Aşk Mektubu Görülmüştür
Sevgili İrem. Sana yazdığım bu mektup belki de eline geçmeyecek, okuyamayacaksın. Bu mektubu belki de bir kitabın sayfalarında, belki de bir bilgisayar ekranında göreceksin, kimbilir?
Seni bu satırlarla yirmi altı yıl öncesine,1982 yılına götürmek istiyorum. Yer doğuda karlı, soğuk bir şehrin üniversitesinin kantini. Bir kış günü. Sen yanında kız arkadaşınla kantinden içeri girmiştin. Üzerinde kırmızı renkte bir pelerin ve başında yine kırmızı renkte bir bere vardı. Ben kantinde ön masalarda bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Havanın soğuk olması nedeniyle kantin oldukça kalabalıktı. Sınıf arkadaşlarının bulunduğu bir masadan sana seslenmişler, sen de o masaya doğru yönelmiş, sonra da masaya oturmuştun.
O anı hiçbir zaman unutamamıştım. Bir mıknatıs gibi beni kendine çekmiştin sanki. Gözümü senden bir türlü alamamıştım. Hiçbir bayandan senden etkilendiğim kadar etkilenmemiştim. Uzun, düz saçların vardı. Simsiyah, kömür karası rengindeydi. Gözlerinin içi, kaşların da aynı renkteydi. Biçimli dudaklarınla konuştuğunda içinde muntazam, beyaz dişlerin fark ediliyordu. Gözlerinin içine doğru baktığımda nabzım daha fazla atıyor, kalbim daha hızlı , daha sesli çarpıyordu, bunu hissediyordum.
Sen dersine girmek için kantinden ayrıldığında ben de seni takip etmiştim. Beni henüz farketmemiştin. Arkadaşınla neşe içinde sohbet ediyordun. Ne kadar da hoş gülüyordun. Gülmek dünyada en çok sana yakışıyordu.
O günden sonra artık sen benim hayatımın içindeydin. Gece düşlerimde tatlı tatlı gülümsemeni görüyordum. Okulda, evde, kantinde, pastanede senin siluetin hep karşımda duruyordu. Seni kafamdan, gönlümden silip atmaya çalışsam da nafileydi artık.
Çekim alanından ayrılamıyordum senin. Ders programın daima cebimdeydi. Kendi dersim bittiğinde eve gitmiyor, kantinde seni bekliyordum. Dersten çıkıp yurda doğru yürürken ben de senin arkandan gölgen gibi takipteydim. Artık beni fark etmiştin. Yürürken bazen yanındaki arkadaşına bir şeyler fısıldıyordun, arkadaşın da senin yerine kendisi dönüp bana bakıyor sonra da beraber gülüşüyordunuz. Siz yurda girerken ben yurdun karşısında birkaç dakika bekliyor sonra ayrılıyordum. Cikletlerde yazan aşk tariflerine ben de o an şu tarifi uygun görmüştüm: “Aşk, sevdiğin için yurt yollarında soğuk, rüzgar demeden yürümektir!”.
Hatırlıyor musun İrem, her cumartesi günleri saat dokuz civarında şehir postanesine gelirdin. Ailenle telefon konuşması yapmak için görevli memura kayıt yaptırır, sıranın sana gelmesini beklerdin. Yarım saat kadar bekler sonra da kapalı kabinde telefonla konuşurdun. Hiçbir işim olmadığı halde sırf seni görmek için ben de uykudan fedakarlık eder, sabah sabah postanenin bankında oturur seni seyrederdim.”Aşk, sevdiği için postane banklarında esneyerek oturmaktır!”.
Öğlenleri üniversitenin ikibin kişilik büyük yemekhanesinde yemeğini yerdin. Benim dersim olmadığı halde senin peşinden yemekhaneye gelir, sıraya girer sonra da çelik kaplarda yemeğimi alır, sana en yakın masada oturmaya çalışırdım.”Aşk, sevdiği için yemekhanede sıraya girmektir!”.
