- 741 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
---TORUN SEVGİSİ---
Yaşlı adam eski bir sandalye üzerinde oturup bastonunun çamura batan ucunu temizlerken derin bir düşünceye daldı, belkide ne kadar çabuk geçti bunca ömür, yada tek başına bırakıpta mı gidecektin hanım, dercesine eşini anımsıyordu.45 Yılı birlikte geçirmiştiler acısıyla tatlısıyla belki de bundandı bütün içindeki sıkıntı ve keder.Biran kendine geldi ve temizlediği bastonunu yanındaki badem ağacına dayatırken içerden baba çay hazır getireyim mi diye gelini seslendi.Oysa hep çaylarını hanımı hazırlar, badem ağacının altında, eskiden kalma bir halı serer sohbet eşliğin de çaylarını yudumlardılar.
Yılların verdiği sıkıntılarını dile getirir ama gene de huzurlu bir yaşam sürdüklerinden bahsederlerdi. Ama oğlu Hasan’dan da az çekmediklerini hep dile getirirlerdi.Oysa onu ne şartlar da okutup bu yaşa getirmişlerdi.Ama nedense Hasan hep köylü gençlerin peşinde ne bağı- bahçesi umurundaydı nede evi- barkı, tek anladığı şey arkadaşlarının okey masasındaki taşlarının dizilişi ve sabahleyin çaya gidip geç saatlere kadar takılmalarıydı..
Dedenin ise tek tesellisi torunu Ahmet idi.Çünkü hanımını kaybettikten sonra bütün sevgisini ona vermişti, ona toz kondurmazdı.Tabi ki Ahmet için de dedesi vazgeçilmez idi.Öyleki Ahmet dedesi olmadan yatmaz, geceleri bazen onun koynunda sabahlardı.Dedesi onun uykusunu bazmadan camiye gittiği zaman da, annesine surat asardı.Oysa ki daha beş yaşındaydı ama kalbi dedesinin sevgisiyle doluydu.Onunla bahçeyle ilgilenir, onunla oyun oynardı sanki köyde başka çocuklar yokmuş gibi oysa etraf çocuklarla doluydu ama Ahmed’in tek arkadaşı ve dostu vardı oda biricik dedesiydi..
Dedesi her ne kadar oğlu Hasan’dan ümitli değil isede, torunu Ahmet’e güven ve geleceğinden şüphesi yoktu.Hep büyük adam olacaksın, baban gibi olmayacaksın derdi.Onun çalışma hevesine hayran kalırdı,onda kendini görürdü.Çünkü onada,babasından bir şey kalmamış, alnın teriyle çalışıp,sıfırdan gelip köyde saygıya değer bir şahsiyete gelmişti ki sevecen ve mütevazi duruşuyla da adeta köyde büyük bir hayranlıkla gıpta ediliyordu.
Nasıl olurdu da bunca emeği har vurup, harman savurarak yok olup gidecekti, bir türlü içine sindiremiyordu bu oğlu Hasan’ın durumunu.Ama elinden de bir şey gelmiyordu sitemini dile getirmekten başka...
Bazen torunu Ahmet’le köy kahvesine gider yaşıtlarıyla tavla oynarken, herkes onun bu torun sevgisine hayran kalırdı.Oysa bir çoğunun torunları vardı, ama bu kadar üstüne titremeye bir anlam veremiyorlardı.Zaten kimseninde bu durumu anlamasını da beklemezdi.Çünkü hem kendinin hemde babasının bir aynası gibiydi, yani ikisinin bir bütünüydü torunu Ahmet.O yüzden babasının ismini vermişti ona...Ahmet...
Samet Bayram
(Deniz***Kareası )