ilk aşkım
İlk defayı hatırlamıyorum. Ama sanırım derste bi nedenden arkma döndüğümde seni görüp sonra içimden way canına! diye geçirmiş olmalıyım... Ondan sonraki derslerde ve günlerde önce senin olduğun tarafa dönüp, sen anlama diye bide diğer tarafa dönme çocukluğumun başka açıklaması olabilir mi?
evet çocuktum... karşımdaki çocuğa aşıktım.
Bembeyaz tenin vardı.. Pamuk gibi yumuşacık görünürdü... Sarı ve dokunmadan da yumuşak olduğunu anlayabileceğin, koşarken -ki çok koşardın- uçuşan saçların, bakarken insanı eriten gözlerin vardı...
ama sende çocuktun... senden büyükler bile sana bayılıyordu, sen farkında değildin sanırım..
Öyle bir aşktı ki içimde kopan, gidip konuşamıyordum bir türlü! Arkadaş bile olamıyordum. Kendime olan güvenim yerle birdi.. Derste notlar sesli okunuyor ve sana rezil olmayım diye -ki senin umrunda bile olmadığımı biliyordum- hep senden 1 puan da olsa fazla alır ve bunun için gerçekten çabalardım...
sonra sen başka okula gittin...
benim annemle babam ayrıldı. o okul ve sonra ev ne anlamsızdı bir bilsen... Nasıl yalnız hissediyordum her yerde.. evet okulda seninle hiç konuşmuyorduk ama benim günlerim dolu dolu geçiyordu. hep seni izliyordum. En yakın arkadaşım da sana aşıktı ama o benim de sana hayran olduğumu bilmiyordu. Bilse de hiçbirşey değişmezdi..
ailevi durum nedeniyle dikkat çekme ihtiyacı hissettim. Herkes kendi hayatında boğuluyordu. Kimsenin umrunda değildim sanki. Ve bu kararı verdiğim günden sonra hiç ders çalışmadım, derslere girmedim, sınavlarda boş kağıtlar verdim... Öğretmenlerin hepsi annemle babamın durumunu bildikleri için bana anlayış gösteriyorlardı ama ben beni anlamalarını değil, sınıfta bırakmalarını istiyordum. Çünkü onlar benim başarılı olmama öyle alışmışlardı ki, bi silkinmeleri için sınıfta kaldığımı görmeleri yeterdi:) çocuktum evet çocuk... İlkokul temelim öyle iyiydi ki (sayende) hocalar bildiğimi ve yapmadığımı bildikleri için beni 3 yıl geçirdiler.. ama lgs vardı ve ben bilmem gerekenleri bilmiyordum. umrumda değildi dünya. ben hala sana aşık ama anne ve babası ayrıldığı için dünyası başına yıkılan, çok sık taciz edilen ve içindeki kadın yumurtadan çıkmaya başlayan bir "çocuk"tum.
bazen seni yolda görüyordum. kalbim deli gibi çarpıyordu. yanında hep kızlar oluyordu ama umurumda değillerdi. ben seni seviyordum, sen bilmiyordun!
lise için araştırma yapıldı, yetenek sınavlarına sokuldum vs.. ve yabancı dil dünyada en iyi kıvırabileceğim iş çıktı. hazırlık okumam süper avantajlı yapardı beni ama maddi durum özel okul için müsait değildi. liselere giriş sınavı zaten komediydi:) beni anadolu iletişim meslek lisesi’ne yazdırdılar tüm "yapmayın" ısrarlarıma rağmen. Çünkü ben onun geri dönüşü olmadığını biliyordum! Ama annem bilmiyor ve inanmıyordu... hazırlıktan sonra okuldan kaydımı aldılar ve hiçbir okulun beni kabul etmediğini görünce şok geçirdiler. resmen harcamışlardı beni:)
Halkla ilişkiler seçtim lisede. ingilizce temeli sıkı, halkla ilişkiler okuyan ve hala sana aşık olan "yalnız" bir çocuktum.. Evet hala çocuktum. Canım öyle acıyordu ki, içim öyle kanıyordu ki, hep yanlış arkadaşlar seçiyor, başımı belaya sokmak istiyordum ama koruyucu meleğim buna izin vermiyordu. Hep son anda beni kurtarıyordu. Uyuşturucu kullanan arkadaşlarım oluyordu genelde.
ama hayalimde sadece seninle arkadaştım.
Bunu gerçeğe dönüştürmek istiyordum. Asla birlikte olmayacağımızı biliyorduma ama "en azından arkadaş olsak" diyordum. Bir gün okuldan çıkınca apartmanınızın altında zillere bakıyordum:) bekçiniz sesslendi "x’e mi bakıyorsun?" bende cevap verdim "hayır, babasına!, adı ne babasının?" "xxxxx" "sağol amca:)"
eve gidip jet hızıyla 118 den numaranızı aldım ve kararlıydım. Sen, seni sevdiğimi öğrenmeliydin. Arkadaşımın da yardımıyla beni arattım sana.
Kim olduğumu söylememi istedin, söz verdin söyleyeceğimi dinleyecektin. Kim olduğum konusunda neden yalan söyleyemedim? Önce beni tanımadın ve ben sana kendimi zorla hatırlattım:)) Sonra devam ettim "ben 5 yıldır seni seviyorum" :) ne demeni bekliyordum bilmiyorum ama, "teşekkür ederim" dediğinde çok rahatladığımı hatırlıyorum. Ve o zamana kadar belki yılda 2 defa yolda görüyorken seni, artık her hafta karşıma çıkıyordun ve ben domates gibi kızarıyordum her defasında!
AMA en güzeli bilmeni istemiş olmamdan hiç pişman olmadım ben...
belki bir gün...?
iclal aydın’ın bi şiirini duymuş ve benim içimdekilere çok benzetmiştim. şöyleydi;
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri
SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...
Güldüğün zaman yukarıya bakardın;
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...
Ne güzeldiler sen bilmiyordun...
BEN SENİ SEVİYORDUM...
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu, çoğalarak
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteleyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun,
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk...
Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...
Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun...
Sevinçlerim oluyordun arasıra.. sen hiç bilmiyordun
Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları
Derken bir gün uzaktan gördüm seni...
Saçların bana inat, başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı
Kalbimi acıttı her zamanki gibi...
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun
Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi...