Hayatı Yaşarken
Çok güzel bir film seyrettim az evvel. Hayatı yaşarken cesur olmak lazım deriz ya hep olmuyor işte, olamıyor… Sonuçta seçtiğimiz hayatlar değil ama yaşıyoruz işte. Kim bilir beklide zamanında istedik bu hayatı nedeni niçini içimizde saklı. O veya bu sebep belli değil ama öyle bir noktaya geliyoruz ki el kol bağlı, cesaret diyorsun kimi zaman kendin için bir şey yap ama olmuyor işte. Öyle şekillenmiş ki hayat sana izin vermiyor bir türlü. Cesaret, cesaret yok işte hayatımızı değiştirmek elimizde değilki.
Yapamazsın bir türlü o adımı atamazsın. Hep bir engel hep bir neden vardır önünde sen istediğin kadar yeter de. Öyle şartlar oluşmuş ki çaresizlikle yansa da için o adımı atmaya korkarsın. Beklide atamazsın o nedenler içinde bir acı, ufka dahi bakmak istemezsin. Hayatım boyunca hayatını cesurca yaşabilen insanlara hayran oldum ben. Çünkü bende yoktu o cesaret. Bir şeyleri kökten değiştirebilmek…… Keşkelerle yaşamak yanına kar işte. İçin ağlasa da yanlış zamanların sevdasını yaşamaktır beklide.
Yanlış zamanlar sadece, doğru insan olması yetmiyor ki. Hayatın hükmü bir anda ağır basıyor ve bu hüznün mesnevisi yazılmadı daha diyip geçiveriyorsun çaresizliklerin ardına sığınarak.
Oysa hayat kısa insan kendi içinde bir şeyler yapmalı biliyorsun ama yapamıyorsun işte. Vicdan diyorsun doğruluk diyorsun, doğrularla kurulmuş bir hayat diyorsun…. Ama o hayat seni mutlu ediyor mu diye kendine sorduğunda birden kalıveriyorsun oracıkta çaresiz, elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi. Ya sonra sen doğrularınla yaşarken hayat yanı başından akıp gidiyor işte.
Başın dik, doğru olanı yaptın ama için buruk kalbin boş hayatının anlamı yok. Kime ne ki, kim bilebilir senin içindeki fırtınaları. Görünen yüzü aladır, o yeter çevrendekilere. Senin mutlu olman ya da olmaman önemli değildir ki. Doğrusundur, dürüstsündür, iyi bir insansındır. Ya sen içinde neler yaşarsın bu değerler adına neyi feda etmişsindir? Bunun sadece sen farkındasındır. Zaman, zaman taaaa içinde hissedince o acıyı anlarsın, pişman olursun ama ne çare sen vermişsindir o kararı.
Yaşa başın dik doğru insan rolünü. Ama için boş yaşama isteğin yok, hayattan zevk alamazsın ki her gün kahrederek yeni bir güne başlarsın ve sonunun bir an evvel gelmesini dileyerek geçer her günün. İşte bazılarımıza sunulan hayat bu. Çok az insan o cesareti gösterip hayatına kendi yön veriyor. Şanslılar beklide.
Bilinmezlerle dolu çelişkilerle dolu bu hayat…..
Aşk beklide çok yanlış zamanlarda karşına çıkıyor. Aramıyorsun bilmiyorsun ne olduğunu ve bir gün aniden karşında buluyorsun. Şimdiye kadar yaşadığın duygulardan çok farklı hiç bilmediğin hiç tanımadığın bu duygu sarı veriyor tüm benliğini. Oysa sen aşkı yaşadığını sanmışsındır birçok kere. Ama bu çok farklıdır ve anlarsın şimdiye kadar yaşadıklarını aşk olmadığını belki sevgi beklide hoşlanma ama aşk değilmiş.
