SARHOŞ UMUDA ŞİİRLER
…… SARHOŞ UMUDA ŞİİRLER …….
Aralarında ki sessizlik uzadıkça uzuyordu …
Gözlerini nerelerde gezdireceğini şaşırdı bir süre.
Yüzüne bakamıyordu !...
Ürkek, kaçamak bakışlarla,ona yakalanmadan,
Süzüyordu arada bir.
Sonra yine avare dolaşıyordu bakışları…
Duvarda ki tablolara,halının egzotik desenine,
Oradan da kimin, hangi duygularla ördüğünü birden merak ettiği dantel masa örtüsüne…
Bakışlarının bu serseri turu,odanın tamamını gezerek sessizliğin boşluğunda takılıp kaldı.
Bakışlarının anlamı yoktu !
Anlam kazandırmayı da düşünmüyordu…
Bu suskunluğun nasıl sonlanacağını kestiremiyor,ama bitmesini de çok istiyordu.
Uzanıp tutuverse sıcacık elleriyle,titreyen parmaklarını,hemencecik eriyecekti aralarında ki buz denizi…
Eskisi gibi olacaktı her şey…
Özlemle kucaklaşacaklardı…
Ama affedecek miydi sevgileri onları ?...
İkisi de saatlerdir öylece oturuyorlardı…
Bakışları geziniyordu oradan oraya ürkerek…
Sonrasında ise,yakalanacakları korkusuyla aynı anda iniyordu bakışları yere…
Çok kitap okuyan insanlara hayatın yetmeyeceğini
Düşünürdü çoğu kez…
Bu duyguyu yaşatmıştı içinde hep yıllarca…
Hikayeleri bile olmuştu,beraber yazarak yaşadıkları…
Yada ne çok şiirleri vardı beraber okudukları…
İkisinin de ufukları vardı sonsuzluğa uzayıp giden…
Birlikte okudukları her kitap,zamanın başka bir boyutuna yaptıkları yolculuklarıydı…
Her kitapla, daha ne yolculuklar yaşayacaklar,ne hayatlar tanıyacaklardı kim bilebilirdi ki..
Her göz bakışında yaşanan bir hikaye vardı.
Ve her hıçkırıkla bir hüzün hikayesi yayılırdı,
Sessizliğe dalga dalga…
Yalnız kalmalıydı…
Evet..evet..yalnız olmalı ve yazabilmeliydi tüm bunları.
Kendi içselliğine dönmeliydi…
Yüreğinden taşan, bu sevgi selini dökebilmeliydi.
Kendi anılarının, yada başkalarının yaşadığı anıların üzerine…
Bunu anlattığında ,o anlamayan gözlerle bakmış,
sadece ayrı kalmaları gerektiğini anlayabilmişti.
İstemeyerekte olsa kabullenmişti…
Hayalleri vardı evlilikleri üzerine, bunu biliyordu bir tek.
Gerisini anlamak istemiyordu…
Nasılda isterdi onu anlamasını.” İç geçirdi “…
Yüreğindeki bunca sevgiyle,yapayalnız yaşadığı
iki yılı ardında bırakmıştı.
Ondan ayrı kaldıkları her anı,birlikteliklerinden daha fazla onu düşünerek harcamıştı…
Sevgisini bastırmıştı yüreğine şefkatle…
Sonrası yazmış…Yazmış…yazmıştı...
Yüreğinin götüreceği yere gitmesi gerekiyordu.
Öylede yaptı…
Taşıdığı sevgiye rağmen,iki yıllık özlemini içinde büyütmüştü.
Birbirlerini hiç aramadan,görmeden
Salt kendi içselliklerini yaşamışlardı…
Yazmak ve yeni dünyaları tanımak için katlanmıştı bunca ayrılığa…
Son aşk inlemeleri yayılırken,sabahın ilk ışıklarının muzurca dolduğu odaya.
Sözler verilmişti aralarında birbirlerini aramayacaklarına…
Sevdaları büyüyecekti,sağıla sağıla yüreklerinde.
Sabır ve hasretle, bir gün buluşacakları güne kadar, yazılarında yaşayacaklardı.yalnızlıklarını ve sevgilerini…
Acıları olacaktı çektikleri, birbirlerinin yerine…
Yada hikayelerini yazacakları, insanların yerine yaşayacaklardı….
