ACI-TATLI BİR ARADA!
Aşağı yukarı Fatih’in İstanbul’u fethettiği bir yaşta kutsal öğretmenlik mesleğine girerek eğitim ordumuzun azimli, coşkulu ve özverili bir neferi oldu. Daha ilk günden itibaren plânlı, programlı ve disiplinli çalışmalara kendisini kaptırdı.
Henüz çiçeği burnunda bir öğretmen, bir devlet memuru ve bir Türk genci olarak öğrencilik yıllarında kazanmış olduğu bazı alışkanlıklarını sürdürmeye kararlıydı. Bu manâda eğitim öğretim çalışmalarına müziği, espriyi, mizahı, … çeşitli sosyal etkinlikleri de katarak yoluna devam ediyordu.
Hizmet içi eğitimi kursları, seminerler, konferanslar, … hızla birbirini kovalayan yılların ardından askerlik, tayin, madden ve mânen bir yeni düzen kurma arayışı ve çabaları…
Orta öğretimde yabancı dil öğretmeni olarak çalışırken, zamanın getirmiş olduğu bazı talihsizlikler ve maddiyatsızlık yüzünden, farklı bir ortamda çalışmak amacıyla iki sınava katıldı. Tebellüğ ettiği DHMİ hava kontrolörlüğü ve ZerBank kambiyo şefliği görevlerinden birer dilekçe ile vazgeçti.
…Derken Ç.Ü.’ne dil okutmanı alınacağını öğrendi. Birkaç aşamalı sınava kısa sürede hazırlanarak eylül 1980’de katıldı. Orta öğretimden yüksek öğretime geçerek kendisini geliştirme ve üç beş kuruş daha fazla maaş alabilme heyecanıyla sonucu beklemeye başladı.
Bir eğitimci aileden gelmesinin yanı sıra yaptığı işi her yönüyle ciddiye alan ve kazandığı parayı hak etmeye çalışan yaklaşık sekiz yıllık bir öğretmen olmasına rağmen, henüz gerçek anlamda kemale ermemiş yaşıyla ve başıyla, coşkunun ve sevincin aşırıya kaçmaması gerektiğini öğrenebilmiş değildi.
1980, hayatının bir nirengi noktası oluverir… Tarafına tebliğ edilen sınav sonucu ile göreve çağrılıyordu… M.E.B.’dan alınan olur üzerine, 24 ekim 1980’de Ç.Ü.’de resmen göreve başladı. Sabaha kadar uykusuz ve heyecanlı geçen zaman zarfında biraz fazlaca ve çocukça sevinmiş olmalıydı…
Ertesi gün, 25 ekim 1980’de âcilen hastaneye kaldırdığı canı ciğeri babası geçirdiği kalp krizi ile kollarında vefat etti. “Ruhu şad olsun!”
Zaman durmuş ve sanki dünyası yıkılmıştı… Üç gün sonra üniversitede fiilen göreve başladı. Derslerde ağlamamak için kendisini çok zor tutuyordu… Ders aralarında ise, kapandığı odasında …
O gün bu gündür Allah’a yakarıyor her şeyin en hayırlısını versin diye...
Bu kısa öyküsüyle kıymetli zamanınızı ve enerjinizi çalmamış olmayı umar. Saygıyla.