Muhib..
Muhib ile Cânân`ın aşkı; varlığın aşk defterine ismi altın harflerle yazılmış büyük aşklardandır. Buna sebeb şüphesiz ki, aşklarına olan sadakatleri ve birbirlerine olan bağlılıkları idi. Aşkları uğrunda göze alamayacakları hiçbirşey yoktu. Ölüm onlar için bir hiçti. Aşk vucud bulduğu vakit biliyorlardı ki ölüm dahi aşıklardan çekinir, onlardan korkar olurdu. Böylesi bir durumda ölüm de dahil dünyadaki bütün dert ve belalar onlar için kovandaki baldan farksız idi.
Hakiki aşık bilir ki aşk yolunda çekilen bütün sıkıntılar, aşıkların, özellikle aşığın lehinedir. Bu yolda karşı karşıya kalınan her engel aşığın biraz daha pişmesi, daha da olgunlaşması ve aşkın gerçeğine biraz daha yaklaşması içindir. Hal böyle olunca bir aşığın yapacağı en akıllı iş beladan kaçmak yerine, belayı talep etmek ve bu şekilde bir an evvel aşk yolunda olgunlaşmaktır.
İşte Muhib belayı sefa bilen aşıklardan. Bir defasında yanında bulunan kalabalığa, aşktan bahis açıldığı vakit demişti ki:
- Ben, şu alemdeki bütün belalara dayanacak bir güçteyim. Sıkıntılar fırtına olup üstüme üstüme gelse, bir an olsun feryad etmem, edemem. Çünkü benim gibi bir aşık bütün afetlerin yükünü çekebilecek bir halde olmalıdır.
Yine bir gün, kendisinden Cânan`a duyduğu aşktan bahsetmesi istenince, tebessüm ederek konuştu:
- Cânân, dedi. Benim bütün varlığım ve yokluğum. O`nun aşkına düştüğümde, yokken kendimi buldum, sonra bulduğum varlıkta kendimi kaybettim. O`nun aşkı sebebi ile hayatımın öyle bir dönemi vardı ki; bu aşk görmeyen gözlerimi açtı ve görür oldum. Sonra bütün bir alemi gördüm ve içinde bulundukları hal için ağladım. Sonra öyle oldu ki, bütün alemler bir olup, benim Cânân`ın aşkı sebebi ile düştüğüm hale ağladı. Lakin artık öyle bir hale ulaştım ki, bu aşk bende karar namına birşey bırakmadı. Ve şimdi ne benim o ağladığım alemlerden haberim var, ne de onların benim şu an içinde olduğum durumdan.
Muhib konuştukça, ahalinin hayreti artıyordu. O güne kadar böylesi bir aşığı ne duymuşlar ne de görmüşlerdi. Ama hepsinin aklında Muhib`i bu hale düşüren güzel yani Cânân vardı. Kim bilir ne kadar da güzeldi ve sevilmeye layık idi ki; böylesi bir aşığın meydana çıkmasına sebeb olmuştu.
Halkın hala birşeyler duymak istediğini anlayan Muhib, şunları da söyleyerek oradan ayrıldı:
- Ey insanlar! Aşık olmanın yollarını arayın. Kendinize bir Cânân, bir Leyla, bir Aslı bulun. Şu varlık ancak bu şekilde anlaşılabilir ve cereyan eden tehlikelerden ancak bu şekilde kurtulunur. Bakınız ben Cânân`ın aşkına düştüğümde kimsesizdim ve cahildim. Ne bir koruyanım vardı ne de bir kollayanım ve ne de bilgiden yana bir payım. Ama şimdi gözler görmesede binlerce muhafızım var. Belki cilt cilt kitablarım yok ama bütün cihanın bilgisi benim kalbimde. Sevgilimin aşkı, merhameti, yardımı, nazarı, ikramı, tebessümü gibi daha nice silahlar var ki onlar beni gece-gündüz korumakta ve kalbimdeki ilim benim önümü aydınlatmakta. Sizlerde milyonlarca vahşetin yaşandığı şu dünyada muhafızlar edinin, bir aşka talib olun yani bir sevgili bulun. Ve onda yokolun.