Dünüm, Bugünüm ve Kitaplarım
Çalan zilin sesiyle irkildim. Ne kadar da çabuk geçmişti bu son ders. Bir haftayı daha tamamladık işte. Karşımda “bizi bırakın artık” dercesine yüzüme bakan ve bir an evvel eve gitmeyi isteyen yirmi altı çift göz var.
—Tamam, çocuklar çıkabilirsiniz, hepinize iyi tatiller dilerim. Kompozisyonunu vermeyen varsa getirsin, umarım iki gündür kitaplar hakkında konuştuklarımız işe yarar ve artık internet başında vakit geçirmek ya da televizyondaki onlarca gereksiz programı izlemek yerine biraz kitap okumayı tercih edersiniz.
Bütün öğrencilerim kaçarcasına toplandılar ve sınıfı kısa bir sürede boşalttılar. İki gündür kitabın önemini anlatmaya çalışıyorum ama bir türlü başaramıyorum sanırım. Sorun ben de mi, bu yeni nesil çocuklarda mı, yoksa kitaplarda mı acaba?
Bir yandan bunları düşünürken bir yandan da öğrencilerin kompozisyonlarını topladım ve evime doğru yola koyuldum. Öğretmenliğimin on dokuzuncu yılındayım, birkaç tane beşinci sınıf mezun ettim ama bir türlü kitapların önemini çocuklara anlatma konusunda kendimi mezun edemedim. Öğrencilerden her sene “Kitap ve Önemi” hakkında kompozisyon yazmaları isterim ama her seferinde sonuç aynı olur. Ezberlenmiş birkaç cümle… Hep aynı cümleler… Hep aynı kompozisyonlar…
Benim zamanımda… Ne kadar da sinir olurdum bu “benim zamanında” ifadesine ama şimdi çok kullanır oldum nedense. Ne diyordum? İşte, benim zamanımda kitaplar daha değerliydi. Kitapların önemini benimserdik ve bilirdik. Öğretmenim kitaplar hakkında yazı yazmamı istediğinde sayfalarca yorulmadan yazabilirdim. Benim yazdıklarım şimdiki öğrencilerin yaptığı gibi ezberlenen cümleler değildi. Satır satır, kelime kelime, harf harf okurdum çok zor edindiğim kitaplarımı ve öğretmenlerim, kitapların önemini sorduğunda, sadece yüreğimden geçenleri yazardım.
Kitaplar benim için bir yaşama bağlanma ipiydi, hayatla benim aramda kurulu olan ve üzeri yol gösteren tabelalarla dolu bir köprüydü, bazen insanların içini gösteren bir gözlük, bazen beni alıp uzaklara, bilinmeyene götüren bir uçaktı. Bazense ben kitap, kitap bendim. Etle tırnak nasıl birbirine kenetlenirse kitapla ben de öyle kenetlenirdik birbirimize çoğu geceler. Benim için çok önemliydi kitaplarım, bu yüzden onlara gözüm gibi bakardım. Okurken kaldığım sayfanın arasına kâğıt parçası koyardım ve kaldıkları sayfanın üst köşesini kıvıranlara çok kızardım. Çünkü kitaplarında canları, duyguları vardı bana göre. Korkardım onları incitmekten.
Çok kitap okurdum ben, halen de okuyorum. Çoğu insan kitapların arasında delireceğimi ya da küfleneceğimi düşünürdü. Boş işlerle uğraştığımdan bahsederlerdi bazıları da. Hiçbirine aldırmazdım ve kitap okumaya devam ederdim. Çünkü ben kitapların en büyük hazinelerden daha değerli olduğunu bilirdim ve bunları söyleyenlere, bu hazineye sahip olamadıkları için, sadece acırdım. Annem boş zamanlarında kitap okurdu hep, babamın da ondan pek farkı yoktu, kitabı elinden düşmezdi hiç. Bir yandan kahvesini yudumlarken, bir yandan da yakın gözlükleriyle kitap okuyuşu halen gözlerimin önünde. O güzel kahvenin kokusunu duyar gibiyim, canım babacığım sen rahat uyu mezarında ve sakın merak etme olur mu… Ben senin mirasın olan kitaplarına çok iyi bakıyorum ve tüm teknolojik icatlara rağmen öğrencilerime kitap okumanın önemini aşılamaya çalışıyorum. Merak etme babacığım, kızın aynı senin izinde, mücadelesine devam ediyor.