Bilmediğin için de bunca zaman yaşadığın duyguyu o sanarak küçümsemiş, burun kıvırmışsındır. Yüzlerce yazı okumuşsundur bu duygu üzerine ve gülüp geçmişsindir önemsiz gelmiştir o duygular, çok basittir, külliyen yalandır zayıf insanlar kaldıramamışlardır o duyguyu.
Sonra birden anlarsın onların ne hissettiklerini… Yaşamayan bilmezmiş anlayamazmış. Kendini aptal gibi hissedersin bir an. Ama senin suçun değil ki. Meğer hiç aşkı yaşamamışsın sen. Hiç tatmamışsın o acı ile yoğrulmuş duyguyu. Yavaş yavaş girmiştir dünyana. Hep sorgulamışsındır, kendi duygularını anlayamanın ızdırabı içinde kıvranırsın baş başa kaldığında kendinle. Nice sonra anlarsın hah dersin aşk buymuş demek ki. Tamda anlatılanlara uyuyor. Sonra tekrar tekrar okursun yazılanları sanki yeniden keşfetmişsindir dünyayı.
Bu defa anlarsın o insanların ne yaşadığını ve seni daha da bir etkiler duyguların kelimelerle dans edişi, şarkılara dökülmüş hali. Kelimeler dans eder beyninde okuduğun yazdığın her şey başka bir anlam içermekte. Zaman zaman coşar içindeki çağlayanlar. Gönlünün ışıltısı öyle bir sarar ki dört bir yanını, her şey değerini yitirmiştir, bir o bir sen varsındır artık. Anlatamadığın tarif edemediğin, sözcüklerin yetmediği anları yaşarsın sık sık. Yazılanların doğruluğu karşısında ürperirsin ve yalnız olmadığını hissedersin beklide o büyük boşluk içinde yitip gitmekten korkmadan….
Gerçek mi bilemezsin rüyada mıyım diye düşlediğin anlar olur ve sonra gerçekler dikiliverir karşına onları yıkmak zordur. Keşkelerle yaşamak istemesen de vardır oradadır hepsi dimdik karşındadır. Başlar gelgitler ve ezilirsin dibe vurursun işte.
Oysa gönül kapılarını açmışsındır bir kere farkında bile olmadan. Bahçende güller açmıştır katmer katmer. Cenneti sunmuştur sana bu duygu. Her şey güzeldir artık, hiçbir sorun yoktur hayatında. Bırakman gerekir bu duyguları kolaysa bırak hadi. Zaman işler kalbin kuşlarla arkadaş, zaman işler ama hep bir yöne. Öyle bir hale gelirsin ki yanmak istersin hiçbir şeyi düşünmeden. Her şarkı senin için çalıyordur. Her yazı seni ve onu anlatıyordur. Bir gün her şeyin yoluna girmesi umuduyla beklersin. Geçer biter desin ama bitmez… Küllenir ama asla tükenmez.
Hayatında kaç kere çıkabilir ki bunları sana hissettirecek biri karşına. Yaş geçtir zaman yanlış….. tutmaya çalışsan da ellerinden kayıp gidiveriyor işte hiçbir şey yapamamanın acısını yaşıyorsun. İçinde hasret ayazları, kayıtsız, koşulsuz, coşkun bir ırmak gibi akıp giden duygular kalıyor geride. Onlarla avunmak istiyorsun sadece. Biliyorsun ki kalbiniz birlikte atıyor, aynı şeyleri düşlüyor aynı duyguları yaşıyorsunuz. Amalarla, keşkelerle ve hiç peşini bırakmayan gerçeklerle boğuşmak adına da olsa gittiği yere kadar deyip yaşıyorsun.
Biliyorsun ki öyle değerli bir armağan bir kere tatmışsın o şarabın tadını bundan sonra dönüşü yok. Başkasına hissetmen mümkün değil o duyguları. İlk ve son kez yaşadın. Buna da şükür bunu hiç yaşamadan göçüp gitmekte varmış dünyadan. Akarken yürekler birbirine ne zor gerçekler ve hayat devam eder… ( mi acaba… )
ESİNTİ