- 1051 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İsmi Saklı Bir Ağacın Öyküsü
Yere düşen bir çekirdekten filizlendi.
Kurak havalarda biraz nazlandı,
Yeşillendi yağmur damlalarıyla,
Gündönümünde boylandı.
Artık fidandı;
Kuşlarla şakalaşan,
İsmi bende saklı o ağaç...
Aradan geçen yıllarla ağaca döndü.
Bazen kargalar üşüştü tepesine,
Tarihi anlattılar kendilerince.
Bazen serçeler yuva yapıp,
Bir dalında konakladılar, cıvıl cıvıl...
En tepesine göçmen kuşlardan leylekler gelirdi,
Ara vermeden hiçbir bahara.
Leylekler ki uzun gagalarıyla,
Saatlerce dertleşirdi.
Ağaç bütün özüyle dinler,
Sır tutmasını çok iyi bilirdi...
Kimi zaman rüzgarlar girerdi de koynuna,
Komşu ağacın dallarını,
Dalına değdirirdi zaman.
Bu dokunuşlardan doğan ne büyük aşklar yaşamıştı.
Ve her aşık oluşunda, pembe çiçekler açmıştı...
Derken gölgesinde iki sevgili,
El ele geçirirken saatlerini,
Ağaç çaktırmadan, yani ses çıkarmadan onları dinlerdi,
Onlar ki kumrular gibi,
İsmi bende saklı ağaç; mahcup dururdu,
Biraz da meyveleri kızararak...
Tam ömrünün çeyreğindeyken,
Üç- beş adam geldi,
Kimi tulumlu, kimi kravatlı, takım elbiseli,
İki sevgiliye benzemeyen adamlar...
Tulumlularca tutulurken metreler,
Ağaçtan yapılan kalemlerle,
Ağaçtan yapılan kağıtlara, bir şeyler yazıp çizdi ötekiler.
Ağaç izledi faka içi buruktu...
Özsuyunu bile aktarmamıştı köklerine,
Çünkü kışa vakit vardı, mevsim son bahar,
Ancak sararmamıştı yapraklar...
Bir sabah gün doğarken,
Güneşi beklemekte,
Ve de üzerindeki çiğlerden kurtulmak isterken,
Sarsıldı bir motor gürültüsüyle,
Gövdesinde gezmeye başladı, çelik dişli testere,
Ömür biçilmişti, yaradandan izinsiz,
Yıkıldı dallarıyla olduğu yere, on dakika içinde...
Yine kargalar üşüştü üstüne,
Gagalarken yapraklarını,
Yine tarih sayfalarını anlattılar.
Haksızlıklar, kanlar, savaşlar, çoğunluktaydı,
Nefes almaya, arada bir barışlarda vardı karga sesinde...
Oysa yuvası yıkılan serçeler,
Ve diğer kuşlar telaşlıydı.
Leylekler ise habersizdi,
Bir yuvalarının daha yıkılışından.
Birkaç hafta kaldı öylece, düştüğü yerde,
Can çekilmemişti henüz hücrelerinde,
Yeniden yeşillenmek istedi yaprakları,
Fakat kurumaktaydı, yavaş yavaş öz suları...
Kereste dediler,
Belki biçilecekti bir hızar atölyesinde,
Ya mertek, ya cerek, ya direk, ya da tahta.
Belki dönüştüreceklerdi km bilir? İsa bulup çarmıha.
Belki de ateşlere atılacaktı, duman tüten bir ocakta...
Keşke dedi içinden,
Bir çeyiz sandığı olsam,
Ya da sevgililer vardı ya gövdeme yaslanan,
Hani, kumrular gibi el ele dolaşan,
Tahta bir beşik olsaydım yuvalarında,
Ve sallansaydım her "ınga" sesi duyduğumda.
Ya da bir kaval olup dolaşsaydım koyun-kuzuyla,
Ya da eşlik etseydim bir saz olup türküklere,
Koyverseydim ağıtlarımı, genç kesilmişliğe...
Ama olmadı;
Kadersizdi ağaç,
Onca açlık duyan var iken meyvelerine,
Soydular kabuklarını, anadan üryan,
Çıplaktı, idam sehpasının üstünde duran,
Çıplak bir dar ağacı,
İsmi bende saklı...
Ne kadar acı ki; tanımıştı delikanlıyı,
Henüz tan ağarırken,
Bu kez sevgilisi yoktu yanında, sehpaya çıkarken.
Ağaç dillendi; ve asıl dedi, sevgilileri ayırmak daha da acı.
Sonra; kuruyan gövdesinde kalan, son damla ile ağladı, ağladı, ağladı...
Artık yaşaracak suyu kalmadı, tamamen kurudu...
Gövdesinde asılı delikanlıyla henüz vedalaşamadan,
Gelen Leyleklerin kendisini aradığından bile haberdar olmadan,
Bir son damla ve bir yokoluştu,
Yetim kalanlar ise,
Dallarına yuva yapan serçeler, leylekler,
Kısaca kollarında yaşayan yüzlerce kuştu.
İsmi bende saklı bu ağacın romantik/dramatik öyküsü,
Trajedik bir şekilde son bulmuştu
Gövdesinde asılı delikanlıdan önce…
Toprak ve Kar’dan- C.Eroğlu
YORUMLAR
İşte sitede gezinmenin ve yorum yapmanın yararları.Eğer sadece kendi karalamalarımızı yazıp kenara çekilsek böylesine güzel sayfaları görmekten yoksun kalacağız.Sayfanızda baya bir bakındım gerek şiirleriniz ve gerekse şiir alt yapısı oluşmuş yazılarınız çok güzel.İyiki bu sayfayı tanıdım.Kaleminiz daim olsun efendim saygılar.