17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2386
Okunma
"Ölümümüzden sonra türbemizi toprakta aramayın, bizim mezarımız sevenlerimizin gönlündedir. "/ Mevlânâ
Şu an ben bunları yazarken benim yüreğimde yaşayan o güzel insan. Ölümsüzlüğü nasıl da ispatlıyor, bana sol yanımda bakarken, o en güzel haliyle nasıl da gülüyor.
“Bu ırmakta ne ölmek var bize, bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert.
Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan, bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.
Durma çabuk gel, gelmem deme. Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır.
Senin şânına gelmek yaraşır, dostum, senin şânına sadece gelmek yaraşır. „ Mevlânâ
Dünyamın melekleri, yüreğime hoş geldiniz.
Ormanda en kuytulara sinmişti onlar, gitim bir gün, baktım etrafta o benim kara gözlerine vurulduğum ceylanlar geziniyordu. Ufak bir göl vardı, içinde üç melek yüzüyordu, etrafta sisler... Görünmüyordu kimseler. Halbuki bir çok insan vardı, şimal yıldızı gibi parladı üç melek, yanıma sokularak, taa gözlerimin içine baktılar. Birden bir sihir hasıl oldu, benim gönlümdeki pencereler açıldı. "Buyrun" demiştim naif bir sesle, sessizce süzüldüler içeri, oturdular bir köşede.
"Biz seni çok sevdik Erdem, biz sana geldik, sen bizim canınımız oldun, sen bizi canına alır mısın? " diyordu sözcü melek.
Biri yıldız saçlı. Allah ona güzellikler vermiş ve demiş, "Git insanlara bu güzellikleri göster, onlara insan nasıl sevilir, nasıl gülünce yüzünde binlerce güller açar, etrafa nurlar saçılır... Git, git de göster bu güzel huylarını, bu güzel hallerini." Bir diğer melek de öyle. Ona gitim bir gün, o en yaralı, en garip, en karalı hallerimle...
"Hoş geldin Erdem" dedi. Ellerinde güneş vardı, "Al senin olsun... Otur bir soluklan, geldin ya, gelmesi senden bırakması bizden. Biz dostlarımızı salmayız öyle hemen, önce biraz sevelim, önce sarılalım doya doya."
Geldi melek, sarıldı boynuma, ben dağları anlattım ona, uçurumları anlattım, dağların şahikalarından toplamıştım, başımda uçurum çiçekleri vardı. " Kokla" dedim... Kokladı melek.
"Eveeeet bunlar o çiçekler. Ovit dağı’nda taa yukarlardan, sen çıkarken biz oradaydık, senin sol yanında, sen görmedin Erdem ama biz seni düşmeyesin diye koruduk.... Senin yanındaydık."
Birden ağlamaya başladım... "Ağlama Erdem, kıyamam, kıyamam ... Garibim, sen ağlama, sen gül... Hadi toparlan. Canım oldun canımın içindesin, cansın... Sana söz veriyorum, sana söz veriyorum senin canın olacağım... Canımın içinde duracaksın, sana söz veriyorum en kıymetlim olacaksın." Bana sarıldı... Çok sıkı sıkı sarıldı melek...
Yaralarım vardı her yanımda çıbanlar... Her yanımda sessizlik... Çığlık çığlıktı... Yükseklerden çavlanlar döküldü... Suların beyaz köpükleri sis oldu yayıldı etrafa... Masallardaki gibi girdim sislerin içine... Yürüdüm, bambaşka bir dünyaya geçiverdim sislerin içinden.
Annemden kalan elbiseleri geymişti sanki melekler. O rengarenk çiçekli, basma olanları... Beyaz tülbendleri vardı ikisinin de başında. Tıpkı annem gibiydiler... Güldü melekler, tuttular ellerimden. Anmemi biliyorlar mıydı acaba?...
Annem gibi olsaydı bütün insanlar, o zaman ne çok insan olurdu bu dünyada... Halbuki ne kadar azlar...
"Üzerimdeki gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası...."
1804 Kant ölür ve mezar taşında bunlar yazılıdır.
Analarımız... O kocaman yürekli kadınlarımız ne mukaddesler... Beni dünyaya getiren, canından can katan canım anam, sana doyamadım anam... Hiçlik felsefesi bu... Yoklukta varlık... Sen o güzel melek hallerinle ne güzeldin be anam. Sakın uzaklarda da olsan, benden uzak olduğunu sanma. Hep o gül yüzün gözlerimde... Hep bana sol yanımda bakan sen... "Oğlum" deyip benim hep başımı okşayan sen varsın... O en güzel halinle bana bakıyor, bana gülüyorsun... Canımdasın Anam...
Özel bir melek, o öyle güzel ki... Bin kere söledim... Yüz bin kere söylerim...Sen çok yaşa. Sen benim candaşım... Yoldaşım oldun... O ırmakta ölmek yok... Canım...
Meleklerim; gördüğüm en güzel insanlarım. Yaşadığım dünyayı güzelleştirdiniz. Beni mutlu ettiniz. Nerede olursanız olun, hep sol yanınıza bakın... Orada size bakan, size gülen bu fakiri göreceksiniz...
O sizi çok seviyor…
Güne bakanlar gibi, o hep güneşe baktı.
Karanlıklarda kaldı....
Uzaklarda, insana hasret, karıncalar gibi güneşe hasret...
Sevgiye hasret........
Zerreniz...
....
Fikret Şimşek
12/6/ 2004