Mutluluk Diyarı ( İlk masal denemem)
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bizim bildiğimiz diyarların çok mu çok uzağında, Kaf dağının biraz yakınlarında, adını her geleni mutlu etmesinden alan Mutluluklar Diyarı varmış… Buraya her kim gelse dilekleri gerçekleşir, duaları kabul olurmuş… Gel gör ki, herkesi mutlu eden bu diyarın prensesi bir türlü mutluluğu tadamamış… Kral kurbanlar mı kesmemiş, kahinler mi tutmamış… Ne yaparsa yapsın, kızının yüzünü bir türlü güldürememiş… Bu prenses dediğim öyle sıradan bir prenses olsa hadi neyse… Güzelliği dillere destan, yedi düvelin padişahını peşinde koşturan Selen Sultan…
Kimse bilmese de, bizim Sultan’ın aslında çok büyük bir derdi varmış da, kimseye anlatmamış… Meğer bizimkisi gönlünü bir firariye kaptırmış… İlk zamanlarda, sadece ara sıra konuşurlarken, sonraları aşk işte, ayda bir, haftada bir derken her gün görüşmeye başlamışlar… Firari dediysek öyle basit bir firar değil, bizim kral bir yakalasa onu, anında kellesini uçuracak… Ne yapmış derseniz, kimse bilmezmiş ama denilen o ki, Kralın düşmanlarını zindandan kaçırmış bizim yiğit Serdar… Öyle bir oyuna getirmiş ki bizim Kralı, adamcağız anca üç gün sonra anlamış, zindandan kaçanları… Vesselam işte, bizim Sultan bir daha mutlu olamamış, gönlünü o yiğide kaptırdı kaptıralı …
Nasıl mutlu olsun, bir yanda baba ötekinde sevda…
Gel zaman git zaman, Kral çok büyük bir af çıkarmış… Burası Mutluluklar Diyarı dır, herkes mutlu olsun diyerek… Tabi bizim Serdar’ı da unutmamış… Selen koşa koşa gidip yetiştirmiş haberi hemen Serdar’a… Serdar önce inanmasa da aşk işte, Selen’i daha rahat göreyim diye razı olmuş sonunda, dağlardan inip, şehirde yaşamaya… Selen kimseye görünmeden saraya dönerken, Serdar’da kılıcı kalkanı mağaraya saklayıp, yavaş yavaş inmeye başlamış, Yalnızlıklar Tepesinden aşağıya… Tam şehre girecekken, 40 atlı 40 yaya asker sarmış Serdar’ın etrafını… Serdar olanlardan habersiz, “ Ne oldu” diye haykırmış ama ne çare… Yakaladıkları gibi zindana postalamışlar garibimi…
Kral türlü işgenceler yaptırmış Serdar’a… En büyük işkencesi de, “ Seni de affedeceğimi mi umdun a gafil” diye günde 3 defa bağırmakmış… Ama Serdar öyle basit bir cengaver değil dedim ya… Söylememiş bir türlü kaçırdıklarının yerini… Bu arada Selen duymuş olanları, iki göz iki çeşme ağlıyor… Ak ediyor, kara ediyor bir türlü Serdar’ı görmek için bir yol bulamıyor derken, çıkmış babasının karşına “ Babamın en büyük düşmanını görmek isterim” demiş… Babası zaten kız canını istese canını verecek, “Tabi ki” demiş, “Hadi gidelim de gör babanla uğraşan nasıl olurmuş” Selen “ Hayır, yalnız gideceğim” demiş… Kral her ne kadar istemese de çaresiz kabul etmiş…
Selen zindana girince, tüm gardiyanları çıkarmış, “Emir babamındır” diyerek… Serdar’la baş başa kalmışlar ama gel gör ki Serdar yüzünde dahi bakmamış… Yalvarmış yok, yakarmış yok… Bir türlü inandıramamış hiçbir şeyden haberi olmadığına… Tam çıkıp gidecekken “Dur” demiş Serdar… “Madem haberin yok, madem beni gerçekten seviyorsun o zaman senden bir şey isteyeceğim”, “Emret kurbanın olam”… “Yalnızlıklar Tepesine git, kılıcımın kınında bir mektup bulacaksın… O mektubu al ve üzerinde yazılı olan yere ilet” Serdarın sözleri biter bitmez hemen çıkmış Selen… Ve dediklerini yapmış….
