- 619 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşlı İstridye Avcısı Greg
Greg yorgun bir şekilde kayalıkların üzerinde oturmuş elindeki istiridye kabuğuyla oynuyordu. Elli yaşlarında bir adam için bile vakit çok yavaş ilerliyor burada diye düşünüyordu ki; birden buraya geliş amacını ve harcamış olduğu yılların sebebini anımsayınca ve geçmişi düşününce zamanın çok hızlı geçtiği konusunda kendini ikna etti. Belki yılgınlıktan dolayı zaman ona yavaş ilerliyor gibi geliyordu. Ömrünün on beş yılı bu adada geçmişti. On beş koca seneyi bu adada bir hiç uğruna tükettim diye düşündü. Elindeki istiridye kabuğunu iki eliyle sıkarak parçalamak istedi fakat başaramadı. Artık eskisi kadar güçlü olmadığına kendisini alıştırmalıydı. Bu ellerle kaç kütük kaç bambu taşıdığını düşündü ama artık bir istiridye kabuğuyla başa çıkamıyordu. Yaşlanmış vücudunu kaldırarak bambulardan yaptığı evine gidip, biraz kestirmek istedi ama gördüğü ilk ağaç gölgesine atabildi ancak kendisini.
Yorgunluğunun sebebi; gerçekten yaşlılığı mıydı yoksa yılgınlığı mıydı? bunu kendisi yaşlılığına bağlıyordu ama asıl sebebi yılgınlık olsa gerekti. On beş sene önce buraya dünyanın en büyük incilerinin olduğunu duyduğunda maceracı ruhuna yenilip, gelmişti. Yıllar boyu okyanusa dünyanın en büyük incisini bulacağım umuduyla dalışlar yaptı ama bulduğu akşam yemeği olan bir kaç somon balığı, bir miktar sünger ve bıçak, zıpkın gibi kesici aletler yapmakta kullandığı mercanlardı. Her defasında eli boş döndü de denilemez. Bir kaç ufak inci topu buldu ama onlar hala akıbeti belirsiz bir şekilde bambudan evin bambudan dolabında istiridyeleriyle birlikte kapalı bir su kabının içinde bekliyordu. Çok ufak bir pahası olduğundan satmaya da kıyamamıştı. Adanın diğer tarafında çok az nüfuslu hispanik kökenli bir topluluk yaşıyordu. Bir kaç ayda bir oraya gider süngerleri verir ve buna karşılık bir miktar alışveriş yapardı. Orda tanıdığı kendi yaşlarında bir kaç balıkçı vardı ve gittiğinde sohbet etmeyi ufak tefek olsa da başından geçen maceraları onlarla paylaşmayı ihmal etmezdi. Onlar da yılda en az bir kez adanın öbür tarafına Greg’i ziyaret edip, hal hatır sormaya gelirlerdi.
Greg, ağaç gölgesindeki hafif uykudan sonra rahatlamış olmanın verdiği ferahlıkla akşam yemeğinde ne yiyeceğini düşünmeye başladı. Uzun zamandır deniz mahsulünden başka bir şey yemiyordu ve canının sebze yemek istediğini düşündü. Adanın yüksek kesimlerinde alçaklara nispeten daha verimli topraklar bulunuyordu ki bu alanlar o kadar da fazla değildi. Greg bulduğu ufak bir verimli toprağa patates ekmişti. Arada bir çıkar ve yiyecek olduğu kadar patatesi alır, bahçeye biraz bakım yapar ve tekrar aşağı inerdi. Bugün de öyle olacaktı galiba.
Akşam yemeğini yiyen Greg, ertesi gün için planlar yapıyordu. Elinde bir hayli süngerin birikmiş olduğunu fark etti. Bu süngerleri adanın karşı tarafına götürüp, satması gerektiğini düşündü. Peki karşılığında ne alacaktı, buna karar veremiyordu. Yılda birkaç kez gelen balıkçı arkadaşlarını iyi ağırlayabilmek için bir yatak bir masa bir kaç da sandalye mi alsam diye düşündü. Onların böyle şeylerden hoşlanmadığını bildiğinden başka bir şey bulmaya zorladı kendini. Ömrü gelip geçiyordu ve uzun süredir bu adanın etrafında her koydan okyanusa dalmıştı büyük bir inci bulmak amacıyla ve artık buralarda inci arayabileceği bir yerin kalmadığına karar vermişti ve bir kaç aydır açık denize açılmayı planlıyordu ama kendinde bir kayık yapacak gücü bulamıyordu. Bu süngerlerin pahası bir kayık alacak değerin biraz altındaydı ama yine de belki bulabilirim diye umutlandı. Gerçekten bu fikir onun hoşuna gitmişti. Biraz açıklarda mutlaka büyük bir inci, belki de dünyanın en büyük incisi vardı. Uykusu gelmiyordu. Akşama doğru uyuduğu kısa uykudan mı yoksa yeni bulduğu fikrin yüreğini ateşlemesinden mi bilinmez bir türlü gözüne uyku girmiyordu. Zor bela sağa sola döne döne sonunda uyuyakalmıştı.
