- 1506 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bilmece
Gecenin geç bir saati. Yıldızlar gökyüzünde parlıyor ve ay bütün parlaklığıyla aydınlatıyordu dünyayı, her şey renksiz bir tablo gibiydi, yani şu an için görünen onu gösteriyordu.
Balkona çıktım. Gecenin geç bir saati. Sokaklar ıssız ve caddelerden bir iki araba geçiyor sadece, onlarda kim bilir nerelere gidiyor? Mesela bir takside olduğunu düşün, saat geç, ya eğlenmeye gideriz, ya hastaneye, ya da otele, her nasıl istersen işte, oraya gidersin, burası büyük şehir.
Kimsenin aklı kesmez böyle işlere. Bazen de bir ekip arabası görüyorum nedense, nedense bu ekip arabası da hep yavaş bir şekilde gidiyor caddeden.
Kim bilir ne yapıyorlardır arabanın içinde, kesin bir kadını almışlardır arabalarına, pazarlık ediyorlardır.
Belki de aksine daha başka şeyler yapıyorlardır. Nerden bilebiliriz ki, büyük şehir, kimsenin aklı kesmez böyle işlere.
Tam o sırada caddede iki araba yan yana durdu. Arabalardan bir tanesi şahin diğeri daha eski, uzaktan da seçemeyeceğim kadar yabancı bir şekil.
İki yüz üç yüz metre var aramızda, arabalar yan yana durdu. İçlerinden birkaç kişi çıktı. İkisi kadın biri erkek, sonra bir kaç kişi daha çıktı.
Biraz kalabalık olmuşlardı.
Ama bu saatte caddenin tam ortasında kalabalık bir durumda konuşmak için durmamışlardı elbette, farklı şeyler düşünüyorlardı belki de.
Kadınlardan bir tanesi kaldırıma çöktü. Çantasından sigara çıkardı ve yaktı, uzun ve derin bir nefes aldı sigarasından. Diğerleri ayaküstü konuşuyorlardı.
Bir şey yapmaya karar vermek üzereydiler ama bir engel vardı sanki aralarında. Henüz açık ve net değildi.
Kaldırımda oturan kadın elinde sigarasıyla arabasına doğru yürüdü. Bu biraz uzun boylu, esmer ve çatık kaşlarıyla sinirli bir tabiatı olduğunu belli ediyordu, diğer kadınsa daha sakin ve arada bir konuşmasına gülümsemeyi katan insanlardandı.
Böyle insanlar her zaman için daha anlaşılır olmuşlardır. Sinirlenen insansa her zaman kendine yapar.
Kadın sigarasını söndürdü ve arabasına binmek üzereyken adamın yanına yaklaşıp yüzüne sertçe bir tokat attı. Adam bir an şaşırdı bu tokattan, kendine gelmeye çalıştı, kafasını bir sağa bir sola salladıktan sonra hızla kadının üzerine saldırdı.
Saat gecenin geç bir saatiydi ve pazarlık henüz bitmemişti. Kadın ve erkek anlaşamamıştı henüz. Para ya az geliyor ya da adam çok geliyordu. Henüz gece aydınlanmamıştı.
Gecenin karanlığı bütün pislikleri örter diye düşünüyorlardı ve gecenin bu saatinde işte bu kadınlar caddenin tam ortasında pazarlık ediyorlardı.
Bende balkonumda pazarlığı seyrediyordum. Üç kadın ve dört erkek iki araba yan yana, paralar az, istekler çok, kafalar dumanlı, gece karanlık ve her şeyden uzak bir sevdadır yaşamak.
Daima içten ve kötümser düşünenlerden olmuştuk işte gecenin bu saatlerinde. Pazarlık devam ediyordu ve uzadıkça pazarlık sinirler geriliyordu. Caddenin bir ucu Ayazağından sütlüceye ve kasımpaşa’ya kadar uzanıyordu. Bu cadde üzerinde oluyordu her şey ve saat üç buçuktu henüz.
Arabalar gelip geçiyor yanlarından ama onların umurunda değil gelip geçenler, hiç bir şeyin önemi yok paradan başka. Ne kadar boş bir dünya tanrım ve ne kadar adaletsiz bir serüven. Gelip geçici her şey, tıpkı şu arabaların yanından gelip geçen şaşkın yüzler gibi hayatta böyle.
