Gerçek... I
her saklandığın düşün ardına
bir gerçek düşer sabah olduğunda.....
Arka sokaklardan gelen bir çığlığa kulak verdim.
Ayaklarım istemsizce koşmaya başladı, ardından bir anda duraksadım.
Gördüğüm sahne son derece şok ediciydi. Elinde kocaman bıçağıyla kaba saba bir adam,
hemen karşısında beli neredeyse incelikten kopacak olan bir kadın.
Çok karanlıktı ve yağmur yağıyordu. Adamın ve kadının silüetlerini zor seçiyordum.
Kadın çığlık çığlığa birşeyler anlatmaya çalışıyor adamsa onu dinlememezlikten gelip bıçağını karanlığa doğru bileyliyordu.
Öylece kalakalmıştım, bu tür durumlarda ne yapmam gerektiğini gayet iyi biliyordum fakat şuan içinde
bulunduğum durum buna izin vermiyordu.
Ya adamı saf dışı bırakıp çekip kaybolacaktım ya da arkama bile bakmadan buradan kaçacaktım.
Peki ya sorumluluk? Peki ya insan hayatı?
Ben bunları düşünürken koca adam ilk bıçak darbesini kadına sallamıştı bile, hafiften darbe alan kadın sendeledi.
Bir ara kadını yaraladığını sandım, ancak gördüğüm sahne beni yanıltmıştı. Hem karanlık hem de yağmurun vermiş
olduğu yanıltıcı sis perdesi yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı gözlerimin önünden.....
Kadına ikince kez bıçağını sallayan adam bu defasında ıska geçti. Kadın gördüğüm kadarıyla çevik birine
benziyordu, hala yüzlerini seçemiyordum. Uzaktan bir oyunu seyreder gibiydim. Eski çağlarda aslanlara yem edilen
ya da döğüştürülen esir gladyatörleri izler gibiydim.
Gözleri kör eden bir şimşek çakması ve 5-6 sn. sonrasında gelen ürpertici ses, oyunu anlamama biraz yardımcı olmuştu... Kadın adamla oynuyordu, ya az önceki çığlık?
Kadın esnek ve tahrik edici hareketlerine devam ediyordu.
Adam birkaç bıçak darbesi daha salladı fakat yine yine ıska. Adamın hırlamısını bulunduğum yerden duyabiliyordum.
Hemen oyuna girme isteği içimde belirdi.
- Hey, sen! Çabuk defol buradan...
Bu cümleyi söylememle hem kadın hem de adam bana doğru döndüler.
Adam pis pis sırıttı ve kadına dönerek; " Bu gece iki tane ödülüm var." dedi
Üzerime doğru usulca fakat emin adımlarla ilerlemeye başladı. Kendimden korkum yoktu, başkasındanda.
Aramızdaki mesafe 2-3 metreye düştüğünde rahatlıkla seçebiliyordum. Kirli sakallar, kapkara gözler, dövmeli yarısına kadar sıyrılmış iri kaslı kollar ve 2 metreye varan boy.
Cebimden susturucu takılı tabancamı çıkarıp alnına doğru nişan aldım. Eğer durmazsa onu hiç acımadan vuracağımıda
belirttim.
- Hey, koca adam bence bu gece ölmek için güzel değil!
Adam yine pis pis sırıttı. İşkillenmeye başlamıştım. Kadına doğru kaçamak bir bakış attım.
Fakat kadın yerinde yoktu, sanki uçup gitmişti.
Elim tetikte birkaç saniye daha bekledim. Kadın olmadığına göre bu adama zarar vermeme gerek yoktu.
Adama sakince geriye gitmesini bir problem olmadığını ve arkamı dönüp gideceğimi söyledim.
Bunu söylememle birlikte elindeki bıçağı fırlatması bir oldu. Bıçak sol omzumun yanından sıyrılıp duvardaki bir tuğla oyuğuna saplandı.
Metalin o iç gıcıklayan sesini anlatmama, sanırım gerek yok.
Yağan yağmur durulacağına aksine daha da şiddetlenmişti. Silahımın biran bir işe yaramayacağını düşündüm.
Bu hareketin üzerine tetiğe ardı ardına iki kez bastım. Merminin biri adamın göğsünün sağ tarafına,
diğeriyse karnının sağ boşluğuna girdi. Amacım öldürmek değil yaralamaktı.
Fakat birşeyler ters gidiyordu. Adam vurulmasına rağmen ayaktaydı ve bana bakıyordu.
Sadece küçük bir sarsıntı geçirmişti o kadar.
Şaşırmıştım fakat şaşırmak benim işimde en son durumlardan birisiydi.
Üstünde çelik yelek olduğunu düşündüm.
Tam üzerime atlarken bir kez daha tetiğe bastım.
- Bu sefer tam isabet adamım!
Kurşun sol kaşının hemen üzerinden girmişti. Merminin beynini delip geçtiğine yemin edebilirdim.
Adamın yüzündeki saldırgan mimik donup kalmıştı. Kaskatı kesilmişti. Kaşının üzerinden burnuna, oradan dudaklarına ve
boynuna inen kanı görebiliyordum...
Yağmurla beraber açık kırmızı ve dağınık bir renk halini almıştı.
Arkamı döndüm hızlı bir şekilde yağmurla dağlanan sokakta koşmaya başladım. Bütün vücudum sırıl sıklam olmuştu.
İki blok ötede duran arabama bindim ve hızla oradan uzaklaştım.
Evet, biliyorum.
Bir adam öldürdüm fakat bu benim işim.
O gece beni merakta bırakan tek şey bu değildi, peki ya kadın?
O kadın kimdi...
- Alen SARICA