Babam hep söylerdi:
—Kitap okumayan insanlara kitapların önemini anlatmak çok zordur. Eğer bir insanın bütün damarlarına kitabın kokusu işlemezse, kitaplardaki düşünceler o insanın beyninde dans etmezse, işte o insan kitabın önemini anlayamaz. Ancak onlarla arkadaş olunca anlayacaksın onların önemini…
Şimdi daha iyi anlayabiliyorum babamın söylediklerini. Kitaplar önemlidir. Neden biliyor musunuz? Çünkü en yalnız, en çaresiz anınızda yanınızda olan, sizi asla terk etmeyen candan dostlardır onlar. Düşüncelerimizi olgunlaştırır, ufkumuzu açar, bizi motive eder ve hayata bağlar kitaplar.
Eve geldiğimi fark ettiğimde tüm bu düşüncelerden sıyrıldım. Eve girip kendimi doğruca kanepeye attım. Düşünceler halen beynimde dolanıp duruyorlardı ve bana ulaşmak için yarışıyorlardı âdeta. Geçmiş ile bugün arasında gidip geliyordum durmadan.
Anne ve babaları kitap okumayan, şimdiye kadar kitabı eline almak için fırsat bulamayacak kadar yoğun olan çocuklara, kitabın önemi nasıl anlatılabilir ki acaba? Önce velilerin karşısına dikilsem ve kitabın önemini saatlerce anlatsam işe yarar mı ki? Kitaplar; düşünme, hedef belirleme imkânı verdiği gibi ileride, yani çocuklarınız büyüyünce, onlara yetenekli kişiler arasında yer alma imkânı da verir. Çocuklarınızı mutlaka kitaplarla tanıştırın desem beni ciddiye alırlar mı? Yoksa “Ne diyorsun hocam sen ya, kitap okuyacağına oturup test çözsün bizim sıpa” mı derler?
Çocuklara; ileride ülkemiz için başarılara imza atmanız,kendinizi ispatlamanız için bolca kitap okumanız gerekli çünkü yeni ve canlı fikirler üretmek güç ister,azim ister,gayret ister ve en önemlisi bilgi ister,bilgi ise arkasında babasının desteğini ister,yani kitabı ister desem acaba beni anlayabilirler mi???Hiç zannetmiyorum…Ben bunları söylerken o bilgiye susamış çocuk,ya çözeceği testleri ya da internette oynayacağı oyunu düşünüyor olur büyük ihtimalle.Of!!!Çıldırmamak elde değil.Kendimi sokağa atmak ve nefesim yettiğince haykırmak istiyorum:
—Bir insanın düşünceleri, görüşleri, fikirleri sahip olduğu bilgi ve kültür düzeyi kadardır. Atalarımız daima büyük işlere imza atmış ve hep akıllarını kullanmıştır. Bizlere düşen en büyük görev ise onları örnek almak ve kendimizi sürekli geliştirmektir. Bunu yapabilmek için insan önce kendine güven duymalı ve davranışlarını olgunlaştırmalıdır. Davranışlarındaki olgunlaşma kültürel birikimi ve bilgileri yerinde, zamanında kullanma becerisini gösterir.Bütün bu olgunlaşma ve bilgi birikimi de ancak ve ancak sürekli ve düzenli kitap okuma alışkanlığıyla mümkündür.Kitap…Kitap…KİTAP……………..Bunun başka yolu yoktur…
Sanırım bağırmaktan sesim kısılır ama gene de derdimi kimseye anlatamam. Çok mu karamsar oldum acaba bu günlerde? Beni anlayan ve benim gibi düşünen birçok insan vardır diye düşündüm ve biraz da olsa kendime moral vererek uzandığımdan yerden kalktım. Öğrencilerimin yazdığı kompozisyonları elime alıp, göz gezdirmeye başladım. Beşinci sınıf öğrencileri için ne kadar da kötü bir manzara bunlar. Neredeyse hepsi bir ya da iki paragraftan oluşan yirmi altı sayfa yazı. Bu çocukların yazacak, paylaşacak düşünceleri ya da fikirleri yok çünkü bu çocuklar kitap okumuyorlar, okuyamıyorlar… Çünkü kitapları tanımıyorlar… Çok yazık…
Birbirini takip eden hep aynı cümleler…”Kitap okumalıyız çünkü kitaplar bizim arkadaşlarımızdır”,”Kitap okumalıyız çünkü kitap okursak yeni şeyler öğreniriz”,”Kitap okumalıyız çünkü öğretmenimiz kitap okumamızı istiyor”,”Kitap okumalıyız çünkü kitaplarda güzel resimler var”,”Kitap okumalıyız çünkü… Okumalıyız… Kitap…”İyi de nasıl??? Daha fazla bunları okumaya dayanamayacağım için bütün kâğıtları masanın üzerine fırlattım ve tekrar geçmişe doğru yola çıktım.