Çoğu kez,yazılarını bir kenara bırakıp,ona hiç gönderemeyeceği, mektuplar yazıyordu beyninde…
Kağıda dökmeye korkuyordu.
Biliyordu ki, bir alsa kalemi,yazsa düşüncelerini.
sonunda dayanamayacak ona gönderecekti…
Bu korku duygusuyla ürperdi…
Yazmamalıyım ona !...Yazmamalıyım ,diye mırıldandı.
Oysa, nasıl da özlemişti geçen zaman içinde…
Sözlerini tutmalılardı.
Çok zor bir karardı verdikleri.
Sevdiği adam pek anlamamış,ona olan sevgisinden dolayı kabul etmişti…
Kendine bile itiraf edemiyor,ama nasıl olduğunu,neler yaptığını bilmek istiyordu.
Tüm bunları bilmemeye dayanamıyordu.
Çok yalnız olduğunu düşünüyordu zaman zaman.
Acı çekiyordu içten içe.
O da böyle miydi acaba ?...
Yoksa yalnızlığını paylaşacağı bir yürek mi bulmuştu.?
Böylesi düşüncelerle dolunca,ümitsizlik ve yalnızlık duygusu yapışıyor yakasına.
Çekiştiriyordu habire duygularını..
İçindeki boşluğu, zaman zaman onun resimlerini yaparak doldurmaya çalışıyordu.
Onlarca karakalem resmi asılıydı duvarlarında…
Kimi gençlik ,yıllarını anımsatıyor,kiminin yüzünden hüzün yayılıyordu, odanın her yerine…
Ama her birinin gözlerine,hasret ve sevgiyi çiziyordu.
Dayanamayan kendisi olmuştu bu ayrılığa…
Yalnızlığıyla oynaşırken bir gece.
Rüyalarının kollarından,korkuyla ağlayarak uyanmıştı…
Avaza durmuş bülbüller gibiydi feryadı…
Sesi kısılana,bitkin düşüp uyuyana dek,ağlamış, ağlamış, ağlamıştı…
Kalın perdenin arasından sızan günışığı, masaya,oradan da yatağına süzülüp, onu uyandırana dek cilveyle usulca oynaşıp duruyordu …
Geceki lodostan arta kalan,göz pınarlarında kuruyan,
Yaşları,elleriyle silip,bu ayrılığa son verme kararı aldı…
Bu gün bitecekti ayrılıkları…
Onsuz yaşamak istemiyordu artık.
Geçen zamanın uzunluğunu düşündü…
Bir yıl, dokuz ay,on dört gündü.
Takvime baktı ve inanamadı gözlerine…
Nasıl bir çılgınlıktı yaşadıkları.Harcanan onca zaman..
Ya sevgileri, vurgun yemişse bunca zaman içinde.
Ya !...Ya !..Onun duyguları değiştiyse…
Ya yalnızlığı,kendisi gibi göğüsleyememişse…
Güçsüzse,Yenik düşmüşse !…
Evlenmiş olabilir miydi ?...
Hayır !...Hayır !...Buna dayanamazdı !...
Cep telefonunu çıkarttı, ürkek ve heyecanlıydı…
Sevdiğine bir mesaj yazmalıydı…
Bir türlü düşüncelerini
Toparlayamıyordu…
Güneş ışınları olan bitenden habersiz,onunla oynaşıyordu hala.
Masanın üzerindeki kristal vazoya çarpıyordu.
Bu aşkın içinde gökkuşağının tüm renklerinin,
doğuşunu izledi bir süre..
Yalnız geçen gecelerinde,kıvranışlarının tek şahidi yatağı da, nasibini alıyordu bu renk oyunundan.
Işık odanın her yerinde geziniyordu.
Ellerini uzattı bu ışığa,parmaklarında oluşan renkleri seyretti…
Sonra telefonunun ekranına,o sihirli cümleyi yazdı.
<<Seni çok özledim.>>Ve bu kez gönderdi de…
Işığıyla oyununa döndü yeniden…Kendini kaybetti adeta.
Şimdi yatağında yuvarlanıyor,ışığın çıplak teninde gezinmesine izin veriyor,adeta onunla sevişiyordu…
Tüm ruhunda gezinen ışık,ona inanılmaz bir haz veriyordu.
