ÖNCE RÜYALARDA BAŞLAR İHANET…
Bir hal hatır sormak diledi gönlüm. Uzun tereddütlerden sonra bir iki kelime yazmaya karar verdim. “Merhaba, umarım iyisindir.” Cümlesinden ibaretti, sistemin bana iade ettiği ileti. Belli artık kullanmıyorsun bana verdiğin adresi. Uzun süredir açmıyorsun ve o yüzden dolmuş posta kutun, demek ki…
Demek ki geceler bensiz de güzel
Yokluğum canına tesir etmemiş…
Ölüm böyle bir şey olsa gerek… Bütün iletişim imkânlarının bir anda sona ermesi… İçimde bir boşalma oldu. Kalbim hala sol göğsümün altında düzenli atımlarıyla “ben hala buradayım ve sen hala hayattasın” diyor. Evet, yüreğimin yerinde olduğunu biliyorum. Ama kapağı açılmış ve içindeki kuş uçup gitmiş bir kafes gibi şimdi o.
Bir ara rüyalarından bahsetmiştin. Tedirgindin. Gözlerinde aramıza giren gölgeler keşfettiğim günlerdi. Teninde yabancı rüzgârların soğukluğu vardı. Veya bana öyle geliyordu. Gözlerin sanki bizim olmayan bir göğün ebemkuşağından ödünç renkler almıştı.
Bizim pembe bahçelerimizi hatırlamazsın şimdi. Cennet diyarından fideler getirtmiştik. Goncalarımız çok özeldi. Gözlerinin başka rüyalara ruhsat verdiği günlerdeydi. Gazete kâğıdının köşesine şöyle yazmıştım:
Simsiyah bir perde iner
Pembe bahçelerin üstüne
Hatırlıyorum, geceydi. Karakalemle not ettiğim dizeler, boğulma anımın vaktini ifşa ediyor:
Bir tek soluk bile almadan
Sabah olur nihayet
Evet, soluk bile almadan sabah olmuştu. Rüyaların istila altındaydı çünkü. Ve ben bunu hissediyordum.
Göğümde bulutlar olmasını isteğim anlardı. Birkaç damla nisan yağmuruna ne kadar da muhtaçtım. Ama simsiyahtı gökyüzü ve bulutsuzdu. Yanımdaydın, yanımdayken bile hasrettim sana ve bulutlara duyduğum özlem aslında sana olan hasretimin sembolik ifadesiydi. Bulutsuzdu bütün sema.
Bu kötüye işaret
Saçlarının bulut olmayışı yani
Yani gözlerinin vazgeçmesi
’fecre’ yoldaşlıktan
Ve oksijensizliğin demir atması temelli
Bütün atmosfere, inatla
Atmosferde hiç oksijen yoktu. Bu bir rüya değildi. Kâbus da değildi. Bahçemize yürüdüm. Bizim pembe bahçemize. Üzerine simsiyah perdelerinin indiği bahçemizde, hiç değilse dost kelebekler bulurum umudundaydım. Gönlümü takacaktım güçsüz kelebek kanatlarına. Kısacık ömürlere uzun öyküler emanet etmek? …Hiç adil değil, biliyorum. Yine de ben ne zaman gönlüme nadide bir binek arasam… Hatırıma hep rengârenk kelebek kanatları geliverir.
Ama;
Kelebekler prangalanmış bir bir
Haber yok süzülen serçelerden
Çiy, oynaşmayı kesmiş yaprakla
Tohum hepten bozuşmuş toprakla
Tohum hepten bozuşmuş toprakla… Güneşle ufkun ihtilafı sürüyor. O yüzden sehere ulaşmak sadece tatlı bir hayal…
Rüyalarında yoğum artık. Rüyalarıma da uğramıyorsun çoktandır. Hiç bilmem mi, Önce rüyalarda başlar ihanet… Önce rüyalarda başladı ihanet…
Delinmez ambargolar ihdas etmiş sevgili
Düşler fermana tabi ’şimden geru’
Evet. düşler bile fermana tabi...’şimden geru’
………….
Vahdet Nafiz AKSU
YORUMLAR
muhteşem varmı böyle aşka yara özlemler