23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1472
Okunma
Şehir henüz üzerinden mahmurluğunu atmaya çalışan,canı tembellik yapmak istemiş bir çocuk gibi geriniyordu yeni sabahın ışıklarına.
Pazar günü sabahının rehaveti üstüne çökmüş de sıcak demli çaylar bardaklara doldurulmadan,taze ekmek kokuları köşe fırınlardan duyulmadan açılmayacaktı sanki gözkapakları...
Her tatil günü olduğu gibi ,bu pazar da simitçilerin sesleri duyuluyordu sokak aralarında..
Hafta arası mesai saati başlangıçlarında şehri anlaşılmaz bir uğultuya boğan,alışık insanın duymadığında yadırgadığı korna ve gaz sesleri kuşatmıyordu geniş caddeleri...
Çocuklar pijamalarından arınmamıştı henüz ,anneler demliklerde mis kokulu çay kaynatmak için hazırlanırken...
Babaların son gündemi içeren gazeteleri taze ekmek buğularına karışık bırakılmıştı şeffaf poşetlerin içinde,uykuya yenik düşmüş ailelerin kapı tokmaklarında hala öksüz alınmayı bekliyorlardı neşe dolu sofralara...
Günün sıcak olacağı besbelliydi daha güneş yüzünü gösterip gülümsemeye başlarken...
Nevresimlerine boncuk boncuk ter bırakanlar bedenlerini serin sularda temizleyip,bir bir yerleşince balkondaki kahvaltı sofralarına,sokak şenleniyordu çay kaşıklarının ince belli bardaklarda senfonisiyle...
Radyolardan gelen birbirine karışan melodiler her ailenin az çok müzik zevkini yansıtıyor,kimi içli şarkılarla uzaklara dalarken,kimi canlı melodilerle sohbetini neşelendiriyordu...
Kahvaltı sofraları toplanmadan hemen önce gazetelerin bulmaca ekleri yarı yarıya doldurulmuş,cevapsız kalan kelimeler piknik sepetinin içine ağaç altındaki yemeklere toz konmasın,üstüne örteriz diye çoktan yerleştirilmişti.
Bir günlük gazetenin ömrünün piknik sepetinin dibinde son bulması yetmiyormuş gibi bir de üstüne plastikten tabaklar,çatallar,bardaklar,mangala yarenlik edecek maşalar,baharatlar yerleştiriliyordu..
Ağaç altı iyi bir yerde mangal yapıp yemek istemek yetmiyordu kalabalık şehirlerde...
Erken çıkmak lazımdı evden yeşil boyalı yıpranmış piknik masalarında yapay su kenarlarında manzaralı bir köşede piknik sefası sürebilmek için.
Arabayı çoluk çocuk ,yaşlı büyük,konu komşu,akraba kim varsa aile efradından doldurup,bir oyun havasının ya da son moda pop müzik oynak bir şarkının eşliğinde kimbilir kaç kilometre gidiliyordu yeşillik bir alan bulabilmek için şehir merkezlerinde...
Neyse ki sıcak bir günün öğle vaktinde uzunca bir yolculuktan sonra varılan serin su kenarları herkese ’İYİ Kİ GELDİK.DEĞDİ VALLA.’ dedirmeye yetiyordu bir yandan münasip yer ararken bir günlük sefaya.
suya çok yakın olmamalı,oyun parkına nazır olmalıydı ki çocuklar sudan öte oyun parkının farkına varsınlar ,telaşlı anne de rahat rahat kurabilsin sofrasını...
Umumi tuvaletlere çok uzak da olmamalıydı ,yoksa yaşlı nenenin rahatsızlığı zehir ederdi pikniği diyordu genç adam..
Arabaya yakın olsun diyordu eşofmanın rahatını içine sindirmiş baba.
Eşyaları taşıyacaktı ya...
Nihayet bulunan ,ekose sofra bezlerinin serildiği yarı kırık piknik masasını salatalarla,sarmalarla,böreklerle donatıyordu genç anne ,bir yandan çocukları suyun yanına çok yaklaştırmamaya çalışırken.