Aradan bir iki ay geçmiş… Serdar hala zindanda… Selen, gece gündüz ağlıyor… Bunların yanında Mutluluklar Kasabasında, büyük bir telaş, büyük bir hazırlık var… Kaf Dağının Prensi haber yollamış ziyarete gelecek… Prens dediysek öyle basit bir prens değil, devrin en güçlüsü… Yedi cihana hükmeden bir adam… Derken beklenen an gelmiş… Prens Ebrar tüm ihtişamıyla girmiş Mutluluklar Diyarına… Saraya girerken bir kızı işaret etmiş, “Kral’ın kızıdır” demişler… “İyi” demiş… Vesselam bizim Kral mutluluktan dört köşe sarılmış Ebrar’a… hoş geldinler mi dersiniz, türlü ikramlar mı… Yol yorgunu olan Ebrar, fazla oturmadan odasına çekilivermiş… Sabah uyanıp kahvaltısını ettikten sonra, Kral ı çağırtmış yanına… İlk cümlesi “ Dün saraya girerken bir kız gördüm” olmuş… Kral olacaklardan habersiz, “ Mutluluklar Diyarının tüm kızları size kurban olsun prensimiz” demiş… Ebrar; “Duydum ki sizin kızınızmış” Kral birden bire heyecendan şaşırarak “Selen’mi.. Benim kızım mı” diyebilmiş sadece… Ebrar, bekletmeyin ben Mutluluklar Diyarına mutlu olmaya geldim, düğün hazırlıkları başlasın” demiş… Kral çaresiz kabul etmiş ve kızına anlatmış her şeyi… Selen babasının kellesinden olacağını bildiğinden hiç ses çıkarmamış… Dillere destan bir düğünden sonra, artık gitmeye hazırlanırken, Selen bari son bir kez Serdar’ımı göreyim ona dokunayım demiş…Ve zindana gitmiş… Gardiyanları çıkarıp sarılacak olmuş ki, Ebrar belirmiş kapıda… “Vay vay vay… Demek öyle” deyip birde kahkahayı basıvermiş… “Alın alın, bunu da götüreceğim yanımda” demiş Serdar’ı göstererek… “Görsün bakalım işkence nasıl olur..”
Tüm hazırlıklar tamamlanıp, Kaf Dağının Prensi Ebrar, yeni Prenses Selen 100 atlı 150 yaya asker ve en arkada elleri kolları bağlı Serdar, Kaf Dağına doğru yola çıkmışlar…Selen kafasında nasıl kaçarız planları yaparken, birde bakmış ki Serdar gülüyor… İlerlemişler, ilerlemişler ve Mutluluklar Diyarı artık görünmez olmuş…Yorulan atlar için mola vermişler… Ebrar bir askere işaret edip Serdar’ı yanına getirmesini emretmiş… Ebrar öyle bir kahkaha atıvermiş ki, Selen’in Serdar’a bir şey yapacak diye ödü patlamış… Serdar gelir gelmez ilk cümlesi “ her şeyi hallettin mi Ebrar” olmuş, Ebrar “O ne demek efendim, her şey istediğiniz gibi yerine getirildi” demiş… Selen’in tüm şaşkınlıkları arasında Serdar bağırmış “ E artık ellerimi çözsen diyorum”..
Meğer Kaf Dağının gerçek prensi Ebrar değil Serdarmış… Ebrar ’sa onun sadece yardımcısı…
Gel gelelim bizim Serdar’ın kaçırdığı adamlara… Onlar civarın en büyük Krallarından, Sessizlikler Diyarının kralının ajanlarıymış, eğer Serdar onları kaçırmasa, Sessizlikler Kralı büyük bir sefer düzenleyip Selen’in babasını yani bizim Kralı öldürecekmiş…
Serdar o kadar seviyormuş ki Selen’i her şeyi önceden ayarlayıp, Selen’le Ebrar ’a gönderttiği mektuba şunları yazmış, “ Adamları, Derin Vadiden al, Kaf Dağının esiri ilan et, ve sonra da gel bizi al….”
Yolda bu hikayeyi defalarca anlattıran Selen neredeyse hala inanmayacakmış… Ki yol bitmiş Kaf Dağına varmışlar…
Onlar Yalnızlıklarının Derin Sessizliğinde Mutluluğu yakalamışlar… Bize sadece susmak düşer…
Selim Seven
09 05 2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.