- 749 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
gönüllü esaret
bilmiyor değildim,
seviyordu.
ama ben miydim kayıtsızca bedellenircesine,
her şeyi serip ayaklar altına boyun eğdiği?
ben miydim gerçekten,
gecelerini o soğuk, o tenha sahil kasabasında,
paketlerce sigara içerek geçirmesine neden?
gönüllüydü,
hatta ısrarala istiyordu esareti.
ısrarla,içindeki sebepsiz ( belki de sebepli ) derdi yükleyecek bir "figüran" arıyordu senaryosuna...
bu yüzdendi ikna etmek için "ışığa" benzetmesi beni.
bu yüzden
düşünmeden,
rüzgarımın önüne attı kendini.
bu yüzden
savrulup durmak, hırpalanmak, incinmek tuaf gelmedi.
gizliden gizliye
kendine bile sezdirmeden
okşadı ruhunu kederlenmek.
çırpınıp durdum.
etrafıma ördüğü sevgi, iyilik, hoşgörü kozasında.
çıkış yoktu, boğuluyordum.
sessizce kulağına fısıldadığım gerçekler çığlığa dönüştüğünde,
o duymamak için,
kulaklarını tıkıyordu.
sevgi adına, yeni bitmiş çiçek gibi bana verdiği su,
kanımı zehirliyordu.
oysa,
öyle çok seviyordum sahip olduklarımı.
öyle şanslı buluyordum kendimi, Rabbimin bana sunduklarıyla.
acemiliğimle düşüyor, hiçbir şeye tutunmadan ayağa kalkıyordum,
zaferlerimde herkes gibi bulutların üzerine yükseliyordum.
bana fazla diye düşündüğüm
kendi sevda oyununa
beni zoraki dahil etti.
her şeyi
tüm yaşamımı
altüst etti.
kozamı yırttım,
takat kesilmedenki son güçle.
kozamı yırttım, dışarı çıktım.
her zamankinden çok
sıkıcı, korkutucu ve yaşanılasıydı hayat.
zorluklarıyla bile fevkalade güzeldi.
emek kokan,
sıcacık.
ama en çok
onun kendi hayatına,
benim olmadığım kendine geri dönmesiyle normale döndü
yaşamak...
o dönünce eskiliğine
bence ancak durabildim yeniye...
"ya dostluk? " dedi son telefonda
"hiç olmadı ki" dedim usulca
"ya bundan sonra?"
"BİR DAHA ASLA"
üzülmesi gerektiğini düşündüğümden,
bir de
o benimle kendi değilse,
benim onunla değil yine kendimle dost olacağımı bildiğimden
bilmesini istediğimden...