- 1242 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
O BİR BABAYDI
Bugün babalar günüydü…
İçi cız etti, düşündü biricik varlığını, oğlunu her şeyini…
Babaydı o, ister miydi hiç kötülüğünü, böyle mi olsun istemişti?
Ama nafile anlatamamıştı son görüşmelerinde ona derdini..
Bir babayla oğlun düşebileceği en kötü hale düşmüşlerdi.
Yine bir akşamdı, her zamanki gibi... İşyerinde birkaç arkadaş keyif yapıyorlardı. Oğlu gelmişti o sırada, içki alemini görünce her zaman ki gibi sinirlenmiş, neden bunu yaptığını sormuştu babasına. Daha on yedi yaşındaydı ve babası kendini bildi bileli içerdi. Belki kırıp dökmezdi, aksine daha bir sevimli, daha bir tatlı olurdu içtiği zamanlarda lakin çocukluğunda böyle miydi?
Az mı dayak yemişti babasından?
Az mı gururunu incitmişti?
‘Neyse’ dedi şimdi bunları düşünüp tekrar o karanlığın sularına dalmak istemiyordu.
Annesi ve kız kardeşi içeride oturuyorlardı. Annesi babasının içmesini hiç istemiyordu aslında, kız kardeşi ise bu durumun ona zarar vermeyişinden olsa gerek durumdan şikayetçi değildi.
Babası, konuşma esnasında küfürlü bir cümle sarf etti, oğlu bu duruma çok bozuldu.
‘Ne biçim konuşuyorsun baba! Annemle bacım içeride ayıp olmuyor mu ?’
‘Sana mı soracağım ayıbı, şuna bak’ dedi arkadaşlarına dönüp, ‘Adam olmuş da bana akıl veriyor.’
‘Baba! Yeter!’ dedi gururunun incindiğini belli eden bir ses tonuyla.
‘Bak hala konuşuyor, terbiyesiz’
İyice sinirleri bozulmuştu genç adamın, annesi ve kız kardeşi de bağrışmaları duyup içeri gelmişlerdi.
‘Kime terbiyesiz diyorsun, senin yaptığın çok terbiyeli bir davranış mı sanki, yeter artık be yeter. Kaç kere babalık yaptın sen bana kaç kere.’
Babası ağza alınmayacak bir küfür daha ettiğinde ipler iyice gerilmişti ve artık sözlü kavga fiziksel kavgaya dönüşmüştü.
Arada kalan anne, ne yapacağını bilmediği için araya girdi tam da o sırada babasının indirdiği bir tokat yanlışlıkla annesine geldi.
‘Sen anneme tokat mı attın?’ deyip babasının kaşına yumruğu indirmişti bile babasının gözüne.
Kadın aralarında kalıp bayıldı, kız ise ne yapacağını şaşırdı diğerleri olayı içkinin etkisinden olsa gerek daha kavrayamamışlardı bile.
‘Baba ne olur, ağabeycim ne olur, yapmayın!’
Annesi kendine geldi ve oğlan şiddetle kapıyı çarpıp çıktı.
Babasının kaşı kanıyordu, annesi ağlıyordu, kız ne yapacağını bilmiyordu. Kalbi yerinden fırlayacak zannediyordu. Annesinin kolundan tutup ‘hadi anneciğim, eve gidelim’ dedi.
O gece ne babası ne de abisi eve gelmediler.
Ertesi gün annesi de şiddetli bir kavga etmişti babasıyla ve eşyalarını hazırlayıp göndermişti.
Birkaç gün içinde adama bir telefon geldi. Uzaktan akrabalarıydı arayanlar ve hiç de sağlam ayakkabı değildiler. Mafya dedikleri bunlar olsa gerekti.
‘Abi , oğlan yanımıza geldi ne yapalım gönderelim mi ?’
‘Benim öyle bir oğlum yok!’ demişti adam.
‘Peki abi, yanımızda kalsın o halde’ deyip telefonu kapadılar.
Kadın üç hafta sonunda kızının yalvarmalarına ve çevrenin de araya girmesiyle adamla barışmayı kabul etmişti. Ancak oğlunu çok merak ediyor, devamlı aklı onda kalıyordu. Arada bir telefon açıp ‘ anneciğim, ben çok iyiyim, hiç merak etme’ diyor başka da bir şey demeden telefonu kapatıyordu. Adam ise olanlardan bahsetmemişti kadına.
Bu küslük ne kadar devam edecekti. Kadın en sonunda oğlunun nerede olduğunu öğrendi ve bir kez daha yıkıldı. Yüreği kor alevlerde yanıyordu şimdi ama; elinden de bir şey gelmiyordu ne kadar yalvarmış olsa da oğluna, oğlu geri gelmiyordu.
Olayların ardından bir iki yıl geçmişti ki bir gün oğlu telefon açıp ‘ anne, aranıyorum seni uzun bir süre arayamayabilirim seni’ demişti.
Kadının dünyası yıkılmıştı eşine gidip, ‘beğendin mi yaptığını oğlumun hayatı senin yüzünden mahvoldu seninle evlendiğim güne lanet olsun’ demişti ancak son pişmanlık neye yarardı ki...
Birkaç gün geçmeden olay gazetelerde, televizyonlarda çıktı.
ARABA GALERİSİNDE CİNAYET : 2 ÖLÜ, 3 YARALI.
Aranan isimler: ….
Nasıl olurdu , nasıl oğlu böyle bir olaya karışırdı, biricik evladı gözünden sakladığı evladı…
Ve o gün gelmişti, oğlu kelepçelerle son bir kez ailesini görmek istemiş jandarmalar da bu isteği kırmayıp cezaevine girmeden götürebileceklerini, ancak sadece beş dakika görüşebileceklerini söylemişti.
Ağlaşmalar, yakarışlar…
Ne fayda…
Henüz on dokuz yaşında ve belki yıllarca hapishanede çürüyecek bir genç…
Barışmışlardı babasıyla bir görüşmede…
Söyleyememişti yine ona, aslında onu ne kadar sevdiğini…
Ne fayda…
Bir söz ve arkasından gelen yıkımlar…
Babalar günüydü bugün, oğlu yanında değildi, içi cız etti acaba tüm hata kendisinde miydi ?
Böyle olsun istememişti.
O bir babaydı!