Sabah erkenden kalktı Greg. Bir kaç meyve atıştırıp kahvaltı niyetine, hiç vakit kaybetmeden süngerleri de yanına alarak çıktı yola. Sıcağa yakalanmamak için erkenden yola çıkmıştı ya hava Greg’in beklediğinin aksine bulutluydu. Öğle saatlerine doğru adanın karşısına sonunda varmıştı. Balıkçı arkadaşları onu bekliyorlardı çünkü uzun zamandır uğramıyordu Greg buraya eğer bir kaç hafta daha gelmeseydi, mutlaka balıkçılar dayanamayıp onun yanına giderdi. Balıkçı arkadaşlarıyla birlikte biraz ekmek ve peynir yedikten sonra, bu arada uzun zamandır peynir görmüyordu Greg tadını bile unutmuştu sanki, balıkçılara kendisinin bir kayığa ihtiyacı olduğunu söyledi. Elbette onlar biliyordur burada uygun bir kayık bulunup, bulunmadığını diye düşündü. Balıkçı arkadaşlarına açık denizlere açılmak için kendisine bir kayık lazım olduğunu anlattı. Balıkçılar kendilerine ait olan kayıkların haricinde herhangi bir kayıkları olmadığını söylerken içlerinde Greg’in en samimi arkadaşı olan Ramos isimli balıkçı kendisine kayığını verebileceğini, kendisini balıkçılıktan vazgeçtiğini, sünger avcılığı yapacağını söylediğinde Greg gerçekten de çok mutlu olmuştu.
Ramos ile birlikte kayığın çekili olduğu koya giden Greg kayığa binerken heyecanı daha da artmıştı. Kayık sanki kendisine hayallerinin gerçekleşeceğini söylercesine dalgalarla dans ediyordu. Greg, Ramos’a kendisiyle birlikte evine gelmesini teklif etti, ancak Ramos, Greg’in verdiği süngerleri satması gerektiğini ve zamanının olmadığını söyleyerek teklifi geri çevirdi.
Greg kayığa bindiğinde yaşadığı heyecanı bir an olsun yüreğinden kaybetmeden adanın kendisinin yaşadığı tarafına doğru hafifçe kürek sallamaya başladı. Geçtiği yerlerde uzaklara bakarak acaba benim incim buralarda bir yerlerde mi diye düşünüyordu sanki görebilecekmiş gibi. Varlığından o kadar emindi ve o kadar sahiplenmişti ki, bir an olsun onu bulamayacağını düşünmüyordu. Arada bir kıskançlık ediyor, ya onu başkası bulursa diye de içinden geçiyordu. Böyle düşünerek sonunda adanın kendisinin yaşadığı kısmına gelmişti bile.
Bu kadar yorulacağını hiç düşünmemişti Greg. Kürek çekmek onu bir hayli hırpalamıştı hırpalamasına ya hayallerinden de vazgeçecek değildi. Kayığı kıyıya çekti ve öncelikle bir kayığı gözden geçirip, eksikliklerini tamamlamayı düşündü. Ama daha sonra erteledi bu düşüncesini, çünkü çok yorgundu ve hemen hemen akşam olmuştu. Yemek bile yemeden hemen yatağına uzandı ve yatmasıyla uyuması bir oldu.
Dünkü bulutlu hava yağmur getirmişti. Greg sabah kalktığında yağmuru görünce biraz hayal kırıklığına uğradı. Çünkü bugün kayığı gözden geçirecek vakit kalırsa da istiridye avı için ilk turuna çıkacaktı ama görünüşe bakılırsa, bu emelini bugün yerine getiremeyecekti. Ama belki birazdan yağmur kesilirse, kayığı bir kontrol edebilirdi belki. Yatağından hiç çıkmadan yağmuru izliyordu Greg. Arada bir yakından da tanışıyordu kendisiyle, zira tavanındaki sızıntı yağmurun içeri girmesine neden oluyordu. Hazırlıksız yakalanmıştı yağmura ve tavanındaki deliğin büyümemesini umuyordu. Rüzgar olmasa ne güzel olurdu. Yağmurlu da olsa okyanusa açılabilirdi ama rüzgar tehlike demekti. Bütün günü yataktan çıkmadan yağmurun dinmesini bekleyerek geçirdi.
