- 679 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Can Pazarı!
Bundan yaklaşık 4 yıl önceydi... Üzerimde kalın bir palto, kafamda bere,
boynumda atkı... Ağır kış şartları için yapılmış postallar... Hava sıfırın
altında bilmem kaç... Van’ın o soğuk kara kışında sokakta yürüyorum. Daha
yeni sabah olmuştu, çok fazla üşüdüğümden içeriye sızan cılız ışığın
hayrıyla loş bir nura ermiş eski bir pasaja girdim. Kapıyı açar açmaz kısık
bir ses: "abé"...
Kafamı yere eğebilmek için çıkardığım atkının ucu, o kısık sesin sahibi
tarafından ev şeklinde dizilmiş oldukları hemen belli olan mendilleri
devirdi. Kafamı azıcık kaldırdım ki karşımda simsiyah iki göz... Alt-yedi
yaşlarında, yüzü iki-üç gündür hiç yıkanmamış olduğu üzerindeki kirden
anlaşılan bir çocuk bir eliyle mendil uzatıyor, diğer eliyle düştü düşecek
pantolonunu tutuyordu... Ayaklarında lastik çizmeler, bozuk fermuarın
arasında, sünnetsiz olmasının hiç de önemli olmadığını haykırırcasına
sallanan bir... Nasıl bir şey hissettiğini asla anlatamayacağım
yüreğinin üstüne geçirdiği kazak ise bir hayli inceydi.
İşte yine lanet olası bir durum... Ama bu kez olanlardan sıkılan
benim...
****
Çocuğun ne hissettiğini düşünmek bile istemedim günlerce... Ama kaçış yok,
dünyam buydu benim ve yapacak hiçbir şeyim yoktu o gün... "Aslında var
mıydı?" diye düşündüm veya kendimi kandırmak için yaptıklarımı düşündükçe
yüzleşemediğim korkularım sarıyordu beni...
Değerli abim Aziz Mahmut birgün bana "Korkmak çok doğal birşey Ahmet, ama
kimi insan korktuğunda adım atamaz olur -ki onlara korkak denir- kimi insan
ise korkularına rağmen adım atmaya devam eder -ki cesaret denilen şey
aslında budur-" demişti. Evet zaman, yardım denen dilencilik ilişkisiyle
yüzleşme zamanıydı.
*****
O dönemlerde (şimdi de öyle) ne üdüğü belirsiz yardım kuruluşları,
cemaat vakıfları dilenci üretip reklam yapmada yarışıyorlardı. İnsanlar, gün
geçtikçe kendilerini daha kötü göstermenin yollarını arar oldular. Önce
tabii biraz bu tür yardım derneklerini araştırdım. Çoğunlukla kaynağı
Amerika’dan gelen bu musluklar neye hizmet ediyorlardı? Kaynağı nerden
gelirse gelsin insanların daha rahat yaşamasını sağlayacak bir çalışma tabii
ki tukaka edilemez. Ama görüntü öyle olsa da var olan o değildi.
En önemlisi bu yardımlar birkaç kişiyi kapsıyor ve yine birileri aynı
sorunları tekrar tekrar yaşıyorlardı. İkincisi; bu sorunu aşsalar bile yani
herkese yardım etseler dahi yardımlarla yaşayan insanın kendisine güveni
kalmaz ve harab olur gider. Düşünün, birileri geliyor ve bütün dünyaya sizin
içinde bulunduğunuz kötü durumu teşhir ediyor...
üçüncüsü; yardımlarını aldığınız kurumların baktığı gözle dünyaya bakmak
zorundasınız. Yani onlar namaz kıl der kılarsınız kılma der kılmazsınız,
insanın hayvandan en önemli farkı beyni ise ona hükmetmek insanı insanlıktan
çıkarmaktır.
Dördüncüsü; bu kurumlar gördüm ki kendilerine çalış dediklerinde çalışacak
çalışma dediklerinde duracak bir iş gücü yaratıyorlar.
Beşincisi; insanları sevdiklerini bunun için yardım ettiklerini söyleyen
işadamları nedense hiç üzülmeden işçilerini sigorta kaydı yapmamak için sık
sık değiştiriyorlar. İnsanları işsiz bırakmak öldürmekse bu ne biçim sevgi
diye sormazlar mı insana?!!! Aynı insanların "hayır"larından şüphelenmemek
elde midir?
Altıncısı; dolar milyarderlerinin Japonya’dan bile daha fazla ve
başbakanından dilenen bir ülkede yaşıyoruz. Yani esas problemin ekonomik
uçurumlar olduğunu bildiğimiz bir düzen içinde bunun sürekliliğine hizmet
eden dilenme kültürünü geliştirmenin kime ne faydası olabilir?!
Duyarsızlığı giderebilmek için paylaşım kültürünü geliştirebiliriz. Ancak bu
açıdan yardımlaşma bir anlam ifade eder.
*****
Bütün bu çetrefilli sıkıntılardan sonra kendi kendime bunun başka bir çözümü
olmalı dedim, araştırdım hala araştırıyorum öğrendiklerimden size de uzun
uzun anlatacağım. Belki de bu satırlarda bile anlatıyorumdur. Kim bilir?
Belki de kahramanımızla elimizdekileri paylaştık, belki de paylaşmaya
zamanımız olmadı. İsmini de paylaşımımızı da doğru bulmadığım için
açıklamıyorum. Ancak kahramanımızın acı hikayesinden ara ara bahsedeceğim.
Belki de bu hikayeden yaşamı çıkaracağız...
Ahmet Halhallı
YORUMLAR
Nasıl da sürüklüyorlar hepimizi.Kürt değilsek kürde,laz değilsek laza,arap değilsek araba...o kadar da üzülmüyoruz.Bize uzak şehirler,bize uzak ülkeler derinden etkilemiyor bizi.Ta ki ateşin sıcaklığını hissedene kadar.Yok sayıyoruz,kendi oğlumuz,kızımız değil nasılsa.
Oysa hepimiz her nerede isek,her ne yapıyorsak,görsek,gözlerimizi yummasak...
insanımızı,ülkemizi,onurumuzu yeniden hazanabiliriz.
Saygı ve selamlar.