SONSUZLUĞA DOĞRU BİR GİZEM
Üniversiteli genç, her zamankinden farklı olarak sebepsiz ve belirsiz durgunluğunun içinde kayboluyorken, dersi sıkıcılığına mal etmiş ama profesörün dersi çoktan bitirdiğini anlayamamıştı.Uyku harici bir sürekli göz kapanıklığı tattıktan sonra, sınıftaki yalnızlığının farkına vararak toparlandı.Bütün dengesizliğinin, gözlerinden sezilebilecek bir haldeki gösterisi ile içgüdüsel duyguları doğrultusunda otobüs durağına gitti.Otobüsün rahat koltuklarında kendini hissettiğinde, dışardaki alışık olduğu görünümler ile anılarını gözlerinde buluşturma girişimi, tanıdık seslerin bile algılanmasına izin vermiyordu.Bu kesişimlerin son bulmasını istediği bir yerde, kaldığı öğrenci evinin çok uzağında,inmemesi gereken bir yerde indi otobüsten.Açlığı zihnindeki karışıklıktan dolayı kendini hissettiremezken, o , eve gelip uyumayı tercih etti hemen.Kalktığında, zamanın onu gece yarısına kadar sürükleyip fiziksel normalliğini bozduğunu fark edebiliyordu. Böyle anlarda yaptığı en iyi şeyi, şiir yazmayı,aklından geçirip kendinden bir tane daha armağan etmişti hayata.Bir türlü normal olmayı beceremiyor ve fena içeceklerle fenalaşarak üzerindeki ağırlıktan kurtulmak istiyordu.
Evin içinde arkadaşları ile arasındaki bir duvarlık mesafede bile onlardan soyutlanmayı başaran genç, giyinip sessizce dışarı çıktı.Hiçbir şey bilmek istemediği bu halde bildiği en iyi şey, en yakın tekel büfesi ve yağmur damlalarının şakaklarındaki terler ile kaynaşmasıydı, yalnızca onun duyabildiği bir gürültüyle.Bu saatlerde sokaklardaki egemenlik, köpekler ile garip dünyalar taşıyıcılarına adanmış olurdu.Çocukluğunun ona bıraktığı köpek korkusu, bu dengesizlik içinde taşıdığı yoğun cesaret dolayısıyla ona sokulmaktan korkmuştu anlaşılan.
Adımlarının ıslaklığı giderek artarken, oturduğu mahalledeki internet amaçlı bir kafenin karşısında bulunan marketin ön camları, bir insan yansısı içinde utangaçlığını belli ederek onun dikkatini çekmeye başlamıştı.Omzunda garip bir dünya yüklü garip bir adam, sağ omzunu eğmiş, sağ bacağını dizinden biraz bükmüş ve sağa dayalı bir şekilde kendini garantilemişti o camlara.Adam, kendinden yalnızca birkaç yıl yeni olan ikinci elden edindiği giysisi, dirençsizliği nedeniyle bir türlü bitmek bilmeyen kutusu değişik yerlerinden darbeli elindeki birası, eğik başı ve kıpırtısız duruşu ile canlı bir figüran konumundaydı adeta.Yağmurun azalttığı görme imkanına rağmen genç, adamı görebiliyor ve ulaşması gereken caddenin sonundaki tekel büfesine gitmek için adamın yanında geçmesi gerektiğini biliyordu.Adamın yanında geçiş hızının, normal yürüyüş hızında düşük olması, görünümsel olarak adamı daha iyi tanıma imkanı vermişti gence.Bu tarz görünümlere alışıklığı dolayısıyla bu geçiş ve tanımadan pek etkilenmeyen genç, aynı adam ile caddede karşılaşımca biraz tedirginlik yaşamıştı.Oysa onun isteğini engelleyecek derecede oluşmamıştı bu tedirginlik.Nihayet tekel büfesine geldiğinde yüzündeki soluk ve sinirli ifadenin yansısı, büfe sahibinin gözlerinde duruyordu.Birkaç anlaşmazlık neticesinde oluşan gürültülü tartışmanın sıkıntısıyla caddeye yönelmiş, yine aynı adamın bu kez ters yönden kendine doğru geldiğini görmüştü.Sonrasında bir tedirginlik daha...Bu da yine ulaşmak istediği rahatlığa engel olamamış, yağmura karşı edindiği bağışıklıkla yolunu değiştirmeden eve doğru yürümeye başlamıştı.
