KURUMUŞ ASMA
bir düdük duyuldu tren istasyonundaki görevliden ve yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı tren tekerleklerinde beyaz dumanlarıyla beraber.belkide bu kara tren kaç defa ayrılık gözyaşlarına şahit oldu ama bu sefer durum çok farklıydı besbelli.bir ana el sallıyordu giden trenin ardından iki gözünün nuru evlatlarına.usul usul almanya yollarına salıyordu onları ve iki çocugu da bir müddet sonra kayboldular ufukta bir yerde...
"hacer nene(köylüler hep böyle hitap eder kendisine)" iki gözü yaşlı tuttu köyünün yolunu
_olsun. dedi çoluk çocuklarına para kazansın,aç koymasınlar onları da ben hasret çekmeye hazırım.
merhamet doluydu yine de evlatlarına karşı ama öyle zor geldi ki onlardan kopmak.küçük oglu kadir beş yaşındaydı babası öldüğünde,büyükse on..ve eşinin ölümünden sonra hiç evlenmedi hacer nene.başkasıyla evlenmeyi kocasına karşı ihanet yapacagı ve kocasının öbür dünyada bunun hesabını soracagını düşünürdü.ihanet edemezdi kocasına...
o günden sonra acıyı da,kederi de,sıkıntıyı da,sevinci de hep çocuklarıyla paylaştı hacer nene.ama bugün öyle bir gündü ki ayrılıyordu kuzularından...
dogru otogara gitti,yüreginde acı,gözünde tutmaya çalıştıgı gözyaşı vardı ama kime anlatsın derdini.sustu yalnızca.otogara geldiğinde
_akpınar köyüne gider mi oglum diye sordu muavine
_gider ana cevabını aldı ve oturdu minibüsün cama bakan tarafına.dalgındı artık,çaresizdi.gitmişti ogulları eşinden sonra ikinci kere yalnız hissetti kendini.dayanılmazdı acısı.ardından beş dakika sonra kalktı minibüs.
yolda neler neler düşünmediki.geçmişi,çocuklarıyla yer sofrasına oturduklarında yedikleri kuru ekmegi,aç kaldıkları günleri bile hatırladı.bilmeden gözyaşı da süzülmüştü gözlerinden.çok büyük acıydı ve bu acıyı bir ana yüregi tadıyordu.tekrar diyordu
_canları sağ olsunda ben alışırım.arada arasın sorsunlar o bana yeter.
minibüs akpınar köyüne yakın bir yerde bulunan bir mezarlığın önünde durdu hacer nene indi minibüsten kocasının mezarına gidiyordu dogruca.hem bir fatiha okuyacaktı hergün yaptıgı gibi(bir gün bile eksik etmedi fatihalarını).bugün birazda dertleşecekti kocasıyla.yarım saat kadar sürdü mezarlıgı ziyareti. mezarlıgın kapısından yüzünü sakladıgı şalıyla çıktı dogru evine yöneldi.
ogullarını daha ilk günden beklemeye başladı bu yüzünde senelerin izlerini taşıyan ana.koca yirmi yıl geçmişti aradan nasıl iz bırakmasın yüzünde yıllar.yaşlılık belini de bükmüştü tam tamına yetmiş üç yaşındaydı hacer nene.ve hala çok tatlıydı ve hala cana yakındı.yıkmamıştı onu yıllar o hala dimdik ayaktaydı.
beklemeye koyuldu oğullarını.
1 gün geçti 2 gün geçti 3 gün geçti ama gelmiyordu gidenler oysa hacer nene onlar biraz geç kalsın yapışır kalırdı cama.onları arardı gözleri ama artık yoktu onlar biliyordu ama yine de kendini alamıyordu pencereden...derken yıllar oldu ne arayanı ne soranı ne de mektup yazanı vardı.ilk sıralar halini hatırını sordu çocukları ama artık unutmuşlardı bile.aylık köy muhtarına annelerine vermesi için para yolluyorlardı ama onlar olmadıktan sonra paranın ne önemi vardı.
hacer nene camda beklemeyi adet edinmişti hergün kocasına fatiha okuması gibi.ama gariptir o her camda çocuklarını beklerken penceresinin önünde sarkan asma yapraklarına bülbül konardı.oysaki bülbüller güllere konar ama bu farklıydı asma yapraklarına konardı ve hacer nene ekmek kırıntılarıyla beslerdi onu.bu böyle sürdü gitti.artık bu bülbülden başka arayıp soranı da kalmamıştı zaten.çocukları hayırsız çıkmış hali nedir diye hiç sormamıştıv yıllardır.oysa ki hacer nene hasret ateşiyle yanıp kavrulurdu.
yine bir pazartesi sabahı bülbülünü karşıladıktan ve birazda dertleştikten sonra hızarını giyip dogruca mezarlıgın yolunu tuttu.kocasına vardı ve başladı dertleşmeye:
_bey hayırsız çıktı evlatlarım.unutturdu alman elleri bizi.dayanamıyorum artık.sen de yoksun sıkılıyorum hergün.haaa bak birde bir bülbül arkadaş buldum kendime onla dertleşiyorum arada bir.sustun di mi ?üzdüm seni.hadi kabrin daraltmasın seni ben gidiyorum..
bu sefer her zamankinden fazla durdu kabristanda,ardından evin yolunu tuttu.yoldan geçerken muhtar yakaladı hacer neneyi:
_nenem almanyadan para geldi sana dedi muhtar ve zarfı hacer nenenin eline sıkışltırıverdi.donuk gözlerle avucuna baktı hacer nene ve derin derin daldı.
beş dakkadır aynı yerde durdu durdu durdu...muhtar;
_iyi misin nene? diye sorduğunda kendine geldi ama acı feryatla sol gögsünü tuttu.ardından yıgılıverdi muhtarın kollarına.derdi,sıkıntısı,evlat hasretiyle ani gerçekleşen bir kalp kriziyle elveda dedi kocaman beslediği umutlarına.
iki, gün sonra cenazesi ugurlanıyordu hergün evlatlarını beklediği camın bulunduğu odadan çıkarılarak.bülbülse o gün hiç ötmemişti.omuzlarda yavaş yavaş götürülüyordu kocasına dogru.
hacer nene defnedilmiş ve kalabalığın hüzünlü feryadı köye dogru ulaştıgında herkesin gözü birşeye inamamıştı.asma kurumuş bülbülse asmanın hemen dibinde can vermişti.
üç gün geçti aradan.bir korna sesiyle taksi yanaştı hacer nenenin evinin önüne.bu gelen büyük oglan kadir ve küçük oglan ahmetti.kimse çıkıp bakmayınca onlar dayandı kapıya yine ses seda yoktu.
_demek sizsiniz dedi muhtar çocuklara dönüp.demek sizsiniz hayırsızlar.anneniz üç gün evvel öldü ve siz onca yıl arasında kalkıp bugün geliyorsunuz.hiç mi ruhunuzu sızlatmadı anneniz sizi beklerken sizin gelmemez.yok artık anneniz.bu asma gibi kurudu kökünden.bari bir fatiha yollayında ruhunu sevindirin kendini sevindirmesenizde.
aglıyordu annem diye diye kadir ve ahmet.aglayın çocuklar belki hatalarınızı bu göz yaşınız karşısında birkez daha affeder sizi hacer nene.aglayın belki anlarsınız annenizin halini...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.