- 5070 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Azerbaycan`da Dokuz Ay ( 3 )
İlk üç gün içinde yaptıklarımız belliydi. Evden çıkıp yemek yiyor,dondurmamızı alıp bir parkta oturuyor ve kös kös eve dönüyorduk.Hayatım resmen durmaya başlamıştı ve ben bu durumdan hiç hoşnut değildim. Okulların açılmasına da daha çok vardı.
Azerbaycan’a yeni gittiyseniz ve yolda dolaşıyorsanız şu cümleyi duymanız ve söylemeniz zaman sonra size çok normal gelebilir.
- Aaaaaaaa Türk! Sanki yaratık.
Diyeceksiniz ki onlarda Türk değil mi? Elbette Türk fakat ne hikmetse Türkiye Türklerini ayırt etmeniz çok mümkün. Aslında bunun sebebini düşünmedim değil. Ne mi? Mesela bizim hatunlar Azeri hatunlarına göre biraz fazla sade. Tutun ki yolda saçları toplu, ayağında kot, makyajsız, üstünde de sade tişörtle dolaşan bir bayan gördünüz. Kalıbımı basarım ki bu kız yüzde doksan bir Türk kızıdır.
Erkeklerde ise durum tam aksi. Azeri erkekler öyle saç uzatmakmış, küpe takmakmış pek sevmezler. Malumunuz ki bizde biraz sevilir bu tarz. Azeri erkekleri klasik giyinmeyi severken Türk erkekleri genelde spor giyinmeyi tercih eder. İşte yolda böyle bir erkek görürseniz gene kalıbımı basarım ki yüzde doksan Türk’tür.
İşte bu saydığım sebeplerden olacak ki yine böyle kös kös parka giderken çıkmıştı bile ağzımdan:
-A a a a a Türk!
Zaman sonra bu kelimenin çıkması bizi gerçekten mutlu etmeye yetmişti.
Parka gidip oturduk.Bu bizim Türk arkadaşlar yanımıza geldi ve :
- Ev mi arıyorsunuz?
-Yok canım ne evi, şükür kafamızı sokacak bir yerimiz var.
-Biz de ev aramaktan geliyoruz.Burada pek bir sorun. Bulduk bir tane.Türkiye’nin neresindensiniz?
Gerçekten de Bakü’de ev bulmak büyük bir sorundu. Ya evler çok eski oluyor ya da bütçesi çok ağır geliyordu. Derken bizim bu Türk arkadaşlarla başladık muhabbet etmeye. Bir de bu arkadaşlar hemşerimiz çıkmaz mı? O o o o o bir başladı mı toprak muhabbeti bitmek bilmez bilirsiniz. Hele bir de gurbetteyseniz.
Biz bu iki arkadaşla pek bir dost olduk ilerleyen günlerde. Zaman zaman görüşüyor, toprak muhabbeti yapıyor, gülüyor, eğleniyorduk. Hem arkadaşlarımızdan birinin Bakü’de dördüncü yılıydı ve bize öğretecek çok şeyi vardı. Aynı zamanda psikolojide okuyan arkadaşımız yaptığı psikolojik tahlilleriyle de gülmekten kırıp geçiriyordu bizi. Zavallımızın bir de gurbette sözlüsü vardı. Bir başladı mı özlem muhabbeti bitmek bilmiyordu.
Dostlarımızı bir gün yemeğe davet ettik. Ama bir sorun vardı. Ne ben ne de arkadaşım yemek yapmayı bilmiyorduk. Sevgili psikolog adayı arkadaşımız eve kap çanak alma konusunda gene yetişti imdadımıza. Ev arkadaşımla ben de markete gittik. Marketteki kadın bana, ‘sen ne geşeng gızsaan , eyni bizi okşursaan ‘ demez mi?
Haydaaa ne diyordu şimdi bu kadın okşamak falan, kimi okşamışım be kadın diyesim geldi ama yine tuttum kendimi. Zar zor birbirimizi başa düştükten sonra anlaşılmıştı meğersem kadın bana:’sen ne güzel kızsın aynı bize benziyorsun’ demeye çalışmıştı. Neyse ki bir sorun olmadan market alışverişini de tamamlamıştık. Sıra et almaya gelmişti. Bir kasap bulduk diye sevinirken , ne görelim beğenirsiniz camda?
‘Sümüklü et …. Şirvan’ , ‘Sümüksüz et…… Şirvan’
Bizim dilde pek de iyi bir manası olmadığını hepinizin bildiğini sanıyorum, bir de bunu ete yapıştırın. Nasıl bir şey düşünürdünüz? Evet, bizde aynen sizin gibi düşündük ve miğdemiz iflas etti. Hemen arkadaşlara bir zeng ederek bunun manasını öğrendik.
Meğersem buradaki sümük, kemik anlamına geliyormuş. Miğdemizin iflasına karşılık bir kilo sümüksüz et alıp çıktık.