Gözlerini yarı aralamış,yatağında oluşan bu renk cümbüşüyle kendinden geçmişti…
Telefonun çağrı sesinin,odaya yayılmasıyla kendine gelebildi…
Bu sesle belki de özlemleri son bulacaktı…
Sevgilisi onu eskiden gittikleri Ortaköy’deki cafeye çağırıyor ve çok özlediğini yazıyordu…
Sevinçten havalara uçtu…
Perdeleri adeta dans ederek açtı.Işığı özgür bıraktı.
Işık şimdi özgürdü ve odayı istediği gibi dolduruyordu.
Yataktaki buruşuk çarşafları görünce,biraz önceki halini anımsadı.Bir an kendini yukarılardan bir yerlerden seyretti…Şimdi az önceki kendine kahkahalarla gülüyordu.
Kadınca beğenilme dürtüsüyle.
Özenle hazırlandı sonrasında.
Değmiş miydi bunca ayrılığa…
Ortaköy’e geldiğinde öğlen olmuştu…
Buluşmalarına daha saatler vardı…
Erken gelmişti.Bunu özellikle yapmıştı.
Onu bekleyişini yazacaktı.
Bekleyişini,özlemini ve arkasından gelecek ayak seslerinin hissettirdiğini yazacaktı…
Kapıya arkasını dönerek oturdu.
Onu ayak sesinden tanımalıydı…
Hala bilemiyordu,bunca zaman neler yaptığını…
Anlaşmalarını bir kere bile bozmamış ve hiç aramamıştı.
Kendisini onun gözlerinde görebilmeyi çok istiyordu.
Bakışlarında mıydı acaba hala ?..
Bakışlarındaki yerini alan olmuş muydu ?...
Yalnız zamanlarında, yüreğini paylaştığı başka sevdaları mı vardı yoksa ?..
Yakalarcasına bakacaktı gözlerine sevdiğinin.
Belki de bakışlarının hiçliğiyle yuvarlanacaktı.
Ne olursa olsun,bulacaktı yitirdiğini…Umutlandı biraz…
Aralarında ki sessizlik giderek dayanılmaz bir hal alıyordu…
Kıvrılan her dönemeçte,daha da uzayan,uzadıkça da giderek kaybolan bir yol gibi…
Birden yakalandı bakışları…
Çarpıştı bakışları büyük bir fırtınayla…
Şimşekler çaktı,ruhlarında…
Kıvılcımları yayıldı koskoca evrene…
Yuvarlandıkları yer bir hiçlik değildi artık…
Yüreklerinde henüz yazılamayan binlerce sevda şiiri…
Umutlarıyla sarhoş oldular iyice…
Sevgileri yayıldı dalga dalga sonsuzluğa.
Kenetlenmiş elleriyle !….
Leman Gürcanok
12/eylül/2007
AĞVA
YORUMLAR
LEMANCA
Kiymetli yorumunu için tesekkurler
bu tip yazıları ben Ahmet Altan'nın romanlarında okumuştum,
siz de biraz onun etkisi var gibi görüyorum bilmem yanılıyormuyum ama herşeyden önce güzel bir romanın güzel bir parçasını buldum yazınızda onun için tebrik ederim.
LEMANCA
Bu benim nesir siir calismam.
Bana özel yani tümüyle.
Teşekkürler değerli yorumunuza
Oldukça yoğun bir duygusallığın hakim olduğu bir sevda öyküsü idi okuduğum... Ayrılık zamanlarını da dolduran, sevdaya dair duyguların olanca berraklığı ile aktarımı hayli başarılıydı... Yeniden vuslat öncesi ve ayrılığın son noktasında yüreği dolduran coşkulu ama garip bir ürkekliğin pençesindeki duygular bir fotoğraf gibi işlenmiş satırlara...
Kısacası çok güzel bir öykü, kusursuz bir anlatımdı...
Öyküden çıkan ise; Sevdanın ısmarlaması olamıyacağı gibi, Ayrılıkların da ısmarlama olamıyacağı gerçeğidir... Sevda kendiliğinden gelip yüreğe oturduğu gibi. Ayrılıklarda da sevdanın hasreti kendiliğinden doldurur yüreği... Planı, proğramı ve hesabı olamaz...
Çok güzel bir öykü, mükemmel bir anlatımdı... Yürekten kutluyorum... Selamlar, saygılar...