Adamı ilk gördüğü sokağa tekrar girmesi, ona şaşkınlık ve tedirginliği ardı ardına yaşatmıştı.Çünkü adam, ona ilk göründüğü gibi aynı duruşa sahip ve ilk göründüğü yerdeydi.Normal yürüyüş hızı, adamın yanında geçiş hızının altındaydı bu sefer.Bu gizeme rastlantı yakıştırmasıyla son veren genç, eve gelmiş, odasına çekilerek onca müzik imkanı içinden radyoyu seçip kendince bir sofrada içeceğinin etkisini hissetmeye başlamıştı.Kaldığı evin, apartmanın son katının bir üstü, ek bir yapı, önüyle birlikte üç tarafının açık olması hoş bir durumdu onun için.Gece yavaş yavaş güç kaybederken, aynı zamanda zihindeki su ile ilgili yansıma kökenli sözcük anımsamalarına aykırı bir sessizlik oluşmuştu dışarda.Genç artık birer birer kaçışan öfkeli bulutların geride bıraktığı yıldızları merak ediyordu.Yarım kalan türküsünü dışardaki yıldızlara söyleme vaktinin geldiği düşüncesiyle ve fenalaşan fiziki haliyle terasa doğru ilerlemişti.Gökyüzü ile hasret gideren gözleri, ağırlaşıp yavaşça yere doğru kayarken apartmanın önündeki hareketliliğe takılmıştı.Ani bir sarsıntı ile garip hareketler yapmaya başlayan genç, hızla odasına gidip kendisini yatağına atarak anlamsız bir titreyişin etkisinde kaldı uzun bir süre.
Apartmanın önünde yine o adam...
Bir bakış karşılaşması yaşanmıştı, gence göre bir bakışın bir bakışı çağırması gibi algılanan.Titreyişi geçtikten sonra genç, bütün olanlara mantıksal sebepler bulmaya çalışıyor, hayal dünyasının anılarla sınırlandığı ve düşüncelerinin gerçeklerden fazlaca usandığı bu haliyle, mantığında böyle bir olaya bir türlü yer bulamıyordu.O adamın oluşturduğu bu gizi kendine yediremiyor, içeceklerinin etkisinden çok, yaşadığı zıtlıkların etkisini hissediyordu zihninde.Zaman zaman durgunluğunu bozup dengesizce hareketler yapıyor ve yüksek sesle garip şeyler söylüyordu.Vücudunda tamamen hareketsizliğe dönüşen son bir durgunluk yaşamış ve bu durgunluğun ardından aniden dışarı çıkarak terastan, beşinci kattan, aşağı atlamıştı.Ayak üstü bir düşüş yaşamış, bilinci biraz yerine gelmiş, vücuduna dair bütün duyarlılıktan yoksun kalmıştı içecek etkisi dolayısıyla.Yalnızca sağ bacağının bükülmüş olduğunu görüyor ve bunu bacağının kırılmış olmasıyla bağdaştıryordu.Aynı zamanda yüz üstü bir uzanış durumundayken akışkanlığını hissedebildiği, kafasının sağından ve solundan ilerleyen sıvının kaynağını yağmura bağlıyor ve rahatlıyordu vücudunun üstündeki kan yoksunluğuyla.Zaman ilerledikçe, damarlarından çekilerek yerini kana bırakmaya başlayan içecek, acının haykırışlarla kendini gösterir duruma gelmesinde vesile olmuştu.Mahalleliye düşen ise sabahın uğursuzca getirdiği bu olayın farkına varıp, genci en yakın hastaneye, üniversite hastanesine, götürmekti.Üniversite kampüsüne ulaşmak için bu kez otobüsü değil ambulansı kullanıyordu genç.Fakülteler farklıydı ya da bütün farklılıklar onun için bitmiş ve o bir bilinmezliğe doğru yol alıyordu.Çünkü bir türlü göremediği kafasının arkasındaki çatlak, beynini kanatmış, tıpkı birkaç saat önce acıdan kanayan yüreği gibi, onu sonsuz bir nefessizliğe adamıştı.
Apartmanın önünde gencin düştüğü yerdeki kan izine dalan gözleriyle ve bütün masumiyetini gizlediği gözyaşlarıyla adam, bütün yaşanmışlığını anımsıyordu sessizce.Gencin sokakta adamı görüp caddeye çıktığında aynı adamdan iki tane daha görmesi, görünümsel benzerliğin yağmur vesilesiyle başka varlıklar üzerinde yanılsamaya sebep olmasından başka bir şey değildi ki genç, bu yanılsamaya meyillenecek en uygun kişiydi belki, o mekan ve zamanda.Genç büfeye giderken yanından geçtiği kıpırtısız adamın o geçişten sonra yere düştüğünü büfeye gidip gelme süresinin adamın kalkıp aynı şekilde kendini market camlarına garantileme süresinin eşleştiğini anlayamamıştı. Genç, böylesine kıpırtısız bir duruşun kendisi için bozulduğunu sanmıştı.Çünkü uzunca bir bedeni durgunluğun verdiği güç ile adam, gencin evinin bulunduğu apartmanın önüne gelebilmiş ve apartman önü, ikisinin de buluşma noktası olmuştu farklı biçimde.Ayrıca adamın sağ bacağını bir köpek ısırmıştı oraya gelirken.
O adam bir zamanlar üniversite öğrencisiydi, gencin kaldığı evde kalmıştı ve o evde çok güzel şiirler yazmıştı...
o.k.ş
[
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.