Bir zamanlar vardık şimdi yokuz. Neyse bu bahsi kapatalım. İnsanlar henüz para konusunda anlaşamadılar. Kimisi elli diyor kimisinin ağzından yüz çıkıyor, hiçbirinin dediği birbirini tutmuyor. Ve zaten asıl amaçta bu herhalde. Anlaşamamak. Ya da anlaşılmaz bir duruma sokup sonradan anlaşılır yapmak. Eh insanın kafasından türlü türlü oyunlar geçer bu saatte.
Gökyüzünde ay gülümser gibiydi ve yıldızlar senin gözlerin gibiydi sevgilim diye söyleniyordu muammer, caddeden yürüyordu ağır bir şekilde, onunda kafası dumanlıydı.
Gece nasıl karanlıksa onunda dünyası karanlıktı biraz. İki ay kadar önce sevgilisinden ayrılmıştı.
Şimdi gecenin bu saatinde pavyondan çıkıyordu. Bir kadınla beraberdi. Ama kadınla olan ilişkisi tamamıyla yalnızlığının getirdiği bir şeydi. Bir anlık yakalandığı bir hastalıktı yalnızlık. İşte şimdi bu saatte gökyüzüne bakıp yıldızları ve sevgilisini düşünüyordu.
Acaba ne yapıyordu? Kim bilir neler düşünüyordu. Tam ilerde caddenin tam ortasında iki arabayı yan yana görmüş ve ağır hareketlerle onların yanına gitmişti. Ne konuşuyorlardı acaba. Pazarlık yapıyorlardı dedi içindeki ses. Sen gelince sesleri kesilmeye, tartışmanın şekli değişmeye başladı, yüzüne sert bir şekil ve muammer, sert bak şöyle, kafan dumanlı, çaktırma, korkacaklar senden. Kurtar bu insanları. Haklısın dedi farkında olmadan ve bağırarak kadınla erkeğin arasına daldı, ne oluyor burada, neyi alıp veremiyorsunuz dedi.
-adam sanane ulan pezevenk, bu şehrin zaptiyesi sen misin?
Muammer yediği küfürden şaşkın ama korkmuyor, en ufak bir korku belirtisi yok üzerinde ve dikkatli bir şekilde adamın gözlerinin içine bakarak; Ben sana gösteririm kimin pezevenk olduğunu dedi hızla adamın üzerine saldırdı, diğer adamlarda çıktı arabasından, ortalık karıştı.
Kadınlar bağrıştı. Kadınlar koşarak arabalarına bindiler ve muammeri de aldılar arabalarına. Muammer yediği yumruklardan sersemlemişti. Ama pek belli etmiyordu. Alkolden herhalde, yediğim dayağın bile farkında değilim.
Muammer şimdi üç kadının arasında yediği yumrukların, patlayan dudağının, kanayan burnunun hesabını sorguluyordu. Ama sorgulanacak bir şey yoktu ortada. Yani ortada olan bir şey varsa oda arabanın paspasına damlayan kan damlalarıydı. Önde oturan kadın çantasından selpak çıkardı ve Muammerin yüzünü, burnunu, ellerini silmeye başladı. Bu arada gevezelik ediyor, şaşkınlıkla Muammerin çocuksu yüzüne bakıyordu.
-aslanım benim, dayakta yesen, inan bana güzelim, inan bana, cesaretini tebrik etmek istiyorum, hayvan gibiydi adamlar, polisler bile yanımızda durdular, lakin hiç bir şey söylemeden yanımızdan öylece geçip gittiler. Sende ne yürek varmış be güzelim, adın nedir, nerelisin, ne arıyordun gecenin bu saatinde orada.
Muammer durdu, bekledi. Ben Karslıyım, anam burada doğurmuş bizi, yani biz buralıyız aslında, adım Muammer. Gülen Muammer derseniz herkes tanır beni burada. Kadınlar onun böyle konuşmasından hoşlanmışlardı. Bir su damlası gibi kelimeler ağzından güçlükle çıkıyordu. Ama önemli olan içtenlikti. Bunu biliyordu. Araba hızla gidiyordu. Arabayı kullanan kadın sigarasını yakmış, dikiz aynasından Muammere bakıyor, büyük bir dikkatle onu dinliyordu.