Yağmur üç gündür aralıklarla yağıyordu ve Greg’in bambudan yaptığı evi büyük zarar görmüştü. İçerdeki bütün eşyalar suya teslim olmuştu ve en büyük zararı Greg’in sabrı görmüştü. Artık dayanamıyordu Greg. Sevgilisine verdiği randevuya gecikmiş bir genç gibiydi adeta yerinde duramıyordu. Hem kayığın kontrollerini de yapmıştı artık kuytu bir yere çekerek kayığı. Önünde tek bir engel vardı o da okyanusa bir an önce açılmak. Bir müddet daha yağmurun azalmasını bekledi Greg. O an için adaya ilk ayak bastığı günler geldi aklına. O zaman da böyle bir yağmur yağmıştı ve zaten kendisine bir ev kuramamışken yağmurla da karşılaşınca ne kadar kötü bir durumda kaldığını hatırlıyor ve gideceğim günler de yağmurlu olacakmış diye düşünüyordu. Kafasında dünyanın en büyük incisi ya da büyük bir inciyi bulup, buradan ayrılmak vardı. Bunları düşünürken yağmur hızını kaybetmeye başlamıştı ve hava da aydınlanıyordu. Kara bulutlar yükünü hafifletmiş ve hızlı bir şekilde uzaklaşıyordu.
Greg için artık okyanusa açılma zamanı gelmişti. Kayık sağlam ve yağmur hızını kaybetti diye düşünürken bir yandan da kayığı koyduğu kuytuluktan çıkarmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş okyanusa yaklaşıyordu kayık ve artık önünde engel kalmamıştı Greg’in. Kayığı okyanusa indirdiğinde iki küreğinde kıyıda olduğunu gördü ve telaşla geri dönüp kürekleri alarak çevik bir şekilde kayığın içine atladı. İnciyi bulma hayalinin gerçekleşmesi olasılığı onu gençleştirmişti. Kürekleri bir farklı çekiyordu sanki, gençlik zamanlarına nazire yapar gibi. Kıyıdan yüz kulaç ileriye hemencecik varmıştı bile. Hem de dalgalara rağmen bunu gerçekleştirmişti. Kendisini çok zorluyordu yaşlı Greg üç gündür soğuk almış, aç ve yorgun bedenini hoyratça kullanıyordu. Uzun süredir zor bir yaşam süren Greg’in yüreği bu kadar yorgunluğa dayanamadı ve durdu. Greg kayığın içinde çaresiz bir şekilde kalmıştı, elleri kürekleri bırakmıyordu ama.
7 ay sonra
Uzun süredir Greg’den haber alamıyordu balıkçılar, zira çoktan gelmesi lazımdı. Satacak bir şeyi olmasa bile sohbet etmeye gelirdi diye düşünüyorlardı. Özellikle Ramos meraklanıyordu başına bir şey mi geldi acaba diye. Sonunda diğer balıkçıları da yanına alıp, gitmeye karar verdi. Diğer balıkçılar; Ramos’a endişelenme geçen sefer de böyle geç geldi biliyorsun diyorlardı ama Ramos gitmekte kararlıydı. Balıkçılar gitmenin gereksiz olduğunu düşünüyordu. Ramos onları ikna edemeyince adanın Greg’in evinin bulunduğu kısmına tek başına gitmeye karar verdi. Dört, beş saatlik bir yürüyüş sonunda Greg’in evine ulaşmıştı Ramos, ancak Greg orda değildi. Etrafa seslendi kimse cevap vermeyince telaşı daha da arttı Ramos’un ve hemen kıyıya doğru yöneldi. Kıyı’da kendisinin Greg’e sattığı kayığı görünce biraz rahatladı denize çıkamış demek ki diye düşündü. Ancak kayığa yaklaştığında gördüğü Greg’in cansız bedeni Ramos’u derinden etkiledi. Çok büyük bir üzüntü içinde olduğu yere çöktü.
Balıkçılar ve ada halkı Greg’e karşı son görevlerini yerine getirmek için ona güzel bir cenaze töreni hazırlamaya karar verdiler ve yaşadığı yerde bu cenaze törenini yapmanın ve onu burada toprağa vermenin onun da istediği şey olacağını tahmin ettiklerinden mezarını burada yapmanın en doğrusu olacağını düşündüler. Palmiye ağacından yapılmış bir tabut hazırlanmıştı. Şimdi sıra Greg’in kişisel eşyalarını bu tabuta yerleştirmekteydi. Ancak Greg’in kişisel eşyası ne vardı ki? Ramos, Greg’in bambudan yapılmış evine girdi ve ona ait özel eşyalara bakmaya başladı bir kaç mercandan yapılmış bıçağı , kendine ait eskimiş bir gençlik fotoğrafını aldı. Daha sonra bambudan yapılmış dolabı açtı ve dolapta sadece kapalı bir su kabının içinde bir kaç istiridye olduğunu gördü. Su kabı yosunlanmıştı. İstiridyeleri su kabından çıkardı ve mercan bıçak yardımıyla ağızlarını açmaya başladı. İkincisini açtığında karşısında devasa büyüklükte bir inci tanesi vardı. Ufacık inci tanesi 15 sene içerisinde bulunduğu su kabındaki kumları içerisine almış ve bir şaheser yaratmıştı. Greg’in her zaman aradığı dünyanın en güzel incisi yatağının üstündeki bambudan yapılmış dolabın içerisindeydi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.