SADAKAT
33 Yıl önceydi,beyaz irice uysal görünüşlü akkuş isimli köpeğimiz vardı.
Hiçbir candaşına yenilmez,akraba ve komşularımıza seslenmez amaa evden sahipleri olmadanda kimse eşya götüremez ve çoğuda cezasını ağır biçimde öderdi...
Birgün evimizin 4x4 büyüklüğündeki eski büyük kapının girişini açtım birde ne göreyim kapının eşiğine çömelen akkuş akraba çocuğuna hırlamakla meşgul.
Pulluğun ağızlığını kırıp beline sokan çocuk korkuyla bana baktı.Cahilliğin böylesi bende hırsız dururken benim akrabamı niye çıkarmadın diye elime aldığım tokaçla(Annelerimizin çamaşır yıkarken kullandıkları ağaçtan yapılma büyük alet)akkuşa vurmağa başladım,istese beni paramparça edebilecek olan akkuş can acısıyla kırılan ayağını ağzına alıp haykırarak samanlığın önüne kıvranıp yattı.
Hırsız akraba memnuniyetle evimizden çıkıp gitti.
Tam üç gün önüne ekmek su ve hatta evden yumurta satıp kemik aldım burnuna tuttum gözlerinden akan yaşlarla birlikte bana masum bakışı beni 33 yıl sonrada ağlatmaya yetti.
Üçüncü gün başında ağlayıp beklediğim akkuş nihayet ani bir düşmeyle yerde kaldı.
O an kendimden nefret ettiğimi itiraf ediyorum.Evimizin bekçisine yaptığım haksızlığı unutmamın imkanı varmı?
Kimileri köpek deyip geçer kimileri birbirine hakaret etmek için kullandıkları köpek kelimesinin bazı insanlardan fazla değeri vardır bende......