Baba mangalda kömürleri közlüyordu bir yandan köfteleri içi de iyi pişsin deyip avuçlarında inceltirken.
Nene temiz havanın tadını çıkarıp öte taraftan ağır adımlarla etrafı keşfederken,büyük bir özlemle ağaç kabuklarına dokunuyor,toprağı avuçlarında hissediyor,bu şehrin her yanı ağaçla dolu eski günlerini yadediyordu ikindi namaz vakti yaklaşıyor abdest tazelemem lazım hanım kızım diye gelinine seslenirken..
Pişmeye durmuş köftelerin keskin kokusu herkesin iştahını kabartmış,genç anne neneyle birlikte toza bulanmış çocukları da ellerini yüzlerini yıkamak üzere umumi tuvaletlere götürüyordu.
Biran evvel sofraya oturmak siteyen herkes alelacele zorunlu işleirni bitirmiş,köpük köpük kolaları bardaklara doldurmuş,sofranın bütün nimetlerinden yararlanmaya çalışıyor,
akşam çökmeden bir de közde pişirilmiş türk kahvesinin tadını bakmak için acele ediyorlardı..
İlerden bir hışımla gelip de sofranın ortasında konaklayan bir futbol topunun beklenmedik ziyareti, babayı çığırından çıkartmış,topu aldığı gibi bıçak darbeleriyle ardından koşup gelen çocukların gözünün önünde mevtalara karıştırmıştı bile.
Öfkesini yenemeyip ,ağzına sopuk suya salınıp da buz gibi olmuş karpuzdan çatal çatal indirmişti midesine..
Kahve telvesi renginde akşam çökerken anne topladı eşyaları.
Baba taşıdı.
Çocuklar ’KOŞMA.TERLEYECEKSİN.ARABAYA DİKKAT ET’ uyarılarını duymadan geçirdikleri günün sonunda yorulup arabanın arka koltuğunda uykuya daldı, üstlerinde ızgara köfte kokusu.
Araba piknik yeri otoparkından çıkarken ,hiçkimsenin aklına gelmemişti mangalı söndürmek..
Közlendi durdu ağaç altında bir başına ...
İnin cinin top oynadığı saat gelince bekçi de bindi gitti arabasına...
Zaten akşama kadar çocuk gürültüseünden,mangal kokusundan başı dönmüş,bir an evvel evine kavuşmanın hayalini kurarak ne olacak canım bugün kontrol etmesem dedi içinden..
Kara talihine,kör yangınına ,kendi haline bırakılan yapay dereli piknik alanı kızıl ışıkları kucakladı önce,
sonra alevler içinde kayboldu karıncalar,kuşlar,ağaçlar ...
Vakitsiz gelen ecelin telaşına kapılıp da kaçabilenler ,kimbilir başka nerede bulabilecekti yeşillik bundan sonra...
Sabah olup da bekçi gelmeden önce kimsecikler şahit olmamıştı yeşilliklerin karalar bağladığına...
Suların mavi değil,is rengi gri aktığına....
Baba yeni bir mesai saatine uyandı.
İsteksizdi işe...
Kahvaltıya oturdu televizyonun kumandasını eline alıp da haberleri açtıktan hemen sonra...
Son dakika geçiyordu ajans.
- Sayın seyirciler.Ülkemizin ciğerleri bir bir yokolmaya devam ediyor.
Maalesef şehrimizin 50 km uzaklığında bulunan piknik alanı dün gece alevlere boğuldu.
Şans eseri piknik alanı yangınında ölü bulunmazken 100 hektar yeşillik alan kül oldu.
Yangından sorunlu tutulan bekçi gözaltına alınırken ,yangına piknik yapan ailelerin söndürmeyi unuttuğu ateşin sebep olduğu ihtimali üzerinde duruluyor.
Babanın çayından aldığı yudumu boğazında kaldı.
Dün akşam sinirle ağaçları ardında bırakıp,evine dönerken mangalı unutup, çocuklarına miras bırakması gereken zenginliğe nasıl da kıydığını acıyla düşündü..