- 635 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR CUMHURİYET SAVCISININ MAHKUMLARDAN ÖĞRENDİKLERİ
Ben onlardan iyimserliği öğrendim.iyimser insanın, dünyanın en güzel yerinde yaşadığına inandığını, kötümserinse,iyimserin sözünün doğruluğundan korktuğuna; bu dünyada özgürce yaşayıp mutlu olmadığını söyleyenlerin kötümser olduğuna ve kötümserlere acımayı öğrendim.
Ernest DİMNET’in “iyimserliğin en fazla var olduğu yer, akıl hastanesidir.”sözünün doğruluğunu öğrendim.
Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğime, dikenin çiçeği var diye sevinmeyi öğrendim.
Mutluluğun elimizdeki olanaklardan değil, onları nasıl değerlendirdiğimize borçlu olduğumuzu; mutluluğun geçmişi unutarak, şimdinin kıymetini bilerek ve geleceğe umutla bakarak olacağını öğrendim.
İnsanın dalgalara ve fırtınalara dur diyebilmek için deniz kıyısındaki kayalar gibi dayanıklı ve sabırlı olması gerektiğini öğrendim.
Yoksulluğun en güçlü ve en yufka yürekli insanları kötülüğe sevk ettiğini gördüm.
Hiçbir insanın amacı olmadan ve o amaca ulaşmak için çaba harcamadan yaşayamayacağını, amaçsızlığa düşüldüğünde, kaygının insanı canavara dönüştürdüğünü öğrendim.
Hayatın zamana bağlı olduğunu, hepimizin zamanın evlatları olduğumuzu, eğer zamanı iyi kullanmaz isek, zamanın bizi kullanacağını; ANCAK MUTSUZ İNSANLARIN SAATE BAKTIĞINI ÖĞRENDİM.
Balık için su ne demekse, insan içinde umudun aynı şey olduğunu, hayatın dönmez çarklarının umudun gizli elleri ile döndüğünü, hayat denizinde fırtınalı günlerde, umut limanına sığınarak hayatta kaldığımızı öğrendim.
Cezaevinde iken hatırlanan en acı anıların bile tatlı olduğunu, çünkü onların cezaevi dışına ait olduğu gerçeğini bilip; özgürlüğün değerini öğrendim.
Aldırmadan işlenmiş küçük suçların, ileride pişman olunmadan büyük suçlarıda işletebileceğini öğrendim.
Kin beslemenin bir yük olduğunu, insanları yorduğunu, kötülüğü ve eziyeti bağışlamanın gerekliliğini, erdemini ve yüceliğini öğrendim.Cezalandırma gücünü elinde bulunduranların bağışlamasının daha soylu bir davranış olduğunu öğrendim.Küçük iyilikleri unutmayıp, ufak hataları unutmayı, nerede ayıpladığım bir şey görsem, kendimde de aynı şeyin olduğunu düşünerek bağışlayıcı olmayı öğrendim.
Sokrates’e “ İnsanlık nedir?” diye sorulduğunda, “bağışlamaktır”. Demesindeki yüceliği keşfettim.Şimdi akıldan “İyi insanlara yapılan kötülükler cezasız mı kalacak? Diye bir soru geçebilir.Bu soruya da “İyi insanların intikamı ve cezalandırma yöntemi bağışlamak ve unutmaktır.”şeklinde yanıt verilmesi gerektiğini öğrendim.
Öfkeli pek çok insan tanıdım.Cinayet, gasp, yaralama ve buna benzer suçlardan adliyeye intikal etmiş ve cezaevine girmiş pek çok insan tanıdım.
Bu suçlular incelendiğinde, bu kişilerin aslında bu suçları ani bir öfke ve kızgınlığın etkisiyle işlediklerini öğrendim.
Confucius felsefesine göre dünyadaki bütün olayların başlangıcı ufak bir kıvılcıma bağlıdır.Zamanla bunlar karmaşık olaylara dönüşür.İnsanlar bu kıvılcımın nedenini araştırırlarsa olayların sonucunu belki değiştirebilirler.işte ben onlardan bunu öğrendim.
Dört duvar arasında yaşasalar da, olgunlaşmanın acılarla yoğrulmak sonucu gerçekleşeceğinin ve İNSAN OĞLUNUN GÜLÜMSEME İLE AĞLAMA ARASINDA BİR YERDE OLDUĞUNUN birer kanıtı olduklarını gördüm.
Ruhumuzun derinliklerinde, bazen neşeli, bazen de hüzünlü şarkılar duyumsarız, bu şarkılar bizi her zaman yaşama bağlamaktadır.AĞLAYARAK DÜNYAYA GELİYORUZ DİYE AĞLAYARAK YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİLİZ.Hükümlü ve tutuklular bunu bildikleri için mutlu olmasını başardılar.
VE ONLAR RÜZGAR GİBİ GELİP GEÇEN ÖMRÜMÜZDEN BİZE SADECE ANILAR VE ÜZÜNTÜLERİN KALDIĞINI ÖĞRETTİLER.
YORUMLAR
Bu demektir ki üstad...ayzberglerin görünmeyenyüzünü öğrendiniz...Kader mahkumlarından.Ne yazık ki vatan hainlerini-yolsuz-soysuzları bir türlü ağırlayamadık o mahkumiyet mekanlarında...aslında en çok da onlardan öğrenmemiz gerekenler var.İyi ...ala bir konu kaleminize sağlık üstad.