Akşama ne yapacağız diye kara kara düşünürken, aklıma bir fikir gelmişti. Makarna yapacaktım, hem daha önce de yaptığım için hiç de kötü bir fikir değildi bu. Taaaaki sofraya oturana kadar. Ben bir heves sofrayı hazırlamış, makarnanın yanına ketçapla mayonezi koymuştum. Makarnada bir terslik olduğunu hissetmeme rağmen kendime toz kondurmayı göze alamadığım için sesimi çıkarmamıştım.
Sofraya oturup herkes makarnasından bir çatal alınca suratlarındaki ifade bir anda değişivermişti sevgili arkadaşlarımın.
- Makarna nasıl olmuş?
Sevgili psikolog adayı arkadaşım:
- Mmmmmm ,ketçap çok güzel,mayonez de öyle.E e e tuzu da unutmamak lazım.
Yüzümün asılması makarnamın hamur olduğu gerçeğini değiştirmiyordu ne yazık ki. Ama felaket makarna bile, eğlenceli bir akşam geçirmemize engel olamamıştı.
YORUMLAR
2005-2006 ve yazınızın devamını okuma gereği bile duymadım , Azerbaycandan çok sevdiğim arkadaşlarım da ayrıca Azerbaycan halkının ülkesini sevmesine ve korumasına ve tarihine olan ilgisine de büyük değer veririm.
Çünkü ben de milletini, vatanını seven bir Türk genciyim.
Sizin anlamadığınız eleştirmek üzere yazmadığım bir yazıyı farklı algılamanız.
Size tavsiyem biraz Türk arkadaş edinin kendinize orada iki yıl geçmiş değil üzerinden her cümleden bir yorum çıkarıp yanlış düşünmek için adapte etmişsiniz kendinizi.
Sizi kötüleyen ya da küfre yer verecek bir cümle yok yazılarımda. Saddece Türkiyeye göre daha farklı Bakünün mimarisi ve bu da Türk öğrenciler için gerçekten sorun oluşturuyor alışık değiliz. Ve merak etmeyin eğer Azerbaycan halkını korumak gerekirse sizden daha fazla korurum.
Ayrıca iyi okumanızı tavsiye ederim ben Türkler için birbirini gördüğünde bu şekilde AAAA Türk dediğini söyledim.
Öyle bi abartmışsınız ki sizi tebrik ediyorum size ve ülkenize bi saldırı değildir bu yazı ama espri algılarımız farklı bizler sizin güldüklerinize gülmüyoruz ya da sizler bizim güldüklerimize gülmüyorsunuz ya da cümlelerin karşılıklı anlamı farklı oluyor bu anlaşmazlık da burdan geliyor sanırım.
Ben bu polemiğe burada son veriyorum kendimi savunmak zorunda değilim.
Türk öğrencilerin arasında konuşulan ve bizi Azerbaycana bakış açımız budur.
Bu size son cevabımdır hanım.
Çünkü anlattıklarımı farklı algılayıp farklı yorumlayıp beni bir düşmanmış gibi göstermenize izin vermem.
O yüzden yazdıklarınıza artık cevap vermeyeceğim istediğinizi yazabilirsiniz. Lütfen haddinizi biliniz ama.
Saygılar!!!
Neresi yalan güzel kardeşim ?
Okulu görmek mi istiyorsunuz Bakü Devlet üniversitesinin az yukarısına çıkın harici öğrenciler için hazırlık binası var gidin de bir gözünüz görsün.
CinCİn diye bir hat yok öyle mi . Adresinizi verin de size postalayayım.
Ayrıca bu yazıyı kötü bir amaçla yazmadım.
Ama anlayışınız bu işte.
Kaldı ki Bakünün en merkezi yerlerinde oturdum bırakın Targovinin aralarındaki 28 Mayın araları aralarına girmeye de gerk yok her tarafı harap binalarla dolu ancak anlayamadığınız bir şey olmuş küçümsemedim ben bunu sadece garibime gitti.
Türklüğün arkasınada sığınmayın ayrıca Türkiye Türkleri için neler düşündüğünüzü biliyoruz.
Vijdan demişsiniz.
Var mı sizde gerçekten merak ettim.
BİZ BİR MİLLET İKİ DEVLETİZ
Demi öyleyiz.
Ben kimseyi hiç bir şeyi küçümsemedim.
Türk öğrenciler için Bakünün ne demek olduğunu anlatmaya kendi yaşadığım olayları anlatmaya çalıştım.
Olayı devlet millet işine döküp nereye varmaya çalışıyorsunuz anlamadım doğrusu.
Kaldı ki oraya tahammül edemediğim için şu anda ülkemdeyim.
Yeterli sanırım size bu cevap.
Burcu hanım üç öykünüzüde okudum yazdıklarınızdan öyle anladım ki Azerbaycanda uzun zaman önce olmuşsunuz
çunki ŞİRVAN diye bir para adı çekiyorsunuz şimdi Azerbaycanda öyle bir para yok Baküye gelince Baküyü iyice tanımanız sonra bu şehir hakkında yazmanız lazımdı
Hiç doğru şeyler yazmamışsınız
Şahin AZERİ