VİCDANLA HESAPLAŞMA
Hayatımda bu kadar soğuk bir geceye daha önce hiç rastlamamıştım.Nerdeyse kulaklarım donmak üzereydi.Odama girdiğim zaman yüzüme vuran sıcak hava , cennetten esen huzur dolu bir yel misali bedenimi ve ruhumu ısıttı.Bir bardak sıcak kahvenin yanında güzel bir sohbet ile gecem daha da güzel bir hal alacaktı.Koltuğuma uzanmış kahvemi yudumlarken geceyi bütün endamıyla aydınlatmakta olan dolunayı izliyordum.Beklediğim misafirim daha gelmemişti.Aslına bakarsanız bekletilmeyi hiç ama hiç sevmem.Gökyüzünü ve dolunayı daha iyi görebilmek için cama daha da yaklaştım.Gökyüzüne bakmak için cama yaklaşmama rağmen ilgimi gökyüzünden çok sokağın köşesinde yarık ayık bir şekilde duran ve kartonların üzerinde uyumaya çalışan yaşlı adam çekti.Üşüdüğünü ve acı çektiğini hissetmek hiç de zor değildi.Bir ara göz göze geldik.O anda onun gözlerine bakamadım.Neden kendimi geri çektiğimi bilmiyorum.Koltuğuma oturup gözlerimi tavana doğru diktim ve başka şeyler düşünmeye çalıştım fakat ne yaparsam yapayım aklımdan bir türlü onu çıkaramadım derken merdivenler gıcırdamaya başladı.Beklediğim misafirimin geldiği belliydi.Yerimden kalktım ve ağır adımlarla kapıya doğru ilerledim.Kapıyı açtığımda tanıdığım en güzel kadın karşımdaydı.Güzel melisam ,benim sadık dostum ve yatak arkadaşım belki de hayatım boyunca yattığım en harika fahişe,aslına bakarsanız melisayla benim çok fazla ortak noktamız var.Başka bir zamanda ve başka bir mekanda karşılaşmış olsaydık eminim onunla beraber yaşlanmak isterdim.Evime her gelişinde hayat hikayesini bana anlatmasını isterim.Ben sordukça o kafasını yere eğer ve ağlamaya başlardı.Çok merak etmeme rağmen melisanın acı çektiğini görünce zamanla bende ona geçmişi ile ilgili sorular sormamaya başladım.Geçenlerde çok ilginç bir olay gerçekleşti.Koltuğuma uzanmış kitabımı okurken dalıp gitmişim derken kapı öyle hızlı yumruklandı ki yerimden fırlayıp gözlerim korkudan fal taşı gibi açılınca ancak kendime gelebildim.Zaman kaybetmeden kapıyı açtım.Melisa tastamam karşımda bütün elbiseleri ıslanmış olarak duruyordu.Ben daha ne olduğunu anlamadan boynuma sarıldı ve ağlamaya başladı.Bir şeyler olduğunu anlamak için bilge olmaya gerek yoktu.Çünkü melisa hiçbir zaman gündüz beni ziyarete gelmezdi.Hiç zaman kaybetmeden içeri aldım.Evi biraz dağıttıktan sonra annemin eski bir elbisesini buldum.Bir an önce melisanın karşısına geçip neler olup bittiğini öğrenmek istiyordum.Üşümüş olduğunu düşünerekten kahveyi çoktan hazır etmiştim.O anlattı ben dinledim.Ağzından çıkan her kelime canını yakmasına rağmen bütün hayat hikayesini anlatmaya kararlıydı.Bristonun batısında taşra bir kasabada doğduğunu,doğumu esnasında annesini kaybettiğini,on yedi yaşında babasının ona yaptığı baskı ve şiddetten dolayı evde kaçtığını,evini terk ederken büyük hayalleri olduğunu o taşra kasabasında yaşlanıp ölmektense hayallerinin peşinden gidip New York ta ünlü bir dansçı olmak istediğini fakat hiçbir şeyin yolunda gitmediğini ve parasız kalınca da fahişelik yaptığını anlattı.Beni asıl meraklandıran şey ise ne olmuştu da melisa gelip bana bunları anlatmıştı.Birkaç dakika sonra kafamdaki sorunun cevabını bana kendiliğinden verdi.Dün akşam müşterisini beklerken omzuna birinin dokunduğunu ve bu gece için uygun olup olmadığını sorduğunu arkasına döndüğü zaman karşısındakinin babası olduğunu ve kendini çok kötü hissettiğini ve oradan hızla uzaklaştığını ve sığınılacak tek dostu ben olduğumdan dolayı buraya geldiğini söyledi.