- 703 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÖPEK VE ET PARÇALARI
Bağdat sokaklarında olabildiğince normal bir gün başlamıştı yine. Henüz sabahın erken saatleriydi ama çoğu hane halkı güne başlamaya hazırdı. İnsanlar daha şimdiden koşuşturmaya başlamışlardı. Tabii sokakların vazgeçilmezi köpekler de… Mahallenin sokak köpeği de açlığını gidermek için çıktı yine bir süredir evi olan ağaç kovuğundan. Bu ağaç kovuğu şehir merkezine çok yakın yaşlı bir çam ağacına aitti. Köpek buraya insanların Hakkari dedikleri bir yerden uzun bir yolculuk sonunda gelmişti. Günlerce aç ve susuz kalmıştı hem orada hem de yolda. Buraya geleli henüz birkaç hafta olmuştu ama hiç aç kalmamış aksine tıka basa doyduğu günler bile olmuştu. Burada kalmasının asıl sebebi de buydu zaten.
Gün henüz öğleye varırken sokaklar yine koşuşan insanlarla doldu. Köpek hala aç biilaç dolanıyor, yemek arıyordu. Meydanda biriken kalabalığa doğru ilerledi. İşte yine yemek kokusu almıştı ve çok geçmeden yerde o küçük sıcacık et parçalarında gördü. Her gün bu et parçalarında bulur ve karnını bunlarla doyururdu. O yedikçe yeniden yeniden çıkıverirlerdi ortaya. Sadece o değil onun gibi on köpek olsa yine de tıka basa doyarlardı bunlarla. Öyle de güzeldi ki tatları… Hiç vakit geçirmeden toplayıp yemeye başladı et parçalarını. Geç kaldığı zaman bazı insanlar bu et parçalarını toplayıp siyah bir poşete koyar sonra da götürüp yakarlardı. Neden bırakmazlardı ki onun ve kardeşlerinin karnı doysun. Allah’tan gelen bir rızıktı bu onlar için, ama insanlar bunu göremiyordu işte. Bir yandan karnını doyururken bir yandan da kalabalığı izliyordu. Yine çığlıklar,ağlamalar ve silah sesleri doldurmuştu büyük meydanı. Hiç anlamıyordu bu insanların neden bu kadar çok kavga ettiklerini. Hele birbirlerini öldürmeleri ona tam bir aptallık gibi geliyordu. Bir insanın ölmesinden diğerine ne fayda gelirdi ki… On-on beş tane aç köpek küçük bir yiyecek için kavga ettiklerinde bile, böyle bir vahşet çıkmazdı ortaya. Neydi bu insanların derdi hiç anlamıyordu
Bu arada karnı iyice doymuş olan köpek, etrafta dolaşmaya başladı. İnsanların çığlıklar atarak kaçıştıklarını gördü. Biri hariç. O biri, meydanın ortasında duran yırtık pırtık kirli çarşafının içinde orta yaşlarda bir kadındı. Meydanın tam ortasında, bir eli çarşafının içinde, dimdik duruyordu. Etrafında asker ve polislerden başka kimse kalmamıştı. Askerlerden biri ‘ Dur, yere yat ve ellerini başının üzerine al ‘ diye bağırdı kadına. Ama kadın sanki hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi, gözü uzaklara dalmış öylece duruyordu. Korkan insanlarda, ekşimsi acı bir koku alırdı köpek. Ancak bu kadında o kokudan eser bile yoktu. Demek ki korkmuyordu. Hoşlanmıştı bu kadından, o yüzden yavaşça ona doğru yaklaştı. Ve o sırada kadın da yavaş yavaş asker ve polislerin toplandığı alana doğru ilerlemeye başlamıştı. Asker komutunu bir kere daha tekrarladı: ‘Dur ve yere yat dedim sana yoksa ateş ederim.’. ama kadın hiç oralı olmadı ve ilerlemeye devam etti.o anda her yer cehenneme döndü sanki. Onlarca asker ve polis türlü silahlarla aynı anda kadına ateş ederek delik deşik ettiler onu. Kadın yere düşerken ‘çocuklarım’ olması gereken bir şeyler mırıldandı kanla dolu ağzıyla.
Ve elini çarşafının altından çıkardı. Parmağında yüzük benzeri bir şey vardı kanla boyalı halde. Köpek yaklaştı ve o şeyi yalamaya başladı, doğrusu tadı çok hoştu. O bilmiyordu ama kadının elindeki şey, vücuduna sarılı onlarca bombadan oluşan düzeneğin pimiydi…
On beş saniye sonra…
Büyük bir patlama sesi ve onu takip eden çığlıklar sardı dört bir yanı. Bu çığlık ve gözyaşı arşa ulaşmış olacak ki hafif bir yağmur başladı çisil çisil insanları biraz olsun sakinleştirmek için. Ama tabii, sel de bassa bir faydası olmazdı bu durumda. Onlarca büyüklü küçüklü beden et külçeleri halinde dağıldı etrafa. Köpek ve kadının cesetleri ise küçük et parçaları halinde saçıldı Bağdat sokaklarına. Ve biraz sonra başka bir aç köpek ziyafet çekiyordu kendine bu ganimetlerle.
ALKAN DEMİR
YORUMLAR
....
Geç kaldığı zaman bazı insanlar bu et parçalarını toplayıp siyah bir poşete koyar sonra da götürüp yakarlardı. Neden bırakmazlardı ki onun ve kardeşlerinin karnı doysun. Allah’tan gelen bir rızıktı bu onlar için, ama insanlar bunu göremiyordu işte. Bir yandan karnını doyururken bir yandan da kalabalığı izliyordu. Yine çığlıklar,ağlamalar ve silah sesleri doldurmuştu büyük meydanı. Hiç anlamıyordu bu insanların neden bu kadar çok kavga ettiklerini. Hele birbirlerini öldürmeleri ona tam bir aptallık gibi geliyordu. Bir insanın ölmesinden diğerine ne fayda gelirdi ki… On-on beş tane aç köpek küçük bir yiyecek için kavga ettiklerinde bile, böyle bir vahşet çıkmazdı ortaya. Neydi bu insanların derdi hiç anlamıyordu ...
kutlarım yazar düşündüren anlamlı yazınızı....
sevgi saygı selamlarımla...