Muammer biraz duraksadıktan sonra ellerinde kan olduğunu gördü ve parmaklarını yemeye başladı. Çocukluktan beri hep böyle yapardı ne zaman bir yeri kanasa. Kendi kendine konuşmaya başladı sonra. Ben birçok şeyi biliyorum aslında, sizin bilmediğiniz nice ayrıntılar var bu hayatın her köşesinde, gecesinde, gündüzünde.
Kendi kendine neler konuşuyorsun öyle, alkol mü istedi canın, al işte. Kadın siyah bir poşetin içinden votka ve şarap çıkardı. Hangisini istersin güzelim. Bu gece bizim, bir yere bırakmam seni, bırakmayız değil mi kızlar, söyleyin, bir şey söyleyin.
Kadınlar coşmuştu. Muammer dalgın bakışlarını kadınların yüzünde tek tek gezdirdi. Hangisi güzel acaba dedi içinden ve içinden fışkırdı bir ses, yoğunlaştı. Alkolden olsa gerek.
Bu kadınlar güzel olabilir, yani şu an için geceyi aydınlatabilir. Geceyi gündüz aydınlatır, gündüz geceyle karışır, geceler karışır içindeki gerçeklere. Muammer saçmaladığının farkındaydı belki, ama öyle bile olsa içinde bir coşku vardı, bir konuşma isteği sarmıştı içini, anlatmalıydı her şeyi.
Kadınlar gülüyor, sigara içiyor, son hızla devam ediyorlardı yoluna. Gece henüz aydınlanmamış, pazarlık henüz bitmemişti. Bardaklar şarapla doluyor, sigaralar yakılıyor, kahkahalar atılıyordu arabanın içinde, her şeye rağmen eksik bir şeyler vardı yinede.
İster inan, ister inanma bu işler böyle güzelim dedi ön koltukta oturan kadın, biz paramızı alır, yatarız. Lakin adamlar çok kalabalık ve az para veriyorlardı. Bizde itiraz edince paraya, adamlar kabul edemediler bunu, sinirlendiler, köpürdüler, içmişlerdi de biraz. Kafaları dumanlıydı. Ah siz erkekler hep böylesiniz işte.
Muammer şaşkın bir yüz ifadesiyle; Hayır efendim, siz yanlış biliyor, yanlış bir yöntem uyguluyorsunuz. Kendinizi satmaksa amacınız, paraysa ihtiyacınız, başka yerde, başka bir şekilde aramalısınız.
Kadınlar gülmeye başlamıştı yine, kahkahalar yükselmişti yine arabanın içinde, Muammer konuşuyor, konuştukça kadınlar gülüyordu.
-Bu çocuk harbi deli kızlar, bakın neler söylüyor bize, yöntem yanlış, şekil yanlışmış, neymiş bu işin bilmecesi söyler misin güzelim bize.
Muammer bir an bakışlarını yere indirdi. Bir şey düşünüyor, düşündüğü şeyi toparlamaya çalışıyordu. Tam o sırada hiç beklenmedik bir cevap verdi kadınlara.
Siz çok şey biliyorsunuz kadınlar, o yüzden geceleri bu tür insanlarla uğraşıyorsunuz, siz daha iyi bilirsiniz bilmeceyi.
Bilmeceyse gerçek
Ve sen
İçindeysen bilmecenin
İstesen de, istemesen de,
Çözülecektir bilmece
Gecenin geç bir saati. Henüz daha aydınlanmamışken dünya, henüz daha ortaya çıkmamışken gerçekler biz böyle nereye gidiyoruz. Durun dedi Muammer, durdurun arabayı, gitmek istiyorum.
Kadınlar hep bir ağızdan; Gel bizden git güzelim dediler. Sonra bir şarkı söylemeye başladılar.
Araba hızla kayboldu caddede. Gecenin karanlığı hepsini de alıp götürmüştü işte. Pencereyi kapadım ve mumu söndürüp yattım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.