- 764 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yenişehir Gölü
Yetmişli yıllarda, akşam serinliğinde veya pazar günleri halkımızın ortak paydası tek tut yolunda yürümek ve vakit çürütmektir. Çocukluğumun hatıralarında yer alan zakkum ağaçları, Yenişehir Gölü’ne kadar yolun sağında ve solunda, ötesinde de üzüm bağları dururdu. Gücü yetip de yürüyerek bu üzüm bağlarına kadar gelebilen şehrin yaramaz çocukları doyasıya yedikten sonra gömleğinin yakasından koynuna doldurabildiği kadar üzümle evine dönerdi. Zakkum çiçeklerini de ipe dizer boynuna kolye yapardı kızlarımız. Onları soldurmamak için çırpınmalar fayda etmez, bir iki saat sonra solup kururlardı. Bu güney ucunda dağın eteğindeki gölümüz Reyhanlı’nın en güney ucu.
Eskiden Yenişehir Gönlün olduğu yerde köy vardır. Hıdır olduğu rivayet edilen dilenciye yaşlı bir kadın dışında kimse ekmek vermemiş. Hıdır yaşlı kadını yanına aldıktan sonra beddua etmiş, köyü su basarak yaşlı kadın dışında her şeyi yok etmiş, köy yeri göl olmuştur.
Bir Yenişehir Gölü hatırlıyorum, efsanelere konu olmuş. Tertemiz sularında bir ağustos akşamı kayık gezintisi, dolunay altında dilim dilim yakamoz parıltıları. Gökyüzünde yıldızlara karışan ağustos böceklerinin sesi. Şimdi bir an dönerek gerilere Reyhanlı’yı hatırlıyorum. Sabahları evden çıkışımı. Sokaklar pırıl pırıl, her bir yanı günlük güneşlik. Ciğerlerime soluduğum tertemiz bir hava, her yanımda mutluluk, umut ve sevgi. Gök yüzü mavi ve yaşamak güzel. Böyle bir şehirdi; ışık kirlenmesi yoktu. Gün batımından sonra gökyüzünde yıldızlar siyah tabakaya serpilmiş toz bulutu gibiydiler.
Yalnız Reyhanlı’nın değil, komşu il ve ilçelerin de mesire yeriydi Yenişehir Gölü. Günü birlik sabahın erken saatlerinde azığını, çıkınını kapan o bakir güzelliklerde kilimini serip eğlenceye başladı mı değmeyin keyfine. Çoluk çocuk, konu komşu güzel bir hafta sonunun keyfini çıkarır, akşamın ilk saatlerinde evine dönerdi. Karışan olmazdı, söven olmazdı. Masalların içinde bulduğum gençliğimi hep bu gölle özdeşleştirirdim.
Masalların içinde bulduğum gençliğimi masalarda kaybetmiştim. O masa veya bu masa değildi. Kumar masası hiç değildi. Hep istediler benden, istediklerini aldılar, istekleri bitmedi. Ama benden alacak bir şeyleri de kalmadı.
Belki başka eşi yoktu dünyada Yenişehir Gölü’nün. Ama benim talihim mi ona benziyor, yoksa onunki mi bana, bunun ayrımını yapamıyorum.
Suları; göl gazinosunun üzerinde durduğu sütun ayaklarla öpüşürdü, geceleri gündüzleri saymadan. Koca çınarlarla çevrili, kurutulan bataklıkta kurulu sazlık çay bahçesi sayısız düğünlerde tarifsiz gelinleri ağırlamış üç beş saatliğine.
Kıyı çay bahçesinde semaverden yayılan çay kokusu dağdan gelen esintiyle gölün sularına karışır gider.her bir yanını buradan seyretmenin doyumu olmaz Yenişehir Gölü’nde.
Hep istedik bu kocamış gölden, hep aldık. İsteklerimiz bitmedi. Sularını içtik bitmedi, balıkları avladık bitmedi, masalarda sevdalara şiirler yazdık, bitmedi. Hicazla başlayıp uşşakla biten şarkılar dökülürdü dudaklarımdan. Tabiatın bir hattat becerisinde nakışladığı güzellikleri yıktık bitmedi.
Yeni aşklar başlardı, eski aşklar tazelenirdi. Ayrılıktan kelimelerin kazınmadığı kavuşmalar burada yaşanırdı.
Acıyla sabrı burada buluyorum. Yenişehir dağının eteğindeki yeşilliklere sırt üstü uzanıp berrak gökyüzüne baktığımda gözlerin aklıma gelirdi. Göçmen gözlerin. Sevdaların en kutsalına yeminle bağlıydım. Seviyordum seni deli kız, saf kız. Lakin vuslatın yaşıma uygun değildi.
Değirmeni vardı su ile çalışır. Onu da istedik verdi bize. Şimdi et kokularına karışan rakıya meze ediyorlar sevdamızı değirmen gazinosunda. Sanki nakış nakış işlemişti anan kaşını, gülüşündeki gamzelerini. Yüzüne dökülen kestane saçlarını, kirpiklerinin çevrelediği gözlerindeki yeşili.
Ölmek için içerdim her yudumu, adını ezberleterek kadehlere. Buğulu bakışlara ağlardım kızaran gözlerle sevdamı içime gömerek. Bir gözlerin kalıyor acılı, mahzun, göçler artığı.
Ekmeğim arslansız, suyum bardaksız. Avuç içlerinde nasır, burnumun ucunda ter. Yenişehir Gölünde bir sevdam böyle başlar sabah saatlerinde. Akşam olur matem başlar.
1865 yılında İslahiye Fırkasının başında Reyhanlı’ya gelen Derviş Paşa; dağın eteklerinden kaynayıp boşa akan suyu görünce şimdiki değirmen gazinosunun olduğu kısma bir bent yaptırıp boşa akan suyu tutarak Yenişehir Gölünü oluşturmuştur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.