- 1156 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ACI HATIRALAR
Sen: yüreğime mahkum bir yüreksin.
Sen : tarifi mümkün olmayan benzetmelerimin aslısın.
Gözyaşına katık olmuş efkarın bakışlarıma yansımasısın.
Bir tek hüznüme yenik düştüğümü sanardım ben,umutlarımı martılar çalıp uzaklara taşımadan önce...
Sen: zamansız mekanları mesken tutup adına çiçekler diktiğimsin.
Gözyaşı kadar sıcak bir yağmuru bereket kılıp varlığına susadığımsın.
Sen: uzakları gurbet sanışım,bir tek kelimene susadığımsın...
Şimdi seninle geçirilmiş geniş zamanları anımsıyorum,önce bakıyorsun uzun uzun ve gülüyorsun. Elini tutmak istediğimde kalbimin çarpıntısına kapılıp heyecanlanıyorum,söylemek istediğim cümleler karışıyor dilimde,susuyorum...
’Aşk nedir diyorsun’o inanılmaz tuhaf bakan gözlerinle gözlerime bakarken,
’Sana bakmaktır aşk,
Zamanı dondurup,boynuna sarılmaktır
Bastığın toprak olmaktır
Görebildiğin herşeye aşina kalmak
Ve yanımdaki seni özlemektir’ ;
diyemiyorum, kafamı sallayıp ’aşk güzel şeydir’ diyorum.
Gülüyorsun, gülüşünle mutlu olduğumu anımsayıp daha çok gülüyorsun...Uzaklardan uçan göçmen kuşlar takılıyor gözlerime. Güneş batmak üzere, sahil kenarı ve dalgalı deniz...
’Zaman ne de çabuk geçti’ diyemiyorum, gitmek için kalktığında geldiğimiz yollara bakıyorum ve gelişimizdeki ana. Yeniden elini tutmak istiyorum, içimde buyuk bir heyecan, içimde birbirine karışan kelimeler, seni uğurlayacağım anda yanağıma bir öpücük konduruyorsun, duruyor zaman,s anki deniz dalgalarını kesip bize doğru akıyor hızlıca, göçmen kuşlar yollarını yüreğimize ceviriyor ansızın...gidiyorsun...
gece yarısı ve saat 24.00, bir mesaj geliyor senden ’Bu gün ne kadar güzeldi, seni seviyorum diyemedim, seni çok seviyorum, elimi tutmak istediğini anımsadım, utandım’
Gülüyorum kendime ve sadece ’yarın görüşelimmi diyorum’ senden gelen cevap ’aynı yerde ve aynı saatte’ diyor...Yarın olmasını isteyen yüreğimle koyuyorum kafamı yastığa...
Gece döt bucuk ve kıyameti anımsatan bir gürültüyle uyanıyorum, herşey karma karışık, insanlar yollara dökülmüş, çocukların ağlama sesleri ve kulakları sağır eden çığlıklar...
Sene 17 ağustos 1999,aklım sevgilimde,s iren sesleri, itfaiyeler, ambulans sirenleri, iş makinaları, yıkılmış binalar ve etrafında feryad eden analar, ellerini dizlerine vuran babalar, genzi sızlayacak kadar acıya gömülmüş cocuklar...
Akşam oluyor, buluşma yerimize gittiğimde seni orada göremiyorum, içimde yerini saptayamadığım bir yangın başlıyor, diz üstü çöküp yere dün geldiğimiz yollara bakıyorum, beni öptüğün durağa, denizin dalgalanırken ki haline...
Üç sene sonra mezarına bir karanfil bırakıp yazıyorum bu yazıyı, bastığın toprağa kurban olan bir yüreğin hazzıyla...
Ve anlıyorum sevgilim,HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ KALINMAMALI HAYATTA...
Ayhan YALÇIN
Not: bu hikayede anlatılanlar sadece bir kurgudur gerçekle herhangi bir ilgisi yoktur...