- 761 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KELİMELER-4
UBUDİYET
Yılanın öpücüğü kondu dudaklarıma, ölüm kadar soğuk sevgi kadar sıcak, yalnızlık kadar ürkütücü.
Genç bir bedenin sıcaklığı, dünyaya haykıramamanın çaresizliği,
Neden?
Adalet, ilahi kudret! Neden?
Sevginin tohumuydu bir çiçekte açan kurumasının neydi nedeni?
Suçlu kim?
Çiçeği dünyaya getirmek için uğraşan insan mı?
Yeterince sevgi yok muydu verebileceğimiz? Daha ne istiyorduk, yok olacağını bildiğimiz canlar mı?
Ne kadar az seversem o kadar az acı çekerim, bu benim bencilliğim mi?
Ne kadar az insan tanırsam o kadar az yer veririm anılarımda, çok insan çok acı verir bana.
Uyumak istiyorum, her şeyi ardımda bırakıp uyumak.
Geçmiş ve gelecekte var olan ne varsa her şeyi bir kenara bırakıp uyumak ve uyanmamak ve rüyalarda yaşamak rüya olduğunun bilerek.
Her yağmur sonrası açan güneşte parlayan su damlası ve her su damlasında yansıyan ışık, hanginiz var olunca diğeriniz var olmakta? Cevabı biliyor musunuz?
Kulun kula ettiğini kim kime edebilir?
Hakkımda söylenenler nelerdir? Duyduklarım önemli mi? Söyleyen kişi önemli mi? Neyin nerede olduğu önemli mi? Sevmek veya sevmemek o da önemli değil?
Önemli olan?
…
Kırmızı benekli böcek sadece merhamet uyandıran benekleri sayesinde öldürülmüyor. Aslında o da bir böcek. Mademki böcekler zararlı ve öldürülmeli. Neden farklı muamele?
Kırmızı benekler şans getirir mi?
Ya! Renk körü biri için.
O da adil davranır mı? Diğerlerine göre. Kör mü olmak gerekir adil davranmak için?
Adalet hangi tarafta bulunmalı?
Sabır.
Zor günlerin dayanağı, dar günlerin dayanağı, mutluluk kaynağı hepsi sabır, niçin?
Mükâfat var mı yoksa biz mi uydurduk?
Gözler ve sözler ortak bir yalanın parçası mı?
ÜCRA
Ölümü hissetmek yaşama dört elle sarılırken, hiç ummadığın bir anda yanı başında rastladığında. Hayatının en ücra köşesinde belki de. Oysa nefes alma tadında.
Nokta ve sonsuzluk.
Neyin önce başladığını, neyin sonradan geldiğini kim bilebilir ki?
İlk durduğumuz yer burası mıydı?
Hükümdarlığını hangi yüzyılda olursak olalım ilan eden kişilere karşı koymak; kuralları olmayan bir oyunda oynarken kazanmayı düşünmek gerekir mi?
Ya da kazanabilmek her şeye rağmen, kimse yardım etmeden.
Birileri olmalı bu düzeni sağlayan. Kimlerdi bunlar? İsimleri nelerdi? Meçhul kahramanlar mıydı, yoksa herkesin bildiği maskeli insanlar mıydı? Göz kapaklarının ardındaki karanlık kadar gerçektiler. Aydınlığın içindeki karanlıklar, karanlığın içindeki aydınlıklar mıydı? Gece mi önceydi, gündüz mü? Hangisi, hangisinden sonra gelirdi? İsimler yüzler, hatıralar hepsi gerçek ise yalan hangisi? Biz bardağın dolu tarafındaysak, boş tarafı kimin için?
Ne dolduralım boş kısmına ya da boşaltalım mı dolu tarafı?
VAAT
Rüyalar, insanların içine açılan kapılar. Her zaman açık olmalılar. Rüya olmadan içimizi göremeyiz. Herkes içini bilmeli bu çok önemli. İç dünyamız dış dünyamıza yansımıyorsa, herkesi kandırmış oluruz. Gerçekler bizi korkutmasın. Buna izin vermeyelim. İki yüzlülük her yerde mevcut korkuyu biz yarattık.
Bir düş gördüm, uyanmadan hemen önce. Atilla’nın ordusundaydım, alabildiğine uzanan bozkırlarda. Atımın sıcaklığı her tarafımı kaplamıştı. Herkes korkuyordu. Roma’nın ihtişamı ve gücü bir anda yok olmazdı. Ancak Bleda’nın sinsiliği ve kurnazlılığı yok edebilirdi. Ama Atilla kazandı zaferi. Sonra atımı Malazgirt ovasına sürdüm. Alparslan dolaşıyordu, bitmiş savaşın sonrasında kanlı meydanda. Oradan bakınca daha nice ovalar gördüm. Çaldıran’ı, Ankara’yı ve Sakarya’yı. Sonra bozkırlar gördüm, çıplak ve kurak. Sadece ovalar kanlarla sulandığı için verimli toprak. Her karış toprağa insan ektiğimiz halde neden ovalar verimli, bozkırlar çıplak?
Suçlusu kimdi? Kendini toprağa veren insanlar mı yoksa verimsiz topraklar mı? Yoksa bu düşü gören uykusuz insanlar mı?
ZAAF
Her şey yıllar önce başlamıştı dediğimde çık iddialı bir laf ettiğimi biliyorum. Ne ki benim için kendini dev aynasında görmemin sebebi. Artık ben yorgunum. Kime söylüyorum, kimim var ki? Daha önceki söylemlerimi kime söylemiştim, kim dinlemişti? Hayat birbiri ardına geçen gün dediğimiz kavramların sıralaması değimli? Ne kadar değerimiz olduğuna kim karar verecek? Sesimi duyuramadan geçen zaman, ne garip. Bırakıp gitmenin sıkıntısı var karşımda duran zamanı. Tadı, rengi, kokusu neyi var?
‘’ Bir kuşun gizli gözyaşları takılı kanatlarına
Hayatın fişin çekip her gün
Akşam olduğunda kafesine kapatılıp
Gün doğumu kanlı doğumlara gebe
Her sevgi filizi yüreğimde kök salarken ölümün ardından
Düşen bir yaprağın solgun renklerine karışıp terk etmek
Beynimin sessizliği ya da kalbimin çarpmaması
Değil benim ölümüm
Kara bulut yüklü değil benim yüreğim
Yine çekmek elini kıskançlığından dünyanın
Ya da sevgiyle boğmak seveni sessiz sedasız
Cevapsız bırakmak sorulamayan soruları
Ten denilen et yığınına sıkışmış hayat değildi yaşadığım
Nefes almak değildi boğulurcasına kara gecelerde
Susmak haykırmak gerekirken adalete ve var olan yok olmuşlara
Yine bir kuşun kanatlarına tutsak gözyaşlarına aldırmadan
Uğruna dolaşmak peşinde farkına varılmadan sevdaların
Darılmak hayat dair ne varsa bildiğim
Sığdırmak göz açıp kapaması kısalığında
Son sesin umuduyla beklemek
Sevgiliyi rüyalarımda bir daha uyanmadan
Son günümde balmumu kanatlarıyla güneşe ulaşmak isterken
Gizlemeden gözyaşları mavi gökyüzünde
Yere değmeden yok olmak.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.