- 1278 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Azerbaycan'da Dokuz Ay (2)
Genç bir çocuk ve iki arkadaşı geldi bizi almaya.Kadere bakın ki çocuk ilkokul öğretmenimin hiç sevmediğim oğlu çıktı.
-Neçeye aparırsın bizi?(Kaça götürürsün?)
-Beş şirvan ver da ay kişi(Beş şirvan beyfendi)
-Üç şirvana aparırsan apar yoxsa yox.(3 şirvana götürürsen olur yoksa olmaz.)
-Dört şirvana eyleş da.(Dört şirvan ver otur)
-Üç şirvan.
-Yahşi ay kişi yahşi.(iyi beyfendi iyi.)
-Siz iiki degige gözleyin,men gelirem.(İki dakika bekleyin geliyorum.)
Bu maraqlı danışıqtan sonra(ilginç konuşma) taksiciyle biz de gözleyedurduk valizleri getirmeleri için.Ve başladık Bakü’nün sokaklarında ilerlemeye.Ama o da neydi donakalmıştık gördüğümüz manzara karşısında.Tam bir hayal kırıklığı yaşamıştık.Geçtiğimiz sokaklar kedilerle harabe evlerle doluydu.Geldiğimiz ev ise çok ürkütücü bir girişi olan ikinci katta,uzunca ve dapdar bir koridorda karşılıklı dairelerden oluşan dubleks bir evdi..Klasik Sovyet tarzıydı bu mimari yapı.
Bir oda verdiler bize gece dörtten sabah sekize kadar ne yaptığımızı sorgulayıp durduk arkadaşım ve ben.Ama,dönüş yoktu artık.Buranın iyi yanlarını keşfedip devam edecektik yola.
Sabah sekizde hazırlandık ve okula doğru yola koyulduk.Okul demeye binbir şahit gereken binaya gelince bir hayal kırıklığı daha yaşadık.Nerede efendim bizim buradaki mis gibi üniversitelerimiz?Bir kattan oluşan,üstünde gaçkınların (göçmen) bulunduğu eski püskü arkası çöplük dolu olan bir harabeydi burası.Hazırlık eğitimini burada görecektik.
Kayıtları tamamlayıp Rus sınıflarından birine de yazıldıktan sonra çorba içmeye gittik.Sonrasında birer hat aldık kendimize.Zaten Bakü’de iki tane gsm operatörü vardı.Biri simsim diğeri cincin.Neydi bunlar böyle simsim,cincin gülmekten kopmuştuk.Hatlarımızı da alıp tintin yola koyulduk.Sonrasında bizi bir eve yerleştirdiler.Ama hem siyasi görüşümün hem de yaşam tarzımın ters olduğu bu evde kalamazdım asla.Arkadaşım da benimle aynı görüşteydi,ama;babası burada kalmamız için ısrar ediyordu.Hemen sevgili annelerimize simsim kartlarımızla zeng ettik(aradık) ve asla burada kalamayacağımızı belirterek ertesi gün ev tutulması konusunda karar aldık.
Bütün gün girdiğimiz bir sürü harabeden sonra,sonunda eve benzer iki otaqlı bir ev taptık(iki odalı bir ev bulduk).Ev sahiplerimiz özellikle Toffiq amca çok seyirlik bir insandı.Rusça’yı ana dili gibi konuşan,çok koyu bir Azericesi olan eğitimli,ama; sektöründe çalışmayan(ki Bakü’de hemen hemen tüm fertler üniversite eğitimi almış olmasına rağmen alanlarında çalışmazdı.Çoğu taksiciydi :) ) 65 yaşlarında şeker gibi bir insandı.O gün bir sürü kargaşadan sonra sonunda biraz türkçe bilen makler(emlakçı) sayesinde birbirimizi başa düşmüştük.Artık bir evimiz vardı,hem de eşyalıydı ve biz mutluyduk.
Arkadaşımın babasını uğurladıktan sonra yemeğe bir Türk restoranına gittik.O kadar yorgunduk ki bir adım bile atmaya halimiz kalmamıştı.O yüzden akşamı evimize gidip güzelce bir uyku çekerek geçirmeye karar verdik.Hem nasılsa okullar açılana kadar bir sürü vaktimiz vardı Bakü’yü keşfetmek,bilmediğimiz sokaklarda kaybolmak ve bu ülkenin insanlarını tanımak için.
YORUMLAR
gitmeyi çok istediğim bir ülke hakkında önemli bilgiler edindim. azerice de sözcükleri kullanman bence anlamlı olmuş ve bir başka tat katmış öyküye.
"Biri simsim diğeri cincin.Neydi bunlar böyle simsim,cincin gülmekten kopmuştuk.Hatlarımızı da alıp tintin yola koyulduk."
buradaki ses tekrarları ve sözcükler arasındaki benzerlik de ayrıca bir güzellik.
duygu, düşünce ve yaşadıklarına sağlık. teşekkürler...
evet Bakü'de pek çok arkadaş hastalanıp dönmek zorunda kalmıştı. Siz o gruba girmiyorsunuz demek ki. Eğitiminizi tamamlamışsınız. Azerbeycan'ın geçirdiği dönemleri düşünürsek bu fakirliği normal görmek gerek.
dil pürüzsüz. zevkle okutturuyor kendini.
bizde böylece unuttuğum dilin pratiklerini yapıyoruz sayenizde
tebrikler