Kendi çocukluğumu hatırlıyorum da, kitap okumaya yeni başlayınca düşüncelerimi ve görüşlerimi tekrar gözden geçirmiştim. Edindiğim her bilgi ve tespit, fikirlerimi olgunlaştırdı. Önceleri ne kadar da basit düşünüyormuşum, diye kendi kendime kızmıştım. Okuduğum için şu anda bu meslekteyim ve okuduğum için halen mücadeleden vazgeçmiyorum. Hani bir söz vardı “ Düşünüyorum, öyleyse varım” diye; işte ben de OKUYORUM, ÖYLEYSE VARIM.
Okumak kadar büyük bir güzellik yok bu dünyada. Sanki şimdi biraz daha rahatım, geçmişi tekrar zihnimde yaşamak biraz iyi geldi bana da. Şimdi tekrar düşünüyorum da, galiba o küçük çocukların kitapları anlayamaması çok normal. Bizler Atatürk gibi savaş sırasında bile kitap okumaktan vazgeçemeyen büyük bir liderin kurduğu devletin başına, kitap okumaktan haberi olmayan ve bu yüzden ne konuşmasını ne de üretmesini bilemeyen insanları getirirsek, bu çocuklar ne yapsın(?)
Haklısınız çocuklarım… Asıl suç bizlerde. Siz sakın bizleri örnek almayın olur mu?!! Hiçbir zaman okumaktan, kitapları sevmekten, onlarla arkadaş olmaktan vazgeçmeyin. Unutmayın ki okumanın yaşı ve zamanı olmaz.
Ey kitaplar;
Siz ki hayatı anlattınız bana, siz ki aşkı tanıttınız. Siz ki insanları, doğayı sevdirdiniz bana, siz ki benim yaşam kaynağım oldunuz. Siz aslında hep vardınız hayatımda da, insanlar anlamadılar sizi…
Tüm bu düşünceler arasında yavaş yavaş uykuya dalıyorum, belli mi olur belki rüyamda, kitapların başköşede tutulduğu bir masal ülkesinde bulurum kendimi…
PELİN Ö.
2007
YORUMLAR
pelin/Hocam, K.Bir NOT; bir TV dizisinde bir bayan öğretmene kişi hocam diye hitap edince bana HOCAM deme HOCA CAMİDE diye söz sarf edince o gün bu gün o kadını(hanım demiyorum)o cennete (gidilecek başka güzel yer var mı ilahi ferman da)gitmem…
*Sorun ben de mi, bu yeni nesil çocuklarda mı, yoksa kitaplarda mı acaba?*
* Kitaplar benim için bir yaşama bağlanma ipiydi, hayatla benim aramda kurulu olan ve üzeri yol gösteren tabelalarla dolu bir köprüydü,*
*Okurken kaldığım sayfanın arasına kâğıt parçası koyardım ve kaldıkları sayfanın üst köşesini kıvıranlara çok kızardım. Çünkü kitaplarında canları, duyguları vardı bana göre. Korkardım onları incitmekten.*
*Çok kitap okurdum ben, halen de okuyorum*
* Babam hep söylerdi:
*kitap okumayan insanlara kitapların önemini anlatmak çok zordur*
* bir insanın düşünceleri, görüşleri, fikirleri sahip olduğu bilgi ve kültür düzeyi kadardır*
* Okumak kadar büyük bir güzellik yok bu dünyada*
* Dünüm, Bugünüm ve Kitaplarım/ * ismini verdiğiniz satırları hiç üşenmeden satır be satır okudum.hepsi güzel fikirler katılmamak elde değil..serzenişinizde biraz haklı biraz değilsiniz;siz Hocalar(ÖĞRETMEN)(ler)tek tip insan yetiştirmekle ülkenin daha modern olacağına inanmışsınız o kalıbı bir türlü kırıp gerçek modern çağı yakalayamıyoruz,bütün beceriksizliklerimizi,pısırıklıklarımızı,vurdum duymazlıklarımızı hep itikadı anlam ifade eden İSLAM’IN üzerine direk değil ama başka bir kulplar takarak yıkıyoruz.irtica,gerici kelimelerin ardına sığınarak zehrimizi kusuyoruz…
Ben kitap raflarına bakıyorum ,raflardan eksilen kitaplar ,genel tarih,Osmanlıyla ilgili,dini içerikli kitaplar boşalmış,en az basımı yapılanın 15-20 olduğunu görüyoruz..Türkiye de kitap yayın evlerinin sayısı kesin olmamakla beraber 300 yakın.
