- 1007 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Simitçi Yaşar Baba..
Simitçi Yaşar Baba..!
Elleri üşümüştü, üzerine giydiği paltoyu kapı komşusu öğretmen selim bey verdikten sonra artık vücudu pek üşümüyordu, ama elleri inadına mosmor oluyor, üşüyordu.
Sabah saat altıda aldığı simitlerin daha yarısını bile satamamıştı. Pazar parasını düşündü,
Akşama hatunu Pazar parası isteyecek, yok dese olmaz, ne demeli ne yapmalı diye geçirdi içinden, elleri inadına üşüyordu.
Otobüs durağına yakın koydu tezgâhını, bekleyen yolculardan birkaçı alır diye geçirdi içinden, elleri üşüyordu.
Daha simit diye bağırmasına fırsat kalmadan zabıta arabasını gördü, buz tutan elleri daha da üşüdü, ya alırlarsa tezgâhını.
Böyle zamanlarda ne ev kirası, ne Pazar parası anlatabilirdi derdini, aslında genç olsa hemen toplar tezgâhı ara sokaklara kaçardı, yaşlılık işte dizde derman kalmayınca neylersin, tezgâhın önüne geçti, paltosunun eteğini biraz yana açarak saklamaya çalıştı.
Tokatlı Zabıta Rıza gördü tezgâhı, yaşından mıdır, efendi oluşundan mı? Dokunmazdı bu yaşlı adama, görmezden geldi sürüp gitti arabasını.
Derin bir nefes aldı, kaç zamandır yorulan kalbi artık daha hızlı atıyordu. Sol yanında bir ağrı hissetti. Simmitttt, taze diye bağırmak istedi, olmadı. Elleri inadına biraz daha üşüdü.
Eliyle biraz fazla kızaran simidi arka tarafa koymak istedi, büyük bir gürültü ile irkildi, ne olduğunu dahi anlamadan savruldu yerinden.
Gözünü açtığında hastane odasında olduğunu anladı başını yana çevirdiğinde doktorun güler yüzüyle karşılaştı, karısı da doktorun yanındaydı, yaşlı kadın ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerini saklamak istedi, yere eğdi bakışlarını.
Koluna serum takılı olduğundan fazla kıpırdayamadı, biraz doğrulmak için ayaklarını çekmek istedi, sağ bacağında büyük bir acı hissetti, göz ucuyla çarşafın ayaklarını örten kısmında baktı, sağ bacağının olduğu yer kabarık değildi, tekrar doktorla göz göze geldiğinde yanaklarından aşağıya gözyaşları akıyordu.
Çöp konteynırına konulan bombanın patlaması sonucu bir bacağını kaybetmişti. Karıncayı dahi incitmeyen simitçi Yaşar baba hastane odasında, yanan kaloriferlere rağmen, ellerinin üşüdüğünü hissetti.
Diğer yanda on yedi, on sekiz yaşlarındaki iki genç liderlerine haber veriyordu. Halkımızın kurtuluşu için eylemimiz başarı ile yapılmıştır.
Dönüp bakmadılar arkalarına, dönebilseler, bakabilseler azda olsa yüreklerinde kalan insanlıklarından utanacaklardı, dönüp baksalar kopan bacağın yaşlı yaşar babanın bacağı olmadığını, yaralananın kopanın aslında kendileri olduğunu anlayacaklardı. Dönemediler, bakamadılar.
Akan kan tutacak onları, gözleri bir daha Dersim’i, Diyarbekir’i, Hakkâri’yi öyle güzel görmeyecek, dağlarda yetişen çiçekler, derelerde yüzen balıklar, soludukları hava Yaşar babanın ahını alacak. Pirler, dedeler, evliyalar yakalarına yapışacak, hesap soracak dağlardaki keklikler, ceylanlar, hesap soracak kanadında selam taşıyan turnalar hesap soracak, İflah olmayacaklar bir daha, böyle biline.
Engin KASAP / İstanbul
Öykü, şiir, makale ve deneme yazıları
www.enginkasap.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.