğu halde biraz dinlemek maksadı ile bir ağacın gölgesi altına oturur ve oracıkta uyuyakalır. Bir vakit sonra gözlerini açtığında bakar ki, devesi bağladığı yerde yoktur. `Eyvah, şimdi mahvoldum, ben bu çölde ekmeksiz, susuz, bineksiz ne yaparım?` diyerek, dövünür ve kaybolan devesini aramaya başlar. Bir o yana bir bu yana saatlerce devesini arar ama nafile. Hayvan kaybolmuştur. Bunun bir başka izahı ise adamın artık yaşama ümidi kalmamıştır. Zaten deveyi aramaktan yorgun düşen adam, onu bulamamanın verdiği ümitsizlik ile ölümü beklemeye koyulur. Bu sırada bir uyku hali bastırır ve adam olduğu yerde uykuya dalar. Uykudan, bir müddet sonra uyandığında bir de ne görsün; kaybolan devesi başı ucundadır. Suyu ve ekmeği de üzerinde olduğu halde. Deliler gibi sevinir. Sonra ellerini açarak Allah`a teşekkür babında: `Ey Allah`ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim.` der.
Evet, bedevi ölümün eşiğinden dönmüş ve bu sebeble aklını başından alıp götüren bir mutluluğa garkolmuştur. Aklı başından gidince de `Ey Allah`ım, Ben senin kulunum, sen de benim Rabbimsin` diyeceği yerde, `Ey Allah`ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim.`demiştir.
İşte şu bedevinin yaşadığı mutluluk ile Muhib`in sevgilisini bulduğu anda ki mutluluk bir kıyas edilse idi; bedevinin sevinci bir damla ise Muhib`in sevinci şüphesiz bir umman mesabesinde olurdu. Muhib bu karşılaşma sonucunda deli-divane olmuş bir halde iken, sevgilisi Cânân seslendi:
- Ey Muhib! Hadi başını kaldır da bana bak.
Muhib, sevgilisini ilk gördüğü anın dışında bir daha sevgilisine bakmamıştı. Ve yine başı önde olduğu bir halde konuştu:
- Ey biricik sevgilim! Ben nasıl olur da sana bakarım. Hakikat şudur ki; göz bu aşk işinde bir yabancı gibidir. O aşk nedir bilmez. Ve sevgiliye bakmaya da layık değildir. Hal böyle olunca ben seni kendi gözümden dahi kıskanıyorum. İşte bendeki bu kıskançlık sana bakmaktan beni alıkoyuyor. Oysa benim seni gören bir gözüm var ki; bütün gözlerden uzaktadır. O gönlümün en gizli yerinde gece-gündüz seni temaşa etmekte ve senden nasibini almaktadır. Baş gözü zamanla görüşünü kaybederse de, gönlümdeki gözümün görüşü zaman geçtikçe keskinleşir. Bu yüzden günbegün seni görüşüm daha da netleşmektetir. Bu gözüm sayesinde sende her an binlerce farklı cevher keşfetmekteyim. Bana merhemat et ve bu nimetten beni mahrum eyleme. Yani başımdaki gözüm ile sana bakmamı benden isteme. Bu hususta beni mazur gör.
Cânân, aşıkının bu yanıtından dolayı hoşnut oldu. Zira Cânân biliyordu ki; aşk bir gönül işidir ve sevgiliyi görmek ve onu seyretmekte gönüldeki gözün işidir.
YORUMLAR
izaha gerek var mı bilinmez amma... yine de dipnot düşelim madem...
İlk kıssa Muhib'in Cânân ile karşılaşması sonucu duyduğu sevincin kıyası için aktarılmıştır... Akabinden ise sevgili ile karşı karşıya gelen âşığın takınması gereken tavır belirtilmiştir...
herkes herşeyi anlamak zorunda ve kabiliyetinde değil ...
-eleştiri için teşekkürler-