İsterse eğer fahişelik yapmamasını kazandığım paranın her ikimize de yeteceğini söylememe rağmen teklifimi kabul etmedi.Mutfağa doğru gidip bir fincan kahve daha hazırladım.Melisa da dolunayın güzelliğinin farkına varmıştı.Gidip yanına oturdum.Dizlerime başını koydu.Beraber dolunayı izliyorduk.Kendini belki bu şekilde güvende ve huzurlu bir şekilde hissedeceğini düşünerekten saçlarını okşadım.Bir anda aklımda dolapta uzun zamandır duran 1987 nıgnay marka şarap geldi.Şişenin dibini görmek için bundan daha güzel bir zaman olamazdı.Muhteşem dolunay ve şarabın eşsiz büyüsü ile bir anda kendimizi yatakta buluverdik.O anda ne soğuk hava ne de kafamdaki soru işaretlerinin hiç biri umurum da değildi.Yanıp tutuşan bedenlerimiz ister istemez bütün havayı ısıtıyordu.Birbirimizin gözlerinin içine baktığımız zaman alevi görebiliyorduk.Bir heykel tıraşın elinden çıkmış muhteşem bir beden ve arzuların doruklarında bir kadın belki de dünyada ki aramakta olduğum cennetin yansıması kelimelerle ifade edilemeyecek bir zevk , sabah gözlerimi açtığım zaman melisa çoktan gitmişti.Sanki bütün gece kafama bir sopa ile vurulmuş gibiydi.İlk başta hemen yataktan kalkmak istedim ama kalkamadım.On on beş dakika yatak sefası yaptım.Gecenin vücuduma kattığı şarap ve ter kokusundan kurtulmalıydım.Birazda kendimi kirlenmiş hissediyordum.Ne zaman bir kadınla ilişkiye girsem bu duyguyu daima hissetmişimdir.Banyoya girip duş aldığım zaman kendimi temizlenmiş hissediyorum.Aynanın karşısına geçip kendi kendimle konuşup rahatlamaya çalışıyorum.Bazı zamanlar zina yapmamak üzere defalarca kendime söz verdim.Ne kadar söz verirsem vereyim kendimi de bu zevkten bir türlü muaf tutamadım.Ben bunları düşünürken dışarıdan bir kadının çığlıklar attığını duydum.Ölmüş o ölmüş diyordu.Akşam gözlerine bakmaya bile utandığım gecenin soğuğuna rağmen vicdanımı dinlemektense zevklerimin peşinden giderek eve almaktan vazgeçtiğim sokağın köşesinde kartonların içinde ısınmaya çalışan yaşlı adam donarak ölmüştü.Bunun nedeni bendim.Birkaç saatlik bir zevk uğruna bir insanın ölümüne neden olmuştum.Başımı ellerimin arasına alarak bilinçsiz bir şekilde evin içinde dolanıp durdum.Birkaç dakika sonra ambulans gelip yaşlı adamı alıp götürdü.Vicdanımı rahatlamam gerekiyordu. Aşağıya inip ayakkabıcı doly’e ambulansın hangi hastaneye ait olduğunu sordum. Bulduğum ilk taksiyi çevirip fakülteye doğru yola çıktım.Onu en azından ölümünde huzura kavuşturmak zorunda hissettim kendimi.Defin işlemlerini hallettikten sonra bankada ki tüm birikimimi çekerek deniz manzaralı bir mezar satın aldım.Mezar taşı yaptırmak için mermerciye gittiğimde adamın daha adını bile bilmediğim aklıma geldi.Uzun süre mezar taşına ne yazdırsam diye düşündüm.BU MEZARDA SOĞUK BİR ŞUBAT GECESİ DONARAK HAYATINI KAYBETMİŞ BİR İNSANOĞLU YATMAKTADIR VE BU İNSANIN ÖLMESİNİN NEDENİ DE VİCDANI YERİNE ZEVKİNİ TERCİH ETMİŞ BİR ZAVALLIDIR. Yazdırdım.Telefonla melisayı arayıp çağırdım.Mezarlığa çağırınca ilk başta çok korkmuş olayı anlatınca o da kendini suçlu hissetti.Adını bile bilmediğimiz yaşlı dostumuzu ebedi sonsuzluğa uğurladık.Bu olay hem benim hem de melisanın hayatı için bir dönüm noktası oldu.Melisa sokağın başındaki kafe de garsonluk yapıyor bense çalıştığım dergiye haftalık yazılar yazmaya devam ediyorum ve aynı evi paylaşıyoruz fakat ne zaman sokağın köşesine baksam onu görüyorum.Bu vicdan azabı içimi her geçen gün daha da kemiriyor.Bir an önce zamanımın dolmasını ve bu dünyayı terk etmek istiyorum.Çünkü ondan özür dilemem gerek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.