Bir akşam üstü yine seni, çok samimi bir arkadaşımla ders alacağın anfiye kadar takip etmiştim. Sen anfiye girdin. Arkadaşıma: “-Biz de derse girelim mi?” dedim. Arkadaşım, şaşırdı, olmaz anlamında başını salladı. Ama ısrarlarıma dayanamadı, senin peşine biz de anfiye girdik ve senin bir sıra arkanda yerimizi aldık. Ders matematik dersiydi ve dersin hocası iki saatlik dersi birleştirerek anlatıyordu. Arkadaşım o akşam sıkıntıdan patlamak üzereydi sanki. Nerden senin aklına uydum der gibi yüzüme bakıyordu. Ama ben hiç sıkılmıyordum.Çünkü senle aynı mekandaydım, aynı havayı soluyordum. O akşam da hayatımda unutamadığım günlerden biri olmuştu.”Aşk, akşam saat altıda sevdiğinin matematik dersine girmektir!”.
Bir gün, derslerinden birinin vize sınavına girmek için dersliğin önünde bekliyordun. Ben de arkadaşımla oradaydım. Arkadaşım sizin sınıfınızdaki bir kız arkadaşla konuşuyordu. Ben de yanlarında onları dinliyor, kaçamak bakışlarla seni izliyordum. Bir ara elektrikler gitti, her taraf karanlık altında kaldı.Uğultu kaplamıştı her tarafı. Sen arkadaşından ayrılıp bize doğru gelmiştin. Yanımızdaki kıza dersle ilgili bir şeyler sormuştun. Bana en yakın mesafedeydin o zamana kadar olan. Yüzünü seçemiyordum ama benim sana baktığı gibi sen de bana bakıyordun o anda . Onu hissediyordum. Yanılmama imkan yoktu. Daha sonra sen ayrıldın diğer arkadaşlarına katıldın. Bir iki dakika sonra da elektrikler tekrar geldi. Kısa bir an bakışlarımız çakıştı, sonra sen gözlerini başka tarafa çevirdin.
Tanıştığımız günü hatırlıyor musun, İrem? Okulun en büyük anfisinde en önde oturmuş hocanın gelmesini bekliyordun. Ben de seni tanıyan, seninle aynı dersi alan bir kız arkadaşımla içeri girmiştik. Yüzlerce gözün üzerimize odaklanmasıyla utanmıştım. Tenimin sıcaklığı artmıştı. Pancar gibi kızardığımı zannettim. Kız arkadaş öncelikle sana bir şeyler sordu, daha sonra da beni tanıştırdı. Her zamanki güzel gülüşün daha da bir güzelleşmişti o gün. Hoca içeriye girmiş nerdeyse derse başlayacaktı. Hızlı adımlarla anfiden çıkışımı onca yıl sonra hala aklımdan çıkaramıyorum.
Birbirimizle tanışmıştık ama ben duygularımı sana bir türlü açamıyordum. Neden rahat olamıyordum, neden bu kadar utangaçtım? Neden bir kızla bir erkekle olduğu gibi rahat konuşamıyordum? Her akşam olduğunda, yarın İrem’e duygularımı açacağım, sevgimi ifşa edeceğim desem de bunu bir türlü başaramıyordum. Hal hatır sormadan öteye geçmiyordu sohbetimiz.Samim olduğun erkek arkadaşımdan nasihatler, taktikler alıyordum ama nafile. Harekete bir türlü geçemiyordum.
Sana olan ilgim yüzünden derslerimi aksatmıştım. Dört yılda mezun olamamış, beşinci yıla devam ediyordum. Anne, babam da bendeki bu kötü gidişata üzülüyor, fakat ellerinden bir şey gelmiyordu. Başarısızlığımın sebebini soruyorlar ama ben ser verip sır vermiyordum.İştahım da kesilmiş,adeta erimiştim. İçkiye de o yıl başlamıştım. Eve gitmeden önce birahaneye gidiyor, çakırkeyif olduktan sonra eve dönüyordum. Beşinci yılda bile geriden bir sürü dersim vardı. Hepsini geçmem gerekiyordu yoksa bir yıl daha kaybetmem içten bile değildi.
Hayatımın en önemli kararlarından birini vermek zorundaydım. Ya okulu seçecektim ya da sevdiğimi. Derslerime çalışmazsam, okulum yine uzayacaktı. Sevdiğim kıza zaten açılamıyordum. Derslerimi ihmal etmenin, sınıfta kalmamın karşılığı ne olacaktı ? Koca bir hiç. Kendimi, anne ve babamı üzmenin bir anlamı yoktu. Seni hayatımdan çıkaracak, derslerime asılacaktım, başka bir ihtimal bulunmuyordu.
Seni artık çok seyrek görüyordum İrem. Okuldan ayrıldıktan sonra artık direk eve gidiyor, yemeğimi yedikten sonra dersin başına geçiyordum.
