Aşıkların Dayanağı...
Mecnun bir kusur işlemişti. Söylenilmemesi gereken bir işi insanlar içinde el hareketleri ile belli edince, leyla kızdı. Leyladan hemen af diledi mecnun ama sevgili darılmıştı. Mecnun seslendi:
- Ey biricik sultanım, hatamı affediniz?, Leyla:
- Aşk olsun ey mecnun! Beni ne kadar mahcub ettiğinin farkında değil misin? Baksana kastettiğini anladılar.
Mecnun işlediği kusurun hem farkında idi, hem de değildi. Leyla`nın bu tavrı üzerine kendini kaybetti, söylenmeye başladı:
-Ne kusur etti bu kulunuz? Şayet öfkeniz bana ise, siz zahmet etmeyin ben kendimi bir kayalıktan aşağı atıveririm. Âah bu dilimi, dilim dilim kesmeli. Affedip büyüklük gösterseniz de şu canıma bir can daha bahşetseniz olmaz mı?
Ama leyla`da ses yok. Mecnun:
-Demek öfkeniz merhametinizden daha fazla. Ne yapayım, bağışladım diyene kadar kapınızdan ayrılmam. Köpekler misali öylece beklerim.
Leyla ses verdi:
- Bu yaptığın iş canımı pek sıktı. Ben sadece sana söyledim o sözü, bunun önemini sen benden de iyi biliyorsun ama kayıtsızlığını, şu pervasız hareketini anlamış değilim. Mecnun, bu sözler üzerine;
- Eyvaaaah, dedi. Artık desene suyum ısındı. Sırrı ifşa edenin ömrü ya üç gündür ya dört. Âah sevgili! Son bir defa bağışlasan da o edebsizliğimi kendimde olmama halime versen. Zira seni görünce kendime hakim olmam mümkün olmuyor. Akıl baştan gidincede dil ne ne söylediğinin farkında olmuyor.
Mecnun bu şekilde yalvarıp, yakarır lakin leyla ağzını açıp bir söz dahi söylemez. Bu durum mecnun`un canını daha da yakar:
- Şu vurdumduymaz halin kahrımı artırmakta. N`olur bir cevap ver. Bir af müjdele. Pişmanım.
Mecnun bunları söylerken bir ara güldü. Leyla kaşlarını daha bi çattı. Mecnun:
- Ne o yüzümüz güldü diye, ayıbımızı unuttuk mu sandın?. Bu nasıl mümkün olur. Bilesin ki beni affetmediğin sürece bir an bile hatırımdan çıkmaz kusurum.
Leyla, mecnun`un hareketlerinde bir yapmacıklık sezdi ve:
- Kendin gibi konuş, dedi. Mecnun:
- Bu nasıl mümkün olur, sen varken ben yokum. Benim olmadığım yerde bana ait kelimeler nasıl vucud bulur. Ey kara gözlü cananım. Bahtımı daha da karartmanın alemi ne? Hadi bir lütuf, bir ikram şu hadsiz, edebsiz kuluna.
Leyla`da yine ses yok.
-Ne o baharım, ömrümü kışlara mahkum etmeyi mi, diledin. Yoksa şu içine düştüğüm sıkıntılı durum da ne, şu edan, tavrın neye işaret? Kusurumu itiraf ettim. Suçum idam ise işte buyur canım senindir. İster öldür, ister güldür. Tümüyle seninim. Ben sana köleyim.
Mecnun inledikçe inliyor, leyla ise pencerenin ardından çıkmıyordu. Mecnun:
- Anladım, bugun perde arkasından çıkmayacaksın, bil ki sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar kapındayım. Ayrılmam bir lahza başka bir yere.
Bu sözler üzerine leyla, gül yüzünü bir an olsun gösterdi ve dedi ki:
-Hiç boş konuşma bir kere. Seni ben affetsem bile Allah (cc) affetmez.
Bu söz pek ağırdı. Mecnun kalbine bir ok saplansa idi, belki böylesi daha iyi olurdu. Mecnun inledi,
- `Âaah anam.`
Öyle ki zaten alev alev yanan kalbe, bir de leyla`nın bu sözü isabet edince, gönül yangını körüklendi. Ama haketmişti mecnun. Öyle ya sırrı ifşa edenlerin sonu idam`dan gayrısı değildir. Mecnun telaşlı, düşünceli. Herşeye rağmen yüzünü kıblesinden bir an olsun geri çevirmez ve bir af bekler, bir bağışlanma... Zira `bir` olan iki kişi arasında anlaşma olursa umulur ki Allah (cc) da af kapılarını açar. Mecnun seslendi:
-Ey sevgli! Büyük söz ettin. Ama olsun sen yinede büyüklük göster de bağışla. İş Allaha kalsın.
Leylada yine ses, seda yok. Bununla birlikte her geçen an leyla`nın kızgınlığı artmakta. Hoş, mecnun için bu durum canına minnet. Çünkü aşık bilir ki sevgilinin hiddeti, hoşgörüsünden iyidir. Ama yinede işlediği kusur mecnun`u üzmüştür, sebeb leyla üzülmüştür. Yoksa mecnun`un ne aldığı nefesten haberi var, ne de verdiği sesten. Gülmek, ağlamak mecnun için leylayı gördüğü ilk an gönlünden hicret etmiştir. Bütün duygular leyla olmuştur mecnun için o `ilk an`dan beri... Mecnun:
-Ey ruhum! Şu hadsiz hizmetçine bir af, bir af, bir af. N`olur. Âah bu sessiz duruşun, dilini yutuşun... Buna hangi can hangi bir zamana kadar tahammül eder. Konuş ey dili bülbülüm. İster hakaret et, ister affet. (Mecnun ağlayıp, inlerken müezzinin sesini işitir. Günlerden cuma`dır.) Şayet günlerden cuma olması idi ve kalbime iman tohumu ekilmemiş olmasaydı, mümkün değil bir adım atmazdım yerimdem, dedi mecnun ve başını öne eğerek mescide doğru ilerledi.
...
Mecnun mescidden çıktıktan sonra yanında kurbanlık bir hayvan olduğu halde leylanın semtine geldi tekrar. Leyla evinin avlusunda gezinmekteydi. Mecnun`u gördü ve güldü.
- Ne o mecnun! Bayramlarımı karıştırdın. Mecnun cevap verdi:
- Benim bayramım sevgilimin iki dudağı arasındadır. Ama şu kurbanı getirdim ki bir kıyas et. İbrahim için İsmail ne ise senin için de ben o`yum. İşte bıçak. Arzu edersen cürmüme karşılık başımı gövdemden ayır yahut da şu kurbanı kes. Unutma ki senin elinden kurban edilecek olmam benim canıma can katan bir başka ölümdür. Leyla konuştu:
- Şu halin bile oyun içinde oyun. İsmail bıçak altına yattığında, yanıbaşında bir koç yoktu. Oysa senin haline bak. Mecnun başını yine öne eğdi ve sessizce şöyle dedi:
- Ey leyla! İsmail için gökten koç indiren, işlediğim kusura diyet olarak sana bu kurbanı gönderdi. Karar senindir.
(Diyeti ödeyen O olunca, leyla af kapılarını açtı ve sadık sevgilisini bağışladı. Mecnun da bir daha dilini tutacağına söz verdi. Bu kaçıncı söz verişi olduğunu ise hatırlayan kimsecikler yoktu.)
Ankara, Kasım 2007
YORUMLAR
cok guzel ellerıne saglık cok beyendım