Ben ilkokulu zar-zor bitiren biriyim hiçbir temel eğitim almadım, Rahmetlik Cemil MERİÇ ifadesiyle “öğrenmek bilmek ve anlamak bir fetihtir” mutlaka öğrenmeliyiz ama neyiii sorun burada. Sizi kast ettiğim sanılmasın, genel ifade olunuyor…
Yorumları da okudum yazının uzunluğu ifade ediliyor, oysaki “koç’a kuyruk ağır gelmediği gibi” bilgi insana ağır gelmemeli, diye düşünenlerdenim…
Günümüze ve gönlümüze bu güzel yazıyı kazıyan yürek her daim mutlu ve huzurlu olsun… Hüseyin DAĞLAR…
gununbirinde tarafından 4/28/2010 11:22:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Güzel yazı ama ben bunu beklemiyordum.
Daha önce de açmıştım sayfanı ve yarısına geldiğimde değiştirmiştim. Beklediğim kurguydu... Ve bugün yazının hakkını vermek için yeniden açtım.
Bence okumayan bir insanın başına gelenlere dair etkileyici bir öykü yazsan ve bunu hem bizimle hem de öğrencilerinle paylaşsan çok daha iyi olabilir. Takdir sizin...
Tebrikler..
'Bizler Atatürk gibi savaş sırasında bile kitap okumaktan vazgeçemeyen büyük bir liderin kurduğu devletin başına, kitap okumaktan haberi olmayan ve bu yüzden ne konuşmasını ne de üretmesini bilemeyen insanları getirirsek, bu çocuklar ne yapsın(?)'
İşte işin özeti bu cümle..Kutluyorum yazarı.
Belli olmuyor mu Pelin'ciğim 21 kişi bakmasına rağmen yorum yoksa bu okunmadığının bir göstergesi değil midir ? Ama aynı zaman da senin yazının iyi olmadığının bir göstergesi de değildir ..Sanırım bu sayfayı açtıklarında ve yazının uzun olduğunu gördüklerinde bir çoğu baştan başka sayfalara atlamıştır bile .. Bence baban çok doğru söylemiş KİTAP OKUMAYAN İNSANLARA KİTAPLARIN ÖNEMİNİ ANLATMAK ÇOK ZORDUR , gerçekten de öyledir .... Ama düşünsene kitapların yasak olduğu , yakıldığı , bilim adamlarının , yazarların , şairlerin , gazeticelerin öldürüldüğü bir dünya da yaşarken insanlardaki bu sevgisizliği , isteksizliği , cahilliği ben çok görmüyorum ama böyledir deyip bir köşeye de sessiz sedasız oturmayı da uygun görmüyorum ve seni bundan dolayı da tebrik ediyorum ki bunları dile getirebiliyorsun ve yazıyorsun ... Nasrettin Hoca misali YA TUTARSA :))))))))
Okumak adına , okumayı sevdirmek adına çok güzel bir yazıydı , kutlarım seni Pelin ama önce O güzel babanı ve anneni kutlarım ki senin gibi güzel bir evlat yetiştirmiş ve eminim ki sen de güzel çocular yetiştireceksin .......
Sevgilerimle ........