O yılın sonuna doğru seninle ilgili bir haberin geldi kulağıma. Fakültedeki bir araştırma görevlisiyle nişanlanmıştın. Hiç beklemediğim bir şeydi bu. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim o an.
Seni son gördüğüm günü hatırladın mı, İrem? Bir akşam üstü şehrin ana caddesindeki bir pasajda saatimi tamir ettirmiş, pasaj merdivenlerinden aşağıya doğru iniyordum. Nişanlınla elele kaldırımda yürüyordun. Pasaja on, onbeş metre kala beni fark etmiştin. Son kez birbirimize orda bakmıştık. Dikkatli bakışını nişanlın da fark etmişti. Bir sana, bir de bana bakıyordu. Ben gözlerimi senden çevirip önüme bakmıştım. Yanımdan son kez geçip gitmiştin. Bir daha da rastlaşmadık seninle.
Mektubumun sonuna yaklaşıyorum. Seni tekrar görmem mümkün olur mu, bilemem. Bildiğim şu ki, iyi ki seni tanımışım. Hayatımın en mutlu günleri o günlerdi. Hayatım bir öykü ise bil ki bu öyküdeki epey bir sayfada senin adın geçmekte. Umarım mutlusundur ve umarım yüzündeki o tatlı gülümseyiş hala duruyordur.12.04.2008
...Utangaç...
YORUMLAR
O yılın sonuna doğru seninle ilgili bir haberin geldi kulağıma. Fakültedeki bir araştırma görevlisiyle nişanlanmıştın. Hiç beklemediğim bir şeydi bu. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim o an.
Seni son gördüğüm günü hatırladın mı, İrem? Bir akşam üstü şehrin ana caddesindeki bir pasajda saatimi tamir ettirmiş, pasaj merdivenlerinden aşağıya doğru iniyordum. Nişanlınla elele kaldırımda yürüyordun. Pasaja on, onbeş metre kala beni fark etmiştin. Son kez birbirimize orda bakmıştık. Dikkatli bakışını nişanlın da fark etmişti. Bir sana, bir de bana bakıyordu. Ben gözlerimi senden çevirip önüme bakmıştım. Yanımdan son kez geçip gitmiştin. Bir daha da rastlaşmadık seninle.
Mektubumun sonuna yaklaşıyorum. Seni tekrar görmem mümkün olur mu, bilemem. Bildiğim şu ki, iyi ki seni tanımışım. Hayatımın en mutlu günleri o günlerdi. Hayatım bir öykü ise bil ki bu öyküdeki epey bir sayfada senin adın geçmekte. Umarım mutlusundur ve umarım yüzündeki o tatlı gülümseyiş hala duruyordur
öykü güzel tertemiz sevginin damla damla akışıydı.tebrikler...aşkınız büyük sevginiz yüce olsun...saygılarımla...
O yılın sonuna doğru seninle ilgili bir haberin geldi kulağıma. Fakültedeki bir araştırma görevlisiyle nişanlanmıştın. Hiç beklemediğim bir şeydi bu.
Hikayeyi(Anı) başatan sona dikkatli okudum.Güzel bir kurgu kanımca çok harika empati,üniversite ortamında doğal olaylardan birisi olmakla birlikte sevgi karşılıklı olmalı,hiayeden anlaşıldığı üzere aşığın karşısında maşuku silik kalmış,neyise bunlar bir yana,
Hikaye tekniğine uygun özellikle tasvirlerde başarılı cümleler dikkate sayandır.Olay kurgusuyla "Olay türü" hikayeye yakın içsel durumuyla da"Durum hikayesi"ne yakın her yönüyle de başarılı
Tebrik edip,başarılarınızın devamına duaederken zamanınm nispetinde diğer hikayelerinizide büyük bir merakla okuyacağımı bildirir,selam ve saygılarımı sunarım efendim.......
Güzel duygular,güzel anlatım.Sizinki tamamen utangaçlıktan,cesaretsizlikten dolayı açılamamak.Böylesi çok aşklar var ziyan olan.
Ben de açılamadım sevdiğime,hem de yanıbaşımdayken.Benimki umutsuzluktu.Sonucu görebilmekti beni umutsuz kılan ve sevdiğimden koparan.
Bu paylaşımlar çok güzel.Hep içimize atarsak eğer,dayanmak daha zor oluyor.
Allah sabır versin diyorum,sevgiyle kalın.
sanki yazan ben irem de